özgürlüğü sevmektir.
refahı sevmektir.
demokrasiyi sevmektir.
insan haklarını sevmektir.
yaratıcılığı sevmektir.
çok kültürlülüğü sevmektir.
maalesef iran'ı, filistin'i, küba'yı, venezuela'yı sevmenin moda olduğu bir ülkede zor bir davranıştır.
edit: türkiye'de yaşıyorum. sevmekten kastım izleyerek hayranlık duymak değil başarılı bir ülkenin sistemini örnek almaktır. bizim örnek almamız gereken hugo chavez, ahmedinejad gibi diktatörler değil. zaten abd böyle insanların üzerine kurulmuş bir devlet değil değerlerin üzerine kurulmuş bir ülkedir.
hollywood filmlerindeki hayata özenmektir. özenilmiyecek gibi de değil ama... kim istemezki 3 katlı müstakil bahçeli bir evde oturup tertemiz mahallelerde yaşamayı? fakat herşey o filmlerdeki gibi olmadığı gerçeğini de unutmamak gerek.
Sevmek eylemini abd içinde bir ayalette yaşayıp,buradaki yaşamından hoşnutluğunu ve huzurunu dile getirmek anlamında kullanan kişiyi anlamak mümkündür. güzel ve ucuz arabalar, ucuz benzin, çeşit çeşit ürünler, tertemiz sokaklar, eyaletten eyalete değişmekle birlikte genel anlamda saygılı ve hoşgörülü insanlar..vs..tüm bunları içinde barındıran bir atmosferin içinde nefes alıp vermek bir insanı çoğu zaman mutlu edebilir. ama bu sevmek eylemi abd nin dünya geneli üzerin deki politik tavrına dair bir memmuniyeti ve benimsemeyi vurgulamak adına kullanılıyorsa, bu amaçla kullanan kişinin terminolojisinde sevmek kavramının ne anlama geldiği tüm ayrıntılarıyla tahlil edilmelidir, zira abd politikalarının dünya genelinde yol açtığı olumsuzluklara rağmen bu duruma sevgi dolu gözlerle bakan ve benimseyen kişinin sevgi anlayışın da büyük sorunlar vardır.
olayın birde 3.bir boyutu bulunmakta, abd nin geneline bakldığında refah içinde yaşayan insanlar olduğu görülür,ama elbette refah içinde yaşamanın niteliğide göreceli bir kavramdır-en azından şunu yazayım; ülkelerde yaşayan alt gelir gruplarına mensup insanlar arasında bir değerlendirme yapıldığında bu değerlendirme sonucunda en rahat yaşayanların abd deki alt gelirliler olduğu görülebilir-. şimdi böyle bir toplum içinde yaşamak genel anlamda kişiyi mutlu edebilir, ucıuz benzin kullanıyorsun,ucuz ve güzel arabalara binmektesin, sınırsız bir alışveriş imkanın var, güzel ve temiz bir çevrede yaşamaktasın...vs... evet bu ortamı sevebilirsin, ama birde şöyle bir durum varki,abd statükosu kendi insanına bu hayatı sunabilmek ve devamını getirebilmek adına dünyanın ırzına geçmektedir. bu ırza geçişi bile bile bunları umursamadan ben abd d yaşamayı seviyorum demekte insanın bencilliğinin ve umarsızlığının en büyük örneğidir.
ama şu bilinmelidirki,abd de yaşayıp, sahip olunan imkanları değerlendiren birçok insan abd nin dünya üzerinde yolaçtığı yıkımlara sessiz kalmamaktadır.her ne kadar bu durum dünya basınına yansımasada abd içi bir direniş ve dünya halklarının yanında olma içgüdüsü hala var.
son söz şuki; evet gerçektende abd de yaşamayı çoğu kişi sevebilir. özellikle sf,la,ny,chi..gibi büyük metropoller de yaşıyorsanız seveceğiniz kesindir.
savaş suçlusu bir ülkeye tapınmanın ötesinde eğer mesele ulusal egemenliğin güçlendirilmesi bağlamındaysa yanlış bir eylemdir. yalnızca 200 milyar doların sebebsiz bir şekilde "faiz" adı altında başka ülkelere gitmesine neden olmak ve ülkenin belirli bir bölgesinin ikili anlaşmalar gereğince abd'ye bırakılması demek. tabi karşılığında siz hala soğuk savaş döneminde sovyetler tehlikesi denilen şeye inanıyorsanız o başka, bambaşka. doya doya sevebilirsiniz.
