Amerika'nın toplum ve kültürlerini etkilemek için kullandığı en önemli aklama stratejisinin sinema olduğuyla ilgili bir tanımlamadır. ırakta, afganistan'da işgaller yapar, bir milyon insan öldürürsünüz ama sinema yoluyla insanlara bunun ne kadar mantıklı bir işgal olduğuna inandırırsınız. Amerikan sineması ekonomik olarak sürdürdüğü üstünlüğü din, milliyetçilik, özgürlük gibi kavramlar üzerine olan propagandist eğilimli filmleri uygun zamanlarda gösterime sokarak kültür emperyalizmindeki hakimiyetini de sürdürmekte ve kirlenen imajını sinemanın büyülü aynasıyla temizlemektedir.
Bir düşünün!
Özellikle, II. Dünya Savaşından sonra iyice cesamet kazanan Amerikan sineması, kültür emperyalizminin ana gemisi oldu. Binlerce Amerikan filmi seyrettik, hâlâ seyrediyoruz: What a Wonderful Life, Psycho, Star Wars, Godfather, Rocky, Rambo, Back to the Future, Jurassic Park, Avatar
Amerikan dizileri hayatımızda önemli bir yer tuttu: Kaçak başladığında sokaklar ıssızlaşırdı. Dallas yıllarca izlendi, tartışıldı. Kötü adamlara Ceyar denirdi. Kara Şimşek bizi heyecanlandırırdı. Şimdi de Lost, Dexter, House MD izliyoruz.
Moda, müzik, edebiyat hep Batılıların kontrolündeydi.
Yüzlerce büyük markanın [Coca- Cola, Benetton, Marlboro, Mercedes, Nokia, Harley Davidson, Levis, Nutella, Ferrari ], milyonlarca reklamın arasında insanın Batılılaşmaması zordu. Bu koşullar altında Batıyı eleştirmek cidden müşküldü.
Duygusal kabuller, düşünsel itirazları; pratik ise teoriyi gölgeliyordu.
Toplumsal meşruiyeti, itibarı mümkün kılacak öğrenim sistemi de Batıyı idealize ediyordu.
[Hiç abartmıyorum: Çocukluğum boyunca, Almanyada yolların halıyla kaplı olduğunu sandım.]
Ağaç, yaşken Batıya doğru eğilmişti
Ne hikmetse kahramanlar, prensesler, krallar komple Batılıydı.
Zenginlik, özgürlük, zeka, bilgi, sanat, düşünce, felsefe, cesaret, zarafet, şıklık hep Batıdan öğrendiğimiz şeylerdi.
ideolojik olarak Batıya karşı çıksak bile, Elvis ve James Bondda olan muhabbetimiz süreci tıkıyordu.
Ya da Bacha, Kanta ve Van Gogha olan saygımız insan düşününce ansiklopeti yazası geliyor...
Şimdiki çağda büyük devletler silahlanma yerine insanları bir takım ideolojilerle insanları empoze etmeye çalışıyor. Amerika da bunlardan birisidir kendi ideolojilerini birtakım kanallarda( özellikle çizgi film) sembollerle insanların bilinçaltına mesaj vermektedir.
doğru tespit. düşman en sessiz ve kansız şekilde onun zihninde bitirilir.
amerikanın da sinema sayesinde yaptığı zihinleri ele geçirmek,algılarla oynayıp düşünce ve davranışları kontrol altında tutmaktır.