hayattın anlamını yitirdiği bir anda kendini unutmak kendini yok saymak için yapılan eylemdir amaç sokakta kaybolmak değilde kendi içinde kaybolabilmektir.
Hava yağmurludur, avrupa'da her gün görmeye alışık olduğunuz havadır. Cumartesi günüdür, perdeniz açıktır ve coğrafya dersinizin 2 gün sonraki sınavı için elinizde kalem, masa lambanızın altında çalışıyorsunuzdur. Sizi arayan yoktur, yalnızsınızdır, eviniz boştur, soğuktur, aileniz Türkiyedeyken siz Avrupa'nın bir ucunda ders çalışıyor bulmuşsunuzdur kendinizi.
Arkanıza yaslanır, camdan dışarıya bakarsınız. Canınız çok sıkılıyordur fakat yapacak bir şey yoktur. Hiç bir sebebiniz yoktur o 2 saattir üzerinde oturup ders çalıştığınız sandalyeden kalkmak için. Olsun deyip, ders çalışmaya devam edersiniz fakat "dışarıya mı çıksam?" gibi bir fikir eser geçer aklınızdan. Olmaz, dersiniz, kafanızı gömer not almaya devam edersiniz. "Ne kaybederim?" diye ikinci bir esintiden sonra kalkarsınız, altınıza Zara'dan aldığınız siyah kot pantolonu, üzerinize siyah tişörtlerinizden birisini giyer, saatinizi takar, kırmızı atkınızı boynunuza sarar aynadan omuzlarınızın epey altında olan saçlarınıza göz atarsınız. Ayakkabılığın üzerindeki cüzdanınızı ve arabanızın anahtarını kapar, kırmızı converse'lerinizi giyer dışarı çıkarsınız.
Hava kapalıdır ama temiz ve pürüzsüz bir havayı solursunuz, "iyi yaptım be." dersiniz. Hatchback arabanıza atlarsınız, eliniz konsoldaki navigasyona gider ama nereye gideceksinizdir? Düşünürsünüz, ******trich'teki arkadaşınızı uzun süre görmemişsiniz fakat üşeniyorsunuz şimdi onun yanına gitmeyi. "Hayırlısı" der çalıştırırsınız arabanızı. Emniyet kemerinizi takar, yavaş yavaş ıslak asfaltın üzerinde yol alırsınız.
Otobana girer, CD sini yeni aldığınız Iron Maiden'dan Fear of the Dark albumunu takarsınız, ileriye sarar ve dave murrayın o güzel sololarıyla beraber ıslak asfaltın, camınıza vuran yağmur taneleriyle gidersiniz.
Biraz sonra, 5 kilometre sonraki bir benzinlikte Sturbucksın olduğunu görürsünüz tabeladan ve "tamam!" dersiniz. Biraz gittikten sonra sağa sinyalinizi verir ve girersiniz sturbucksa. içerisi yine kahve kokmaktadır, ama moraliniz yoktur pek. "Olsun be, hayatını yaşa" dersiniz ve Henüz bu ülkenin dilini öğrenmediğiniz için kasadaki sarışın kıza "Excuse me madam, may I have a cup of latte?" dersiniz.
Kahvenizi güzel güzel içersiniz, "oh be, iyi ki gelmişim" dersiniz. Kahvenin üzerinde hortumun henüz başlangıcı gibi zarifçe dans eden duman gibi, bozuk olan moralinizde de bazı şeylerin kıpırdadığını farkedersiniz.