ihtiyaç olunduğunda sürekli biryerlerde yemek yiyor olurlar. olay biter ölen ölür kalan kalır en son onlar gelirler. tabi ki bunlar hollywood filmlerinden izlenimlerim.
bizim polislerimize benzemezler hiç. bizde bir olay gerçekleştiğinde polis gelir ve normal bir insandan beklenildiği gibi olayı anlamaya çalışır, suçluyu veya suçlu olabilecek kişileri göz altına alır ve "sessiz kalma hakkına sahipsiniz", "avukatınız yoksa mahkeme size bir avukat temin edecektir" şeklinde hiçbir beyanda bulunmadan olayı noktalar. filmlerde gördüğümüz amerikan polisleri ve polislerin içinde bulunduğu olaylar böyle değildir: hiçbir olay sükunet içinde gerçekleşmez, son bulmaz. en ufak bir hırsızlıktan, pentagon'un bombalanması durumuna kadar her şey -sanki dünyanın sonunu getirecekmiş gibi- olabildiğince abartılır. zanlıya mümkün olduğunca aşağılıkça ve sert bir şekilde davranılır hatta küfredilip yere yatırılarak göz altına alma işlemi adeta işkenceye döndürülür. sonra da sözünü ettiğimiz polis hiçbir şey olmamış gibi merkezde içinde hiçbir zaman ne ve ne kadar olduğunu görmediğimiz ama kahve olduğu konusunda hemfikir olduğumuz kupasıyla dağınıklığın, pasaklılığın, dünyayı kurtarmış olmanın verdiği zevkle koltuğuna oturur ve ayaklarını masanın üzerine atar. o çöplüğün horozu o'dur ve başka hiçbir horoz o'nun çöplüğünde ötemez...