arkadaşlar siz de gayet iyi bilirsiniz ve dahi yakından müşahede etmişsinizdir ki amele sümüğünün en önemli özelliği yapışkan olmasıdır. amma yapışkan olan şeyleri amele sümüğüne benzetmemiz sadece yapışkan olmasından değil aynı zamanda tiksindirici bir şey olmasından kaynaklanır. mevzu sadece yapışkanlık olsaydı o zaman capon yapıştırıcısına benzetirdik di mi? di.
mevzuya dönecek olursak bu amele sümüğü tandanslı devrimciler üniversite kantinlerinde pek bol bulunurlar. bir iki kitap okuyan, örgüt teşkilatındaki diğer abilerinin gözüne girip onların sağ pardon sol kolu olmak isteyen, karaktersiz, ezik bünyeli insanlardan müteşekkildirler. henüz üniversiteye taşradan yeni gelmiş gözü açılmamış angut yavrusu minvalinde dolaşan bebelere musallat olurlar. onlara haktan, hukuktan, markstan, engelsten, kapitalizmin onları nasıl ezdiğinden, olmadı örgütteki karıların kollektivizm anlayışından, baldırlarının nasıl titrediğinden, örgüte yeni katılanlara verecekleri hediyeden bahseder dururlar. uzak durmak gerekir hatta görüldüğü yerde kaçılması elzemdir. zira bunlardan kurtulmak hem sıkıntılı hem de tam olarak mümkün değildir. bir zamanlar o sümüğün üzerinize bulaştığınızı her hatırlayışınızda mideniz bulanır.
amele sümüğü gördüğünde uykusu kaçan fakat yıllarca onun üzerinden siyaset yapan devrimcidir. güya devrimcidir. farazadır, hülasadır. falan devrimcidir. filan devrimcidir.