annenin o gün sinir ve telaş ile sizi mutfağa sokmamasının mükafatıdır.
altın günü sürene kadar eve gelmeniz yasaklanmıştır, emir büyük yerdendir. siz dışarıda vakit öldürürken bir yandan aklınız annenizin elleriyle yaptığı börekleri, kekleri, köfteleri düşünür.
saatler geçmek bilmez ve sonunda günün bittiğini anneniz size haber eder. koşarcasına eve gidersiniz ve "ganimetler" acısı çıkarılana kadar sindirim sistemimizin yolunu tutar.
neden se yemek kıvamında olmayıp çayla yenilen şeylerdir . ama iştah kabartır ah bunların yanında bide ..... olsa dedirtir . rus salatası , patates püresi , kısır vb asla doyurmıcak hep daha da iştahınızı açıcak mide fesatına yol açıcak besinlerdir .
ama benim ilgi alanım altın gununden sonrakı ganımeti nereye sakladıklarıydı her zaman . cunku o ganımette benım de hakkım olduğuna inanmışımdır hep. gelen misafir lerin salak çocukları bana emanet edilirdi ki (o salaklardan en fazla 2 yaş buyuğum ), sonrada salakları zaptedicek baska bı salak bulup gorevimi yerine getirirdim . misafirlere huzurlu bir sohbet ortamı sagladıgım dan hakkım olan payı almak için her yolu mubah saymışımdır . ama bayram dan önce alınıp saklanan çikolatayı bulmaktaki üstün başarı performansım bile ganimeti bulmama yardımcı olmamıştır .
çocukluğa renk katan, ufak kaçamakların tadını öğreten bir güzelliktir. anne çalışınca böyle bir güzellik sadece anneannemde yaşanabildi tarafımca. ama olsun sanırım benim annemde anneanne oldugunda benim çocuklarıma pişirir benim için pişirmediklerini. anneannelik kutsal görevdir nitekim. altın değerinde yiyecekler de denebilir bu başlık altına kısaca.