türkiye'nin heryerinde mantar gibi alışveriş merkezi kurulup tüketim toplumu haline getirilmesi yerine yeni fabrikalar kurulup üretim toplumu haline getirilmesidir.
kesinlikle doğru bir tespittir. alışveriş merkezlerinin çok olması bir ülkenin acizliğini gösterir*. Alışverişin de bir çılgınlık olduğunu göz önünde bulundurulunca bunun önüne geçilebileceğini sanmıyorum*.
"tüketim toplumu" olmaktan ilginç şekilde korkan bireylerin mantıksız hayalidir.
zira ülkenin alışveriş merkezine de, fabrikaya da ihtiyacı vardır. "fabrikalar açılsın, üretim artsın, tüketim olmasın, oh yeah" mantığı 20.yy'da kaldı. tüketmek için üretim yapılır, sistemi tanrılaştırmak, bireyi değersizleştirmek için değil.
"insan" dediğimiz varlık, "sistemin büyümesi" için üretim yapacak bir "meta" değildir. kollektivist sistemler insanı böyle görmüş ve yandaşlarına da bu ideolojiyi aşılamıştır. oysa insan üretme hakkı kadar tüketme hakkına da sahiptir. ve "baskıcı" rejimlerin tüketimden korktuğu, bu rejimlerde bireyin ne kadar tüketeceğine devletin karar verdiği düşünülünce "tüketmek" var olmak anlamına geliyor. aslında küçümsediğimiz, kötü gördüğümüz, olumsuz olarak nitelediğimiz "tüketim toplumu", "özgür toplumun" eş anlamı haline geliyor.
velhasıl üretimi bir fetiş haline getirmemek lazım. üretim elzemdir, yapılmalıdır ancak hayatın gayesi konumuna getirilmemelidir. üretim, tüketime karşı bir alternatif olarak sunulmamalıdır. tüketim toplumunun simgesi olan avm'ler bugün para babası burjuvaların mekanı falan değildir. avm'ler; orta hatta alt gelir düzeyinden birçok insanın da gittiği, çeşitliliği yansıtan ve kapitalizmi "zenginin daha zenginleştiği, fakirin daha fakirleştiği" bir düzen olarak görenlere en iyi cevabı veren mekanlardır.
istihdam sorununu çözebilecek, yoksul aile sayısını düşürebilecek, ülkenin gelişimine katkı sağlayacak önemli bir adım olacağı hepimizce malumdur lakin fabrikaların denetlenmesinin de sıkı olması gerekir. doğaya salınan gazlar, kimyasal atıklar vb. şeylerin sıkı bir denetim altında tutulup ülkenin gelişmesi için toprağın mahvedilmemesi gerekir.
bu söyleme karşı duran politikacının uydurduğum seçim konuşmasından alıntıdır.
benim vatandaşım neden kire pasa bulaşsın,
alın terini vardiyalı sistemde oluk oluk akıtsın.
benim vatandaşım temiz temiz alışveriş merkezlerinde asgari ücretle çalışabilmelidiiiiir.
emeğinin karşılığını temiz temiz almalıdıııır.
onlar ne yapmış bu güne kadar, soruyorum size ne yapmış? biz geldiğimizdeeeee ankara'da alışveriş merkezi sayısı kaçtı biliyor musunuz? bir elin parmaklarını geçmezdi. şimdi elhamdülillaaaaaaah 30'a yaklaştık. daha da artıracağız.
şimdi esnaf ağlıyor. yok efendim biz ayakta duramıyoruz. e sevgili kardeşim devir değişti. ayak uyduracaksın. toplanacaksın beş on esnaf sen de o alışveriş merkezlerineeee kafa tutacaksıııın. (kadın sesi baskın bir şekilde heeeeeyyy nidaları)
değerli avatandaşlar.
size biraz da çılgın projelerimden bahsedeyim.
siz türkiyenin en büyük çılgın projesinin sonuçlarısınız.
her dediğimeeeeee anlayıp anlamadan heeeeeeeey ve eveeeeeet nidalarıyla bağırabileceğiniz düzeye elhamdülillaaaaaah geldiniz.
şimdi sıra yeni anayasada. anayasayı sizin gibilerin desteğğiyle yenileyeceğiiiiiz.
yazar notu:
12 hazirana bizi sürükleyenler elinde tutup oynadığı kitlelerle yolunu bulmaktadır. akli selimlerin bu ülkenin geleceğinde şu süreçte pek etkisi yoktur. akli selimler bu tolumda malesef ki hayal dünyasının çarkına kaptırılan saf halkımdan dolayı azalmıştır. çoğunluk bu siyasilerin ellerindedir.
mantıklıdır. üretmeden sadece tüketen topluların (bkz: yunanistan) hali ortada peki bizde nasıl yürüyor?
bu krizleri çok kez yaşadık peki ders aldık mı? hayır. doğuda batıda insanlar açız iş istiyoruz der sen gider oralara avm'ler, stadyumlar yapar sonrada rakamlarla milleti oyalarsın. tükiyedede iş böyle yürüyor.
stadyum değil, avm değil fabrika aç oralara insanlar çalışsın para kazansın ki avm'ye ihtiyaç olsun.