Raynor adındaki arkdaşa vay amk senin yaşadığın kafayı yaşamak için ben 150 tl'ye yakın para ödüyorum sen bedavadan bu kafayı nasıl yaşıyorsun lütfen banada öğret(içimdeki küfür etme isteğini nasıl bastırıyorum bir bilseniz)
vicdanı olanlardır. yahu amerikan halkı bile amerikan karşıtı oldu bir zenciyi başkan seçti. onlar suçlu değil yine biz mi oluyoruz? hay allahım ya. abd adam olsun, barışa yönelik adımlar atsın, ülkelerin iç işlerine karışmasın abd karşıtı olmayalım.
işe coca cola karşıtı olmakla başlasalar iyi edeceklerdir. adamların geçen yılki cirosu 40 milyar dolar. türkiye'nin gayri safi milli hasılasının 10 da 1'i . siz, siz coca cola ile biraz terleyin, eğer onu da terletmeyi başarabilirseniz, daha bunun wal mart'ı var, mc donalds'ı var, var oğlu var. amerika'ya kolay kolay sıra gelmez.
edit: ulan, aslında level 1 olarak gayri safi milli hasılamızdan fazla ciro yapan wal mart'ı düşünmüştüm, ama türkiye'De şubeleri olmadığı için mecburen coca cola dedik. yazmış bulunduk bir kere.
içinde anti-emperyalist olma ayağına emperyal hedefler güden ve kendi baskıcı ideallerini kitlelere dayatmakta beis görmeyen bir kesim vardır.
antikapitalist olmadan anti-emperyalist olanların bir sığınağıdır aynı zamanda. ne de olsa bütün kötülüklerin anası hakkında sayfalarca yazmak, onun karanlık tarihi üzerinden paklamak rahat bir alandır. türkiye gibi kürdistan üzerinden antiemperyalizm devşirilen ülkelerde, iran gibi baskıcı rejimlerde pek sık devreye sokulur. bu yapılarak halkın özgürleşme ve eşitlik arzusuna ket vurulur. içerdeki eşitsizliğin ve baskıcılığın sorgulanması engellenir. hasılı nasıl politikalar yürütürse yürütsün bir ülkeye tümden karşı olmaktır, reaksiyoner olduğu ölçüde edilgen ve savunmadadır. toplumların iradesini sıfırlar ve böylece toplumları zapturapt altına alanların kutsiyet kazanmasını sağlar.
marshall yardimiyla gönderilen ne idiğü belirsiz sütleri içen ebeveynlerin çocukları olup üzerine bir de o radrasyonlu fındıkları yien bünyeler olarak birçoğumuzun anlayamadığı insanlardır.
halbuki ne var adam ne güzel istediğini yapıyor. geliyor benim askerimle beraber senin askerin de gidecek diyor ırak'a .
şimdi şu başlık altında "saçmalayan insanlar- sürekli aynı mavalları atarlar" gibi cümleler düzenler o zaman askere gidecek olsalardı o rahat koltukları diken gibi batsaydı bir yerlerine böyle cümleler sarf edebilirler miydi acaba?
1. cia/mossad işbirlikçileri uludağsözlük'e de mi dadandı acaba?
2. gerçekten ABD'nin -tv'de değil gerçekte- yaptıklarını göremeyecek kadar manipülasyonlar ağıyla kuşatıldık mı?
3. bu yukarıdaki iki soru geçerli değilse, mazoşist misiniz?
Ama bence bu sözlüğün yazarları çok iyi insanlar, zira "düşman kafana meteor fırlatıyorsa, sen öpücük at" felsefesini benimsemiş gibi görünüyorlar. Canlarım benim, yirim yirim...
not: uzun oldu, okumak istemeyen alt satırlara geçebilir.
türkiye'de o kadar büyük kitlelere seslenebilen, bir politik hat oluşturabilen bir karşıtlık değildir. sağlam bir temellere oturtulamadığı gibi, belirli bir kanala akıtılmadığı sürece kişiler, imgeler ve firmalar üzerinden kendini gösterebiliyor. ancak resmin bütününe bakmak her zaman için yararlıdır bu konuda. resmin bütününde ise amerikancılık denilen olguyu görürsünüz. amerikancılığın ülkemizdeki nereye oturduğu anlaşılmadan amerikan karşıtlığı da, emperyalizme karşı duruşta anlamlı bir ifadeyi bulamamaktadır.
ilk olarak amerikancılık hakkında bazı tanımlar yapmak gerekiyor. amerikancılık; sadece amerika'nın çıkarlarını savunmak veya onu yegane bir müttefik olarak görmek değildir. uluslarası politik alanda düzenin meşruiyetini devam edecek düzeyde desteklenmek, siyasi istakrar sağlamak ve dahası sermayenin gücünü arttırmaktır. bunları saymadan amerikan rüyasına tapınmanın tek başına amerikancılık olmadığını görebiliriz.
kuşkusuz amerika dünyamızın en büyük emperyal gücünü barındırmaktadır. tekellerin pek çoğu bu ülkede bulunmakla beraber, sermaye ihraçları sayesinde ve bölgesel ittifaklarla beraber süper güç olmayı başarmıştır. günümüzün tek kutuplu dünyasında sermaye içi karşıtlıklarda bir noktadan sonra kendini kanalize edecek alanlar bulabilmektedir. bunun bir yolu soğuk savaş, diğeri ise bölgesel savaşlardır. soğuk savaş günümüzün tek kutuplu dünyasında geçerli değildir, sermaye içi gerilimler bölgesel savaşlara geçici sürelerle ötelenmektedir.
şimdi burada duralım ve amerikancılığın esas özünün siyasi bir tavır alma olduğunu hatırlatalım. yani amerikancılık türkiye gibi bir çevre ülkede egemen güçlerin, onun bir biçimde bileşimi haline gelmiş aydınların ve geniş kitlelerin siyasi bir doktrini haline gelmiştir. yani belirli bir dizi siyasi aksiyom vardır ve bunların dışında hiçbir şey kabul edilemez. sermayenin dolaşım özgürlüğü, küresel entegrasyon ve piyasacılık bu siyasi tavrı besleyen ve dört başı mamur hale getiren ideolojik motiflerdir. o halde bu duruma itirazı olanlarında tavrı siyasi olmak zorundadır.
amerikancılık karşıtlığı ya da amerika karşıtlığı ülkemizde bir biçimde emperyalizmin tahakkümünden rahatsız olanların geniş kitlelere kendini benimsetme alanıdır. bu nedenle bu politika güdenler ab ve abd karşıtlıklarını ön plana çıkartırlar. ama unutulmaması gereken şey amerikancılığa karşı duranların duruşları da amerikancılar gibi siyasi olmak zorundadır. karşı çıkılacak şey tekil tekil firmalar, markalar ve kişiler değildir. bunlara karşı tavır almak elbette değerlidir ama temsil edilen değerler karşı yürütülecek siyasi mücadele esas belirleyen şeydir. örnek vermek gerekilirse; 3 kişiye cola içirtmemek çok önemlidir ancak amerikancılığın ülkedeki etkisini değiştiremez. ancak siyasi alanda 3 yeni kişiyi amerika karşıtlığı üzerinden bir siyasi hatta örgütlemek siyasi etkiyi kıracak gedikler açmasına neden olur. ancak zaten o zaman kitlesel kabarışlar şeklinde çeşitli markaların ürünleri boykot edilebilir ya da sınır dışı edilebilir. örgütlü bir siyasal akıl olmadan yapacağınız amerika karşıtlığı sadece onurlu bir iştir ama sonuca etkimez.
sözleri bitirmek gerekiyor burada, amerika karşıtlığına kızan, bozulan ya da sinirlenen vardır ve sanıldığından kat be kat fazladır. bunları açıkça dile getirenler olacağı gibi, sadece amerikancı partilere oy verenler şeklinde de karşımıza çıkabilirler. bunların etkisini kırmak ancak tutarlı bir yurtsever hatta olabilir. o hattın ise emekten geçtiğini hatırlamadan işe başlayanları ancak bir takım liberaller azarlayabilirler. ama onlarda iktisat bilminin altında ezilirler. karşı tarafıyla beraber.
sorunun kaynağını hala anlayamamış insanlar tarafından zaten kabul etmediğim ve neden kabul etmediğimi açıkladığım argümanlar ile savunulan görüş. burada sorun abd'nin iddia edilen oyunları değil. bir insan ve bir toplum kendi gelişiminin sorumluluğunu kazanabilirse, zaten bu tür oyunlara karşı bağışıklık kazanır. fakat sizin yaptığınız insanları daha da pasifleştirmek, yaratıcılıklarını köreltmek, rekabet için cesaretlerini kırmak.
örneğin türkiye şu anda afrika ülkelerine göre, hindistan'a göre, bir sürü ülkeye göre oldukça zengin bir durumda. o ülkeler ile hiç ilgileniyor muyuz? yardım gönderiyor muyuz? hayır. sistem bozuk diyorsunuz. 6 milyarlık dünyanın sistemini nasıl değiştirmeyi düşünüyorsunuz? sistem kendi kendine evriliyor, hepimiz de kendimize düşen görevimizi yapıyoruz.
eğer insanlara batı yüzünden geri kaldıklarını değil de 7 tane çocuk yaptıkları için, verimli çalışmadıkları için, yolsuzluklara geçit verdikleri için geri kaldıklarını öğretebilirsek, dünyanın geri kalmış bölgelerinde gerçekten bir gelişme görebiliriz. sizin önerileriniz tamamen soyut, uygulanamaz öneriler. sadece sloganlarda ve kendi aranızdaki sohbetlerde kalacak.
gördüğüm kadarıyla satılmış, yalaka, köpek, vatan haini gibi sözlerden başka argüman üretemeyen insanlardır. bir kaçı da klasik savaş ve emperyalizm laflarını kullanmaktalar. elbette ben de dünyada savaş olmamasını, ülkelerin ekonomik olarak dengeli olmasını isterim. ama bütün suçu abd'ye atmak hiçbir sorunu çözmeyecektir. geri kalmış ülkeler yardıma ihtiyaç duysalar da, en önemli ihtiyaçları şu anda sorumluluk duygusudur. geri kalmış ülkelere baktığımız zaman iç savaşlar, yolsuzluk, verimsizlik ve nüfus patlaması gibi sorunlar görüyoruz. bu sorunları abd çözemez, insanların kendi sorumluluk duyguları ile çözmesi gerekir. her sorunun suçunu abd'ye attığınız zaman bu insanların sorumluluk kazanmalarına engel oluyorsunuz.
eğer geri kalmışsak suç abd'nin değil, bizim. bunu anladıktan sonra gerçekten bir gelişme ve ilerleme gösterebiliriz.
Türkiye'de cuntalar kurdurup iç savaş yaratan, katliamları körükleyen, postmodernizmi yayarak üretimi durduran ve tüketim alışkanlığı edindiren, tarım ve hayvancılığı baltalayarak iç ekonomi kaynaklarını azaltmayı hedefleyen, tüm bu yaptıklarıyla ülkeleri kendi avcunda tutmayı hedefleyen bir iktidarın ülkesine niye karşı oluyorlarmış ki?
mana veremediğim güruhtur. adam ırak'ı, afganistan'ı, bilimum afrika ülkelerini sömürüyor, önüne geleni -afedersiniz- sikiyorsa bundan sanane. sıranın sana mı gelmesini istiyorsun? bırakınız siksinler.
türkiye'de yapılan araştırmalarda ihtiyat payının hayli yüksek olması gerekmektedir. buradaki kastım yapılan araştırmaların yanlışlığı değildir. türkiye'de kağıt üzerinde oranların yüzde 70, hatta kimi gündemlerde yüzde 90 olabileceği doğrudur. ancak belirtilmesi gereken bir nokta var. türkiye'de halk kağıt üzerinde amerikancılığa karşıttır ancak reel-politika denilen o dört başı mamur alanda çoğunluk itibariyle amerikancıdır. seçimler bir gösterge değildir ancak burada oranın tam anlamıyla ters yüz edildiğini görebilirsiniz. türkiye'de amerikan karşıtlığı sağlam temellere oturtulmuş bir yurtseverlik değil, geçişken bir ifadedir. o yüzden liberal arkadşların bu denklemden çıkardıkları otoriterlik-özgürlükçülük ifadelerinin pek bir anlamı da yoktur. bir liberal ezberin ifadesi olan otoriterlik masalları daha geçtiğimiz yüzyılın ortasında nagazaki'de çökmüştü, hatırlatmak gerekir.
mana veremediğim güruhtur. adam japonya'yı, vietnam'ı, somali'yi, afganistan'ı, ırak'ı vuruyor ise, çocuklarını öldürüyor ise, kadınların ırzına geçiyor ise bundan sanane. illa ünlü olan bok atacaksın...
türkiye halkının yüzde 70 küsürü abd karşıtıymış
ancak türkiye halkının nerdeyse yarısı şuanki abd yanlısı iktidara oy vermektedir. (bkz: düşündürücü)
ayrıca abd karşıtı en önemli kişilerden biride deniz gezmiş'tir.
kendileri için loser demek de ayrı bir hakarettir, kendi dilinde ifade edebileceği bir sözlüğün ingilizcesini kullanmak bambaşka bir loser davranışıdır..
genelde elinin altinda acer bilgisayarla, ayaginda converse' iyle ve midesindeki mcdonald's la mukemmel uyumu yakalayan insanlardir.
edit: puahahah vurun eksiyi, hayirdir yukarida bahsi gecen betimlemeye mi cok uyuyorsun yoksa hakikaten amerikan olmayan bir bilgisayarla, ayaginda turk marka bir pabuçla ve midende lahmacun-salgam ikilisiyle mi veriyorsun bu eksileri?
japonyada zamanında amerika karşıtı bir ülkeydi, ülkeye ambargo uyguladılar "hoouup" adamlar kendi içinde geliştikleri için ambargoyu, buraya dikkat "mecburen kaldırmak" zorunda kaldılar. demek ki neymiş "azimle s.çan taşı delermiş".
