amerika da zenci olmak

entry2 galeri0
    1.
  1. Yüzyıllar boyunca Amerika kıtası birçok insanın hayatında yeni bir başlangıç noktası olageldi. Özgürce dinini yaşayamayan Protestanlar ve Yahudiler, maceraperest kaşifler, ekonomik zorluklar içinde debelenen yoksullar için biçilmiş kaftandı bakir yeni kıta. Fakat bir de zorunlu konukları vardı yeni dünyanın: köle edilip Amerika'ya getirilen Afrikalılar. Yeni kıtanın uçsuz bucaksız topraklarında iş gücü sıkıntısı çeken toprak sahipleri için bulunmaz fırsattı Afrikalı köleleler. Amerika kıtasına gönüllü yapılan göçlerle birlikte, 1 7. yüzyılın hemen başında, Afrikalı köleler çiftliklerde çalıştırılmak üzere Amerika'ya getirildiler. O yıllarda kölelik ise yasaldı ve hiç kimse bunu gayriahlakî bulmuyordu. Hattâ Zencilerin insan olup olmadıkları bile ciddi bir tartışma konusuydu. Belki de en "samimi" ve "ılımlı" yaklaşım, Afrikalı kölelerin, eğitilmesi gereken barbar insanlar oldukları fikriydi. 1 9. yüzyılın sonuna doğru Rudyard Kipling'in White Man's Burden (Beyaz Adamın Yükü) şiirine konu olan bu fikir aslında Afrikalı Amerikalıları eğitmenin dışında yeni bir güç olarak dünya siyasetine giren Amerika Birleşik Devletleri'nin Filipinler ve diğer ispanyol sömürgelerine karşı yayılmacı politikasını meşrulaştırma aracı olarak da kullanıldı.
    1798 yılında en son olarak Georgia Eyaleti'nde köle ticaretinin kaldırılmasına kadar Afrika'dan köle getirilmeye devam edildi. Amerikan iç savaşını Kuzeyli'lerin kazanmasından sonra Anayasa'nın 13. Maddesi'nin 1 865'te değiştirilmesine kadar ise kölelik devam etti. Ancak Zencilere karşı yapılan ayrımcılıkların tamamen kaldırılması çok daha sonraları, 1964 Sivil Haklar Kanunu'nun kabulünü, buldu.

    Peki, ayrımcılık bir yasa değişikliğiyle sona erecek kadar basit bir şey miydi? Tabi ki hayır... Kemikleşmiş ön yargılar, Zenciler ve Beyazlar arasındaki ciddi sosyo-ekonomik farklılıklar ayrımcılığın sona ermesinin hiç de kolay olmayacağını gösterdi. Zenciler ise elde edilen hukuki kazanımların yeterli olmadığını düşünüyolardı. 1960'ların özgürlükçü söylemi içinde sistemden hoşnutsuzluklarını dile getirdiler. Fakat hemen belirtmemizde yarar var ki, Zencilerin eylemleri devlet aygıtını elinde bulunduran hâkim gruplara karşı 1960'larda tüm dünyada öne çıkan başkaldırılardan birisiydi. Gelişmiş ülkelerde Fordizm, gelişmekte olan ülkelerde ithal ikameci devlet merkezli iktisadi politikalara karşı çıkıştı. Erkek, Beyaz ve zengin kesim tarafından yönetilen fabrika merkezli bir hayat tarzına başkaldırıydı. Kurulu düzen ne kadınlar için ne de Zenciler için bir şey vaadediyordu. Artık bu sistemin değişmesi kaçınılmazdı.

    Nation of Islam(islam Milleti)'ın yazarı Elijah Muhammed, sert çıkışları ve karizmatik kişiliğiyle Müslümanların önde gelen isimlerinden Malcom X, sosyalist ve milliyetçi söylemleriyle dikkat çeken Siyah Panterler'in lideri H. P. Newton, Siyah ve Beyazların birlikte eşitçe yaşayacağı günlerin hayalini kuran Martin Luther KingJr. dönemin öne çıkan etkili isimleriydi. Genel olarak bakıldığında çok farklı siyasi ve dinî söylemleri olsa da hepsinin temel bir noktada birleştikleri söylenebilirdi: Hak ve özgürlükler ülkesi Amerika'da Siyahlar için gerçek özgürlük.

    Siyah hareketinin öne çıkan isimlerine nispeten daha az bilinen fakat fikrî yönden Afrikalı Amerikan düşünce dünyasına önemli katkıları olan Molefi Kete Asante ve Patricia Hill Collins üzerinden, daha faydalı olacağı düşüncesiyle Zencilerin artan hak taleplerini irdelemeye ve Zencilerin bunca kazanımlarına rağmen neden hâlâ ciddi ayrımcılığa maruz kaldıklarını açıklamaya çalışacağız.

    1960'ların çalkantılı yıllarında üniversite öğrencisi olan Asante'nin yaşamında döneminin özgürlükçü hareketlerinin ciddi etkisi oldu. 1968'de doktorasını UCLA'dan alan Asante 1 969 yılında bu üniversitenin Afrika Araştırmaları Merkezine direktör olarak atandı. 1987 yılında Temple Üniversitesinde Amerika'daki ilk Afrika çalışmaları doktora programını kurdu (Turner: 2002, 711).

    1980 yılında Afrika çalışmalarında önemli bir dönüm noktası kabul edilen Afrocentricity: The Theory of Social Change (Afrika Merkezcilik:Sosyal Değişimin Teorisi) adlı kitabı basıldı. Her ne kadar daha önce bu kavram farklı düşünürler tarafından kullanılmış olsa da, Afrika merkezciliğin kavramsallaşması ve sosyal bilimler literatüründe kabul görmesi Asante'nin kitabından sonra gerçekleşti (Seidman: 2004, 233). Asante'ye göre Zencilerin yaşadığı sorun iktisadi veya sosyal değil kültürel idi. Amerika'da Zenciler bir kimlik bunalımı yaşıyorlardı ve bu sorunu aşmak için özne olduklarının farkına varmaları gerekiyordu. Özne olabilmeleri için ise kim olduklarının cevabını vermek zorundaydılar. Asante'ye göre Afrika merkezcilik Zencilere özne olduklarını hatırlatarak geleceğe kendi perspektiflerinden bakmalarını sağlayacak yegâne çözüm yoluydu (Turner: 2002, 718). Beyazlarla yapılabilecek verimli bir etkileşim de ancak böyle olabilirdi. Kendi kimliğini oluşturmadan yapılan fikir alış verişi Zencilerin Beyaz egemenliğini kabul etmesi demekti.

    Yıllar önce yurtlarından koparılıp zorla yeni dünyaya getirilen, dillerinden ve kültürlerinden soyutlanan Afrikalıların, kimliklerini yeniden inşa etmeye çalışması oldukça önemli, fakat bu nasıl mümkün olabilir? Benedict Andersen (1983) Imagined Communities: Reflections on the Origins and Spread of Nationalism (Hayali Cemaatler) adlı kitabında ulusu oluşturan maddi unsurlara değinir. Dil ve alfabe, sembolik dili oluşturan ve bireyin zihin dünyasını şekillendiren temel unsurlardır. Zencilerin Afrikalı kimliklerini yeniden inşa edebilecekleri böyle bir dil, kültür ve diğer maddi unsurlardan söz etmek mümkün mü? Zencileri Afrikalılık ortak paydasında toplayabilecek neler var? Asante bu sorunu binory zıtlıklara başvurarak aşmaya çalışır. Avrupa merkezli Beyazların hâkim olduğu Amerika çatışmacı, bireysel, materyalist iken; Afrika kültürü harmonik, toplumsal ve maneviyatçıdır (Seidman: 2004, 233). Avrupa merkezcilik Asante'ye göre sembolik emperyalizimdir ve Zencilerin kendi öz kültürleriyle olan bağlarını kopartır. Her ne kadar bunu, her ne kadar Avrupa merkezciliği yadsımak veya eleştirmek için söylemediğini, Avrupa merkezciliği kendi içinde bir değer barındırıyor olarak gördüğünü ifade etse de son kertede Afrika merkezli fikir anlayışını inşa etmek için kullanır. Daha genel bir çerçevede baktığımızda sadece Avrupa merkezci Beyaz bakış açısına karşı kurulan Afrika merkezciliğin teorik zemininin yeterli olmadığını görürüz. Afrika'nın çok farklı bölgelerinden gelen ve Afrika ile tüm bağları koparılan Zencileri bu kıtaya hangi unsurlar bağlayabilir? Afrikalıların Amerikalı Zencilerle paylaştıkları ortak tek nokta derilerinin renklerinden başka bir şey değildir. Diğer taraftan Afrika diasporası kurmak ve bunu yaparken devamlı köleliğe ve maruz kalınan haksızlığa vurgu yapmak Zencilerin zihinlerini özgürleştirmekten ve kendi kimliklerini kurmaktan ziyade kurtulmuş oldukları köleliğe düşünsel manada tekrar hapsolmaları demektir.

    Fakat Zencilere karşı yapılan ayrımcılığı sadece ırk bazında ele almak ne kadar doğrudur? Bireyin sosyal sınıfı, cinsiyeti de en az sahip olduğu ırkı kadar önemli değil midir? Patricia Hill Collins Asante'nin sadece ırka dayanan Afrika merkezli bakış açısını eleştirerek ayrımcılığın günlük hayatta birkaç koldan işlediğini öne sürer. Bu noktada Zenci bir kadın Zenci bir erkeğe göre ırkına ek olarak cinsiyetinden dolayı da ayrımcılık görür. Collins (1980) Black Feminist Thought: Knowledge, Consciousness and the Politics of Empowerment (Siyah Feminist Düşüncesi) adlı kitabında eşitsizliğin ortaya çıkmasında üç önemli noktaya değinir. Sınıf, cinsiyet ve ırk içiçe geçmiştir.

    ve birbirinden ayırmak oldukça zordur. Zenci kadınlar, bu iç içe geçmiş eşitsizliklerden ırk ve cinsiyete sosyo-ekonomik statü de eklendiğinde daha da çok zarar görürler. Bu sosyal adaletsizliğin giderilmesi için Zenci ve kadın merkezli -ikisi aynı anda-fikirler geliştirilmesi gerekir. Collins ve diğer feminist Zenci düşünürler bu çoğulcu yaklaşımla Afrika merkezli sosyal teoriyi cinsiyet merkezinden tekrar inşa ederler. Bu noktada Asante'nin büyük katkı sağladığı Afrika merkezli sosyal teorinin boş bıraktığı alanlar feminist perspektiften tamamlanır.
    tarafından yeniden inşa ediliyor. Yine Shih'in çalışmasında işverenler ırkçı olmadıklarını ve ayrımcılığa karşı olduklarını net bir şekilde ifade etseler de işe alımda zihinlerindeki şablonların etkili olduğunu görüyoruz. New York şehrindeki Harlem bu şablonların günlük hayatta nasıl işlediğinin belki de en trajik örneği. Harlem Manhattan'ın kuzeyinde, şehrin merkezine yakın fakat çoğunlukla Zencilerin yaşadığı bir semt. 20. yüzyılın ilk yarısında Manhattan'ın mutena semtlerine kabul edilmeyen Zenciler şehrin
    Her ne kadar Collins'in dediği gibi ırk, cinsiyet ve sınıf toplumsal eşitsizliklerde iç içe geçmiş olsa da bu her zaman bir grubun ezileceği anlamına gelmez. Hattâ bazen ayrımcılık avantaj hâline de dönüşebilir. Burada bahsetmek istediğim şey Amerikan Devleti'nin azınlıklar ve kadınlar için uyguladığı pozitif ayrımcılıktan öte toplumun kendi zihninde oluşturduğu ön yargılara dayanıyor. Shih'in (2002) Kalifornia'da yaptığı alan araştırmasında işverenler Zenci kadınları Zenci erkeklere göre daha çok tercih ettiklerini, Meksikalı göçmenleri ise Zencilere göre daha çalışkan bulduklarını ifade etmişlerdir. Genelde double jeopardy (çifte riziko) olarak tabir edilen Zenci ve kadın olmak, bazen sırf kadınlıktan dolayı avantaja dönüşebiliyor. Diğer taraftan azınlık olarak tanımlanan gruplar içinde de bir hiyerarşinin söz konusu olduğunu görüyoruz. Çinlilerin çalışkan olduğuna dair genel kanı bu ırka mensub insanların daha kolay iş bulmalarını ve sınıf atlamalarını sağlıyor. Bundan ötürü eşitsizlik her koşulda her ırk ve cinsiyet için aynı işlemiyor. Bu da bize başka tartışmaların kapılarını aralıyor. Kurumsal düzeyde yürürlüğe konan kanunlarla çözülmeye çalışılan eşitsizlik günlük hayatta toplum merkezine nispeten yakın olan bu semtte yoğunluklu olarak yaşamaya başladılar. Zencilerin Harlem'deki evlere olan taleplerindeki artış bu semtteki ev kiralarının, gerçek değerlerinin birkaç kat üstüne çıkmasına neden oldu. Bu da zaten Beyazlara göre çok daha az geliri olan Zencilerin daha kötü evlere daha çok kira ödemelerine neden oldu. Amerika'da bugün hâlâ bu getto yapısı ve mekânsal ayrım özellikle Zenciler için büyük bir sorun oluşturuyor. Farklı mekânları, farklı okulları, hatta farklı televizyon kanalları (Black Entertainment Television) olan Zencilerin topluma tümüyle entegre olması ve Beyazların kafasındaki ön yargıların yıkılması zorlaşıyor.

    Zencilere ilişkin bu sosyal eşitsizlik tartışmaları da aslında çoğu zaman sosyal bilimler literatüründeki visible minorities (görünür azınlıklar) çerçevesinde irdeleniyor. Beyazlık, bir renksizlik olarak kabul edilip kimse tarafından yadırganmaz iken, siyah veya sarı tenli olmak bireyi azınlık yapıyor. Fakat Beyazları tarih boyunca yekpare olarak düşünmek ise oldukça hatalı. David Roediger'in de çalışmasında belirttiği gibi, 19. yüzyılın sonu 20. yüzyılın başında gelen italyan, irlandalı, Yahudi azınlıklar WASP (Beyaz Aglo-sakson Protestan) olmadıkları için kendilerini toplumun temel unsuru olarak görmüyorlardı. Temel kimliklerinden feragat etmeye başladıkları zaman Avrupalı Beyaz azınlıklar sistem tarafından kabul edildiler. Zencilerin ise "görünür azınlık" olmalarından ötürü hiçbir zaman böyle bir şansları olmadı.

    2000 yılı nüfus sayımına göre Zenciler, Amerika Birleşik Devletleri'nin toplam nüfusunun yaklaşık yüzde 13'ünü oluşturuyor. Ayrıca toplam nüfusun neredeyse yüzde 35'ini azınlıklar oluşturuyor. Yüzyıllardır bu ülkede yaşayan Zencilerin ise hâlâ, hak ettikleri konumlara geldiklerini söyleyemeyiz. He ne kadar yasalarla Zencilere ciddi haklar verilse de ve bu konuda ayrımcılık kaldırılsa da; eşitsizlik, yasal alanda değil belki, fakat toplumsal alanda hâlâ devam ediyor. Amerika'ya çok daha sonraları gelen görünmez azınlıklar iyi yerlere gelip sisteme entegre olurken, Zenciler Harlem gibi kendi fakir gettolarında Beyazlardan yalıtılmış bir hâlde yaşıyorlar. Bu yalıtılmışlık, eğitim gibi sosyal sermayeyi direk etkileyen sosyal hizmetlerden Zencilerin yeteri kadar faydalanamamasına neden oluyor. Bu da fırsat eşitliğinin olduğu iddia edilen Amerika'da kurumsal bağlamda olmasa da toplumsal bağlamda eşitsizliklerin üretilmesine neden oluyor. Birbirinden kopuk olan ve kafalarında belli şablonları olan Zenci ve Beyazlar arasındaki sosyal çatışma ihtimali de artıyor.

    Asante'nin de öne sürdüğü gibi Zencilerin sorunu fikri boyuttan kaynaklanıyor. Fakat bu sorunun çözümü, ütopik projelerle yüzyıllar önce Afrika'nın farklı coğrafyalarından koparılıp getirilmiş insanlara Afrika merkezli siyaset üretmekten öte artık yeni vatan Amerika'da zihinsel ve iktisadi sömürüden nasıl kurtulabilinirin ve toplumsal ayrımcılıklarla nasıl mücadele edilebilirin üzerinde kafa yormaktan geçiyor.

    Fatih AYSAN
    Western Ontario Üniversitesi (Kanada) Sosyoloji Bölümü

    KAYNAKÇA
    Anderson, B. (1983). Imagined Communities: Reflections on the Origins and Spread of Nationalism London: Verso Editions and NLB.
    Asente, M. K. (1983). "The Ideological Significance of Afrocentricity". Journal of Black Studies in Intercultural Communication. 14(1). s. 3-17.
    Seidman, S. (2004). Contested Knowledge: Social Theory Today. Blackwell Publishing. 3rd Edition.
    Shih, J. (2002). "Yeah, I could hire this one, but I know its gonna be a problem': How race, nativity and gender affect employers' perceptions of the manageability of job seekers." Ethnic & Racial Studies. 25(1). s. 99-119.
    Turner D. D. (2002). "Interview with Molefi Kete Asante". Journal of Black Studies, 32(6). s. 711-734.
    EDiTÖRDEN
    Hüseyin YEŞiL VAKIF VE SOSYAL POLiTiKA
    Hüseyin YEŞiL
    http://www.sabahattinzaim.org

    MAKALELER
    Doç Dr Levent ŞAHiN NEDENLERi BAKIMINDAN ÇALIŞAN YOKSULLUĞU
    Doç Dr Levent ŞAHiN
    Doç. Dr. H. Hüsnü KOYUNOĞLU HAYIR YAPMA iSTEĞiNiN SOSYAL POLiTiKAYA DÖNÜŞMESi: VAKIFLAR
    Doç. Dr. H. Hüsnü KOYUNOĞLU
    Yrd. Doç. Dr. Faruk TAŞÇI GENEL HATLARI iLE OSMANLI’DA VAKIFLARIN SOSYAL YARDIM iŞLEVLERi*
    Yrd. Doç. Dr. Faruk TAŞÇI
    Mürşid Ekmel AYBEK ÇOCUK CiNAYETLERiNDE AYSBERGiN GÖRÜNMEYEN YÜZÜ
    Mürşid Ekmel AYBEK
    Fahri SEViMLi VAKIF MEDENiYETiMiZ VE BiZLER
    Fahri SEViMLi
    Mahmut ÇETiN VAKIF OLMAK : ...
    Mahmut ÇETiN
    SiZDEN GELENLER
    Abdullah ÖNAL ESNEĞiN RUTiNLEŞMESi VE TEKNOLOJi BAĞIMLILIĞI
    Abdullah ÖNAL

    EDiTÖR |
    2 ...
  2. 2.
  3. sonra kürtler gelip bize ırkcılık yapıyorlar diyor!
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük