kadın olmanın dezavantajları listesinin ilk üçünü zorlayacak başlıklardan biri de altın günüdür. öyle derin bir felsefeye ve ironiye sahiptir ki bu durum, altın gününün "host"u da bir kadındır, annenizdir, ayrıca tüm katılımcıları da kadındır. işte evin tek kız çocuğu olarak 13 ya da 14 yaşında olmanızı umursamayan gaddar anne tarafından bu acımasız dünyaya, tanrılara kurban edilen bir genç gibi hediye edilirsiniz.
ve gerçek zulüm o an başlar. yaş ortalaması 30-65 olan kalın çoraplı, aşırı boyalı, makyajlı teyzeler, vitrinden indirilmiş, kristal bardaklardaki çaylarını 3-4 saniye içerisinde tüketip kısır dolu ağızlarıyla yenisini isterler ver bardakları uzatırlar.
annenin talimatı ile başlayan bu süreç periyodik olarak devam ederken, her beş saniyede bir yerinizden kalkarken koca göbekli ve boğazına kadar bilezikli teyzelerin " maşşşşşalllaahhh koca kız olmuş, hımmmmm!" muhabbetlerini duyaraktan her an bir eve gelin edilmek sureti ile sonsuza dek bu altın günü adlı kısır döngü (ki mecazi anlatım yapmıyorum, hakikaten kısır döngü) içerisinde çay taşımakla görevli genç gelin statüsünde kalmanın korkusunu ve baskısını yaşarsınız.
ve o teyzeler o çaydan hiç bıkmaz, demliklerce içer, terler, terler yine içer. son teyzenin evden gitmesi ile son bulan bu süreç uzun uzun düşünmenize ve geleceğinizi sorgulamanıza sebebiyet verirken ardında pis, kötü, kısırlı kabuslar bırakır.
evet hala rüyalarımda beni süzen altın bilezikli teyzenin ağzından saçılan kısırları ve bana o bardağı uzatışını görüyorum ve de kan ter içerisinde uyanıyorum.
evin genç kızına kabustur. birinin çayı biterken diğerininki bitmek üzeredir ve asla aynı anda hepsinin çayı dolu olmaz evin kızı sınava girmişcesine annesini mutlu etmek adına koşturur ter içinde kalır.