goran bregovic eseri. şarkı gibi değil. mutlu, hüzünlü, coşkulu. yatağa yatıp tavana bakışlarınızı diktiğinizde geçmiş ve gelecekte ne yapıp, yapacağınızı düşünürken çalacak arkaplan müziği. muhteşem.
Emin olduğum bir şey vardı ki Leo Dayım kesinlikle çocukluğumun kahramanıydı. eski baharat parfümünün kokusu beni o kayıp çocukluğa, filmlerden daha kolay götürüyordu. Dayım bilmiyordu ama beni gerilere götürüp, geçmişin hayallerinden birine gömen, araba satıcılarının o tatlı, ucuz kokularıydı. Leo, ucuz kolonya kokan son dinazordu, amerika rüyasına da inanırdı. onun için deli olurdum, çünkü o mucizelere inanırdı. ve hayatın o kadar içinde olmasına ve cadillac satmasına rağmen her zaman gömleklerinin kolları sarkan 10 yaşındaki bir oğlan çocuğu gibi görünürdü. 10 yaşıma gelince, Leo bana bu harika kamerayı vermişti. Annem, geleceğin Milton berle'ü olacağımı umuyordu. ama ev, araba ve yeni kırpılmış çim hayalleri gerçek olunca, hayal olmaktan çıkıyorlar. ve şimdi, annemin "günaydın, Kolomb." sözüyle ne demek istediğini anladım. ve her ne kadar annem hayatımdan ve yaşayış şeklimden hoşlanmasa da sanırım beni anlardı. 11 yaşımda bu hiç geçmeyen tuhaf kulak ağrısına yakalanmıştım. yaklaşık yüz doktora gitmiştim, ama hiçbiri çare bulamamıştı. LEo ne yaptı dersiniz, meksika'ya gidip bir iki hokus pokusla beni iyileştiren bu şişko büyücü doktoru getirdi. minnettar olmuştum; ama sağır olsam daha iyi olurdu diye de düşünmüştüm neticede. çok mutlu bir çocukluğum olmuştu. babam bir sınır bekçisiydi, hayatının çoğunu insanların sınırı geçmelerini engellemeye çalışarak geçirmişti. 15 yıl boyunca her gece çıkıp meksika ile arizona arasındaki yolu düzleştirdi, ve her sabah tozların içinde ayak izi arardı. ama babam her zaman derdi ki: "bu iş kafana taktığın şapka gibidir ve pantolonun olmasa bile, sokakta kıçından utanarak yürümen gerekmez. çünkü senin bir şapkan vardır."
biri bana niye hemen kalkıp newyork'a dönen ilk trene binmediğimi sorduğunda... "çünkü çocukluk kahramanına hayır diyemezsin. onun en iyi adamı olmaya karar verdim; ama birşeyden emindim, ucuz kolonya kokusunu ne kadar sevdiğimin bir önemi yoktu. dayım gibi olmayacaktım ve asla cadillac satmayacaktım...