takım değildir sahaya çıkan, makinedir. her parça bir diğerinin devamlılığını sağlar. parçalardan birinde hata olursa makine komple durur. normal futbol gibi 1-2 tane yıldız oyuncuyla kurtaramazsınız işi. sahadaki 11 kişide işini düzgün ve hatasız yapmalıdır ki başarı elde edilebilsin. takım arkadaşlığının, kardeşlik duygusunun en üst safhada olduğu oyundur aynı zamanda. daha ne olsun lan, arkadaşının götünü kolluyorsun. onun bir yeri kırılmasın diye kendi uzuvlarını tehlikeye atıyorsun. o 1-2 yard daha fazla gidebilsin diye canını dişine takıyorsun. candır football, desteği hakeder.
(bkz: çomü jackals)
(bkz: atılım rhinos)
türkiye'de de bu sporun yapıldığını, profesyonel ve de üniversite liglerinin olduğunu bilmeyen bünyeler tarafından, oynayan, seyreden, zevk alan kişilere özenti muamelesi yapılan spor.
hayatımın en kötü zamanlarıydı. iyiden iyiye psikopata bağlamıştım. sağa sola sataşmaya başlamıştım ki imdadıma bu spor yetişti. şanslıydım ki türkiye' nin en iyi ve oyuncuları en arkadaş canlısı takımlarından birine gitmiştim.
(bkz: gazi warriors)
sonra sonra psikopatlık seviyemi rektifiye ettiler burda. önce toro çarptı. yıldızlarla haşır neşir oldum. baya güzeller, tavsiye ederim. (bkz: teoman erakman)
sonra kaburgaya aldım bi tane, hastanelik oldum. mecburen bıraktım. şimdi kaburgama serçe parmakla dokunsalar dalağım çıkıyomuş gibi geliyo.
ama o kötü günlerde o takımla olmak hayatımın en güzel tecrüberlerinden biriydi be sözlük!
resmen kardeş oluyosun ordaki 40 kişiyle. evet iğrenç olduğunu kabul ediyorum ama bir otobüs aynı şişeden sırayla meyve suyu içerdik. yapardık bunu. zaten kafa çamurdanpek kalkmadı.
benim yüzümden kız arkadaşım hepatit c aşısı oldu hatta. yağmurlu günlerde 4 saat antrenmandan sonra kaskını alıp soyunma odasına doğru gitmek gibisi yoktu.
bunun artizliğini yapan çoktur. biz milletin içinden geçmemek için rektörlüğün diğer tarafından dolaşırdık. nerde shoulder padli resmini profiline koymak!
karının, kızın, pasifin, ibnenin, gayin oyunu değildir. erkek oyunudur. okulda delikanlıyım diye gezip, ona buna atar yapan nice cengaverler ilk idman gelip miyavlayarak dönmüştür evine. çok yiğit harcamıştır bu spor. delikanlılar sertlik anılarını anlatırken susarlar amerikan futbolcusu görünce. bilirki, onun hayatında 5-10 kere yaptığı atraksyonu bu adamlar bir idmanda onlarca kez yapmaktadır. sen 120 kilosun koşamazsın diyen adamı 2 adım atamadan ensesinden tutuverdiniz mi hayatı değişir, devreleri yanar, tüm bildiklerini unutur. saygı duyulmalıdır, desteklenmelidir.
amerikan filmlerinde mutlaka bahsi geçen spor dalı. elbet siz de görmüşsünüzdür bu sahneleri;
-polis arabası içinde şişko bir adam, radyoda amerikan futbolunu dinlerken, aldığı abur cuburları tıkınır. o sırada gözünden bişeyler kaçırır.(genelde nöbettedir.)
-esir alınan tutsak, haydutların elinden onlar amerikan futbolunu izlerken kaçar.
-bir yere gizlice girmek isteyen kişi, görevli amerikan futbolu izlerken girebilir.
amerikan futbolu tam anlamıyla oyuncunun her özelliği kullanmasını gerektiren bir spordur.
oyuncu zeki olmak zorundadır.
ortalama 2-4 saat süren maçlarda enerjisini maksimum düzeyde kullanıp az eforla fazla iş yapmalıdır.
oyuncu güçlü olmak zorundadır.
karşısında bulunan rakibi gücüyle yıldırmalı, yıldıramadığının karşısında durabilmelidir.
oyuncu hızlı olmak zorundadır.
hızıyla rakibi çabuk ekmelidir, ekemezse fazladan uğraşması gerekir...
sonuç olarak "amerikan futbolu bir külah dondurmaya benzer. tatlı olan kısmı bitince geriye her zaman sivri bir şey kalır onuda her zaman ya kalbinde taşırsın ya da bir platin olarak kemiklerinde"
100 metre uzunlugunda ve 55 metre genisliginde bir sahada oynanir. saha oyunun kurallarina uygun olarak belli araliklarda cizgilerle ayrilir. bu cizgiler 50 den 10'a dogru numaralanmistir. Bu numaralar, sahanın her iki yanında 10'ar metrelik gol (touchdown) bölgelerine yani end zone denilen bolgeye uzakligi gosterir.