Binlerce nazi bilim adamını soykırım yapmalarına rağmen, değişik isim ve kimlikler doğrultusunda kendi lehine çalıştıran Amerikan istihbarat birimi cia, apollo 13 seferi için tüm alt yapı çalışması ve koordinatörlüğü de yine bu bilim adamlarına yaptırarak uzay programında çığır açmayı bilmiştir.
insan hakları mahkemesinde yargılanması gereken çoğunluğu subay olan bu bilim ekibinin, Nazi almanyası için düşündükleri bir çok projeyi abd için gerçekleştirmesi ise, abd nin insan hakları diyerek başladığı her savaşın aslında birer menfaat savaşı olduğunu anlamamız için ne ilk ne de son örnek olacaktır.
yanlış ama kısmen haklı tespittir. amerika füze teknolojisini bile almanyadan almıştır. fakat tek başına bunlarla süper güç olunmaz. güçlü bir ekonomiye de ihtiyacınız var, asıl güç burada. bunu da sömürdiği irili ufaklı devletlere hatta bize borçludur.
Nazi Almanya sının yıkılış sürecine girdiği ve Berlin e kadar kapana kısıldığı son dakikaya kadar binlerce cia ajanının gerekirse büyük paralar ödeyerek tüm ss tesislerinde fink attığı bilinen gerçeklerdir. ilgi alanlarına gelecek olursak; Nükleer teknoloji, tıp, füze ve rampa sistemleri, ön uzay çalışmaları vs. her konuda büyük bilgi sızması yaşanmıştır.
Yanı sıra, nazi Almanya sının ingiltere yi vurmak için kullandığı teknolojik olarak 10 yıllarca ilerde olan füze sistemleri ve özellikle alman teknolojisinin golyatı niteliğinde olan bismarck zırhlısının tüm plan ve projelerinin Amerikalı ajanlar için hayati önem taşıdığı bilinmektedir.
Netice itibariyle nazi generallerinin kendine güvensizliği dolayısıyla kaybedilen savaşın tüm avantajını kendi lehine çeviren Amerika tek bir kurşun bile atmadan büyük bir servete konmuştur.
Peki Rusya kazandığı savaş sonrası bu nimetten ne kadar yararlanabilmiştir? Kanımca çok az. Zira, savaşın aşırı derecede yıprattığı bir ülkenin bu denli çakallık peşinde koşabilmesi kuvvetle muhtemel oldukça zor olacaktır.
amerika, gücünü sadece ve sadece çalışmaya borçludur.
geri kalmış ülkeler ise rızıklarını, birilerinin önlerine koymasını bekleyip dururlar.
bizler, kolaycılığa, hazırcılığa ve hurafeciliğe mahkum olduğumuz için amerika'ya imrenip, ömrümüzü tüketiriz.
haklı bir önermedir. ancak eksiktir. şöyle ki madem amerika almanyaya borçluda sen neden değilsin amerikanın yerinde. adamlarda o bilim adamlarının değerini bilecek bir bilim kültürü var. o ekibe bilim yaptırabilecek ekonomik ve sosyolojik koşullar var. her devlet çıkar için kurulur. bunun için kimse almanları yada amerikalıları suçlayamaz. madem alman bilimadamları değerliydi neden başkaları ilgilenmedi de amerika ilgilendi. sen kapsaydın o zaman.
fazla gaza gelinmemesi gereken bir konu. elbette abd konjonktürden ve savaş fırsatçılığından yararlanmıştır. burada alman bilimadamları derken (ki bunların epeycesini zaten savaştan önce hitler kovaladığından/kaçırdığından kendiliğinden abd, ingiltere, hatta türkiye gibi çeşitli ülkelere gittiler), unit 731 gibi japon ayağı örneklerini de es geçmemek lazımdır, ki böylece abd'nin çıkarcı ve yer yer olaylara vicdanı komple rafa kaldırarak yaklaşan yüzünü gözlemleyebiliyoruz. öte yandan ikinci dünya savaşı sonunda ingiltere, sscb gibi müttefiklerinin savaştaki aşırı yıpranmışlığı da abd'yi bir süper güç olarak öne çıkarmıştır. ama abd'nin o zamana kadarki 170 küsur yıllık geçmişi yatarak geçmemiştir. yani tarihi süreçleri okumaya üşenerek bir olayla, bir ülkeyle, bir kişiyle koca tarihin şekillendiğini sanma kolaycılığından kurtulmakta yarar var. almanya'yı hitler'in modern çağa taşıdığı gibi bir gaz ve propaganda da var. birinci dünya savaşı sonunda yaşanan çöküntüyü lehine kullanmıştır, ama almanya'yı hitler kurmadı. hitler'in devraldığı almanya her ne kadar 15 yıl önce büyük bir savaştan yenik çıkmış ve ekonomisi berbat bir ülke de olsa, geçmişi ve birinci dünya savaşı başlangıcında geldiği nokta itibariyle taş devri ülkesi değildi. bir bakın metropolis gibi bir filmi kaç yılında çekmişler; 18., 19. yüzyıllarda nasıl büyük bilim ve sanat insanları yetiştirmişler. böylece diktatörlükle, giyotinle kafa kesmekle medeniyetin yerden bittiğini zannetme yanılgısına da düşmezsiniz.
amerika gücünü almanlara değil ingilizlere borçludur. düşünün, çok büyük çaplı bir iş veren sizi sürekli taşeron olarak kullanıyor ve bu işi yapacak tek şirket sadece sizsiniz. ingilizler sermayenin ana hükmedicisidir, yeri geldiğinde en sevdiği adamlar almanlar yeri geldiğinde yahudiler yeri geldiğince japonlar olmuştur, savaş tanrısı amerika değil ingilteredir, o istediğinde savaşlar olur o kadar temiz iş yaparki onun adına bu işi yapan bile sanki kendi için savaşıyormuş hissine kapılır, ekonominin bir çok enstürmanını elinde bulunduran ingilizler bir çok amerikan şirketin gizli yada açıktan ortağıdır.