b sınıfı bir gerilim/korku filminin uzun dizi versiyonu tarzında bir dizi.
--spoiler--
rose red konağını andıran yerler mevcut. b sınıfı diyorum zira ne a sınıfı kadar kaliteli nede c sınıfı kadar tırışkadan. çok güzel sahneler giriyor , güzel analizler yapılıyor vs derken bir anda bir sahneden öyle bir sahneye atlıyor ki "sitemi bozuldu acaba?" diye kontrol etmek zorunda kalıyorum. dizinin en büyük sorunu bu , bazı sahneler arasında inanılmaz kopukluk var.
3. bölümde evi işgal eden psikopatları ele alalım. bu psikopatlardan birine eleman birden çıkıp balta vuruyor , 2 kere. sonra... sonrası sorunlu işte. mis gibi sahne yapmışsın devamı nedir? baltalanan hatun zar zor sürüne sürüne biryere gidiyor... nereye gidiyor? o baltalı elemandan nasıl kurtuldu? elemana bişimi yaptı? hayır eleman sapasağlam. ne oldu arada? bu sahneyi zibilyar tane yapım izlemiş olan ben bile dolduramıyorum.
bir diğer sorun ise karakterler arası diyaloglar. birsürü şey konuşup önemli olan herşeyi geçiştiriyorlar. şu hizmetçi ne ayak? diye 2 kelam edemiyorlar misal.
--spoiler--
dizinin en büyük başarısı ise merak uyandırma. ne oldu ne bitti bunlar kim derken ağzınız açık kalıyor. atmosfer çok iyi.
imdb'den 8.5 alabilmiş dizidir. şuana kadar 8 bölümü yayınlanmıştır. izlemeyenlere şiddetle tavsiye edilir.
8 bölümün tamamını izleyenler için bir şeyler söylemek istiyorum:
--spoiler--
eğer tate'in saçına dikkat ettiyseniz lastik adam olarak yaptığı şeylerin hepsi violet'le tanışmadan önce yaptığı şeyler. o -adını hatırlamadığım, ben'in karısını aldattığı şırfıntı-
kızı da üstünden attığını düşünürsek violet'e gerçekten aşık.
vivien'in de artık ruhlardan haberdar olduğunu da hatırlarsak, aklını kaçırması çok normal. zaten polislerin olduğu sahnede tecavüzcü lastik kıyafetli adamın vivien'in üstündeyken birden ben'e dönüşmesini başka türlü açıklayamayız.
ve lastik kıyafetli tecavüzcünün de aslında tate olduğunu bildiğimize göre,
tate'in de violet'e aşık olduğunu bildiğimize göre,
ayrıca tate'in vivien ve violet'in taşınmasını istemediğine göre,
vivien kesinlikle aklını yitirmiş oluyor.
korku ve gerilim sevenleri tatmin edebilecek türde bir yapımdır. ayrıca afiş tasarımı kill bill, cold mountain, frida filmlerinin de afişlerini tasarlayan emrah yücel'e aittir.
ilginç reklam kampanyalarına imza atan dizi.Olmadık yerde olmadık zaman da insanların ödünü kopartmak için on numara eşek şakası yapıyorlar. Örnek için buyrun;
4. bölümü ile yardırmış, gittikçe olgunlaşan dizidir..
s01e04
--spoiler--
evin eski sahiplerini ve hikayesini anlatma devam etmekte. bu bölümde de gay çiftle karşılaşıyoruz. evin yapılış ve bu hale gelişini de baya öğrendik. şu plastik elbiseye bürünmüş ağbimizin hikayesi nedir merak ediyorum ki bu bölümde bol bol ortaya çıktı.
ben'in bahçeye gömdüğü sevgilisinin geri dönüşü ve evdeki hayaletler arasına katılması ile ortalık baya renklenecek.
şu mongol kızın öldüğünü de sanmıyorum.
ulturason çektirmeye gittiler apartopar. hemşirede ne gördüyse bayıldı. sonra da hop ne gördü lan bu diye öğrenmeden geri geldiler. havada kaldı orası.. bu işte bi mokluk var..
neyse,
ayrıca dizinin süresi neden kısalıyor anlamadım.
--spoiler--
dark_rider_96 isimli çevirmen şahsın altyazıyı bin türlü bahane sürüp çevirmeyi becerememesi neticesinde ingilizcesi iyi olmayan bi sürü insan son bölümün altyazısını 3 gündür beklemektedir. en sonunda ben yapıcam çevirisini o olucak. divxplanet gibi kaliteli bi sitede kötü bir çevirmenin azizliğine uğramaktadır bu güzel dizi.
takibinde olduğum dizi.
denilenler doğrudur.
ilk bölüm itibarı ile idare etmiş olsada 3. bölüm ferahlatmıştır.
çok uzatılmazsa tadından yenmezler arasına girer.
birde tüm korku klişelerini kullanmalarına rağmen hiç biriside göze batmamıştır.
korku/gerilim açısından doyurucu olacağı yönünde ışık veren dizidir. bu dizi hakkın da yorum yapmadan önce ilk 3 bölümünün izlenmesi gerekiyor.. ilk bölümü çok klişe, 2. bölümünde ortalık biraz renkleniyor derken 3.de "evet güzel bir yöne gitcek" diyorsunuz.
--spoiler--
ikinci bölümdeki hasta çocuğun (tate) psikiyatris'te(harmon) "kızını düşünerek 31 çekiyorum" demesi ve adamın "bunu sık sık yapıyormusun" şeklinde gayet soğukkanlı cevap vermesi, laaann türkiyede bunu diyecen cesedin bile çıkmaz dedirtti bana.
the doors konserine gidiyoruz geliyormusun? sözünü duymak için dünyaları veriridim sanırım
dizinin müzikleri hakketen çok güzel.
şu down sendromlu addy'de hayatımda gördüğüm en ürkütücü gıcık down sendromlu..
yüzü yanmış ağbimizin makyajı bir dizi için fazla iyi.
--spoiler--
gereksiz bilgi: an itibariyle ekşi'de bile hakkında sadece 13 entry var. girişimli ruhluyum vizyonerim ileride çok tutacak diye düşünüyor, şimdiden reserved yapıyorum.