müthiş bir cüneyt arkın filmidir.1972 yapımı filmin kısa özeti şöyledir;artık tövbe eden haydar(cüneyt arkın) eve gelir abisinin ve kızkardeşinin öldüğünü öğrenir.kardeşinin ırzına geçilip intihar ettiğini ve abisinin de bu uğurda öldürüldüğünü öğrenmesi üzerine kıza tecavüz eden seyhmuz(istemi betil)un abileri binali ve beşir'i sırayla öldürür.binali'yi usturayla hamamda hacamat eder,beşir'i mezbahanede öldürür ve et gibi asar.şeymuzu da atıl durumdaki bir tren çokluğunda öldürürken kendisi de ölür.
bu filmi harika yapan özelliklerden biri haydar'ın öldürmeden önce ayakkabılarını düzeltişi sırasında çalan müziktir.bunun yanında işlenen imkansız aşk konusu ve haydar'ın annesi öldüğü gün oğlu şehit olmuş yaşlı bir kadını bursa'ya oğlunun mezarına götürmesi takdire şayandır.velhasılı kelam izlenilesi bir filmdir
bir zamanlar insanların kaderleri alınlarında yazarmıs ve herkes tarafından gorülebilirmis. fakat kaderi istedigi gibi olmayan insanları umutsuzluk ve mutsuzluga sürüklemesi sebebi ile yazı allah tarafından gorünmez kılınmıs. artik göremiyoruz ama hala orda bir seyler yazıyor yani efsaneye göre.
kader,talih gibi secimi sizin kelimeyi sevmenize bagli alternatif soylenimleride mevcut kavram.
izninizle biraz ukalalik yapayim .
bu kavrami bildigimiz haline donusturup ,kurumsallastiran amca, hristiyanlik felsefesinin kurucusu kabul edilen aziz augustinus tur .
ilk caglardan beri var olagelen hedenistlik yada epikur ogretileri yasamin gerekcesini mutlu olmakla aciklamislar ve tanri kavramini mutlak anlaminda defterden silmislerdi. tanr yoktur demeseler de tanrinin yasama etkisin bos kume olarak gostermislerdi .
aslinda cok mantiksiz degildir .
cunku;
dunya yuzunde olan mucadele, esitsizlik ve kotuluk ile tanriyi yanyana koydugunuzda ,bu dusunurler soyle bir cikarim yaparlar
" ya tanri gucsuz ya da bu tarz adaletsizlikle ugrasabilecek yetkinlikte degil" .
gucsuz degilse;
bu kotulukler nerden geliyordu?
boyle bir ogretinin karsisinda, hristiyanlik felsefesini aziz augustinus vasitasi ile antitezini getirilirken iste tam bu acidan bakarak ;
kader ,alinyazisi ve tanrinin mudahalesini teorilestiriyor ,
tanri ,cennet ve cehennem olgularini kullanarak insanlari bu sekilde suctan ve kotulukten alikoymak adina bir adalet terazisi kullanir.
yani iradenle secimini kendin yaptigini, yaptigin kotu secimin cezasinin tanrisal bir adaletle cehennem oldugu dogru secimlerinde cennetle odullenecegini , yasanilan dunyanin otesinde baka bir ilahi adaletin ve onun takdir hakki oldugunu felsefenin temelinin bu sekilde kuruldugunu soyluyor.kendisi platon-ik bir hristiyandi.
acikca soylemek gerekirse
bugunki hristiyanlik isadan cok onun uzerinde yukselir.
insanin kurtulusu kendinden cok tanrisal bir merhametle olur.tanri sizi lanetlediginde gideceginiz yer bellidir....tanidik geldi degil mi haci?
1956 yapımı, siyah beyaz türk filmi. yönetmen mehdi özgürel ve metin zıt, senaryo sezai solelli, oyuncu kadrosu ekrem bora, melike cihangir, sedat akpınar, vedat karapınar, hasan ceylan, türkan şamil, gani turanlı bulunmaktadır.
açıkçası türk versiyonu bilhassa hikayenin kabadayılığa oturtulması hasebiyle daha güçlüdür. bunun dışında herşey aynıdır, nitekim hamam sahnesinde geriden duyulan tellak? sesi iran filminden alınmadır. bunun dışında müzikleri de iran filminden alınmadır.
hayatımda izlediğim en güzel cüneyt arkın filmidir. ayrıca şimdiye kadar izlemediğime pişman olduğum olduğum filmdir. konusunun aşırma olması zerre de umrumda değil. oyunculukları, müzikleri kurgusu ve yönetimiyle dört dörtlük bir filmdir.
cüneyt arkınla aklı sıra dalga geçen yeni yetmelere izlettirilmesi gereken bir filmdir.
Mehdi Özgürel ve Metin Zıt' ın yönetmenliğini üstlendiği 1956 yapımı türk filmi. ayrıca bu film, usta aktör ekrem bora' nın ilk sinema filmi özelliğini taşımaktadır. senaryo,Sezai Solelli, oyuncular, Ekrem Bora, Melike Cihangir, Türkan Şamil, Vedat Karapınar, Gani Turanlı bulunmaktadır.
volkan eve bırakacaktı beni, arabanın arkasında yer vardı "gel seni de kapıya kadar götüreyim" dedi bir çocuğa. sol arkaya oturdu çocuk. yol boyu konuşmadı. çok mu soğuk çok mu efendi anlayamadım. tanışmadık da orda, iki yabancıydık aynı arabadaki. unutmadım ama hali tavrı o kadar farklıydı ki. pek sonra "sol arkadaki" çocuk sol yanıma doğru emin adımlarla ilerlemeye başladı, mevcut ortak arkadaşları çok iyi kullanarak yakınlığı sağlamak da benim zaferimdir o ayrı. bu kadar sakin, bu kadar oturaklı oluşuna şaşırışlarım esnasında "doğum günün 26 mart mı gerçekten?" dedi bana, "evet" dedim. ilk "aynı"lığımız buydu bizim.
1972 yılı yapımı başrolünü Cüneyt Arkın'ın oynadığı Alın Yazısı filmi geçmiş zaman istanbulunun kabadayılarına yakılmış bir ağıt, Baba Ökkeşin iki yiğit oğlu Osman ve Haydarın son kuşak temsilcileri oldukları bu insanların o güne kadar öğrendikleri mertlik kurallarına karşı artık ait olmadıklarını düşündükleri bir dünyaya kanlarıyla ödedikleri bedelin hikayesidir
insanın bazen en çılgınca, en olanaksız bir düşünceye kapılıverdiği, ona bel bağladığı olur. Öte yandan bu düşünce, kuvvetli, içi yakan bir arzuya sahip olduğunuz zamana rastlamışsa bunu kaderin size hazırladığı, önüne geçilmez bir alın yazısı gibi görürsünüz. Belki de bu bir önsezi ile iradenin olağanüstü çabasının birleşmesi, kendi hayalinizle zehirlenmeniz ya da başka bir şeydir.*