kesinlikle doğru bir önermedir. amerikan demokrasisine bok atacakken, kendi demokrasisini görmeyen insanların pek şaşırdığı durum.
amerikan demokrasisi dünyanın en gelişmiş demokrasisidir. görünüşe göre ötesi de yoktur. şimdi türkiye'dekiyle karşılaştırarak amerikan demokrasisinden bahsedelim. *
--spoiler--
şimdi efendim, ilk türkiye demokrasisine bakalım. güçler ayrılığı vardır, yani meclis-yasama, hükümet-yürütme, mahkemeler ise yargı işlemini gerçekleştirir. ancak gerçekten güçler ayrı mıdır? yoksa göz boyama mıdır? ilk buna bakalım:
bilindiği gibi meclisin yani yasama'nın üyeleri milletvekilleridir. yürütmenin, yani hükümetin üyeleri ise bakanlardır. buraya kadar hiçbir sorun yok elbet. ancak sorun da burda başlıyor, farkında değilsiniz. çünkü nacizane ülkemizde bakanlar, yani yürütme organları da meclisten yani yasama organından çıkıyorlar. yani nedir bu? yasama ile yürütme aslında birdir, ayrı bir güç değildir. yani milletvekili olan başbakanın söylediği hem yürütme hem de yasamayı etkilemektedir.
yargı ise mahkemelerdir. mahkemeler üst mahkemelere, üst mahkemeler ise adalet bakanlığına bağlıdır. bakanlık dedim farkettiğiniz üzere. yani yargı ile yürütme de birbiriyle aynı şeyler. şaşırdınız mı bilmiyorum ancak ülkenin gündemlerinden biridir bunlar. yani yasama-yürütme-yargı aslında tek bir eldedir. hepsi birbiriyle bağlıdır, yani görünmez diktatörlük sahibiyizdir.
şimdi habire bok atılan amerikan demokrasisine bakalım. senatör ve başkan seçimleri arasında iki sene vardır. böylelikle asla yönetim tek bir ele geçmez. senatörler başka göreve geldiğinde ** senatörlük görevinden istifa etmek zorundadır. yani hem milletvekili hem bakan olmamaktadır, yani hem yasayıp hem yürütmemektedir, yani yasama ve yürütme ayrı ellerdedir. amerikan başkanı senatonun, senato ise başkanın onayına muhtaçtır. böylelikle farklı kutuplarda kararlar alınmaz, farklı kutupta 2 karar birbiriyle bir ortak nokta bulunana kadar düzeltilir ve olabilecek en ideal yol bulunur. (ki hatırlarsanız cumhuriyetçi bush, 1trilyon dolarlık kriz kurtarma planını yine cumhuriyetçilerin red oyları yüzünden geçirememişti. düşünün siz artık demokrasiyi.)
sistem tamamen uzlaşıya dayalıdır, yasa çıkmalıysa, yasa yürütülmeliyse birileri birileriyle uzlaşmak, orta yolu bulmak zorundadır. bir mahkemede karar alınıyorsa bir sürü jüri üyesi birbiriyle uzlaşmak zorundadır.
bir anekdotsa şudur: obama, kendisinin en büyük rakibi olan hillary clinton'ı hiç çekinmeden kendi dışişleri bakanı olarak atamıştır. siz düşünün uzlaşıyı, siz düşünün demokrasiyi ve kime bok attığınızı.
--spoiler--
Beyaz adam
özgürlük adına
dev bir kadın heykeli dikti
doğu denizinin kıyısına
ve her gece
altında dans ettiğimiz yıldızları
bayrak diye tutsak etti
bir bez parçasına
Beyaz adam
özgürlük gibi adaleti de
bir kadın heykeliyle simgeledi
ama elinde terazi tutan
zavallı kadın
gözleri bağlı olduğu için
kendisine tecavüz edenin
kim olduğunu göremedi...
1770'lerin sonlarında nispeten geçerli olabilecek, hala ülkesi içinde bazı örneklerine rastlanabilecek ama günümüzde emperyalizmle ve vahşi kapitalizmle ziyadesiyle kararmış önerme.
evet o kadar çok demokrasi vardır ki arada sıkılıp kendi kulelerini bombalarlar pentagona saldırı düzenlerler sırf Afganistana demokrasi götürebilmek için! (bkz: 11 eylül)
amerika'yı bir ülke olarak görenlerin yapacağı yorumdur. amerika bir kıtadır. daha doğrusu güney amerika-kuzey amerika ayrımının belirginleştiğini düşünürsek, dünya'nın bir bölgesidir. ülkeden kastedecekseniz amerika birleşik devletleri deyin şuna. başlık-karakterzırvasına takılıyorsanız abd deyin, amerika'yı ülke yapmayın.
demokrasi bir süreçtir. demokrasi bir sonuç değildir. asla gelmeyecek bir sonuç olarak kabul edilebilir sadece. daha insancıl yaşama adına sonsuz bir yolculuktur. ve evet bu açıdan bakıldığında amerikan demokrasisi oldukça ilerde. kabul edin ya da etmeyin...