1967 de israil in 3 arap devletine karşı açtığı savaştır.Taraflar ,israilmısır ,ürdün ,ve suriyedir.Kendisine ambargo uygulanması ve mısırın süveyş kanalını kapaması yüzünden israil bu 3 arap devletine birden savaş açmıştır.6 gün süren bu savaş arapları aşağılamak için tarihe 6 gün savaşı olarak geçmiştir.Savaş sonunda arap ordularının tüm hava kuvvetleri yok edilmiştir ve israil golan tepeleri,kudüs ve sina yarımadasını alarak topraklarını 3,4 katına çıkarmıştır.Bu savaş sonunda arap birliği pratikte son bulmuştur.
israil ve bir dünya arap ülkesinin savaşıdır. araplar zoru başarıp yenilmişlerdir. mısır, suriye, ürdün, suudi arabistan ve ırak fiilen; iran ve libya'da silah ve mühimmat destekleri ile savaşa katılmışlar ancak ne gariptir ki yenilmişlerdir.
arapların ne kadar ezik savaşçılar olduğunun göstergesidir bu savaş. 6 günde tüm hava kuvvetlerini ve mekanize tümenlerinin büyük bölümünü kaybedebilmek her başarılı* askerin harcı değildir.
israilin araplara karsı tek çıktıgı ve 3 arap ülkesini yendıgi savas Türkiyenın israile destek vermesı ayrı bir güzellik araplar da kıbrıs meselesınde rum lara destek vermıstır...
israil'in yardığı savaştır. Rivayete göre en kısa sürede en çok toprak fethedilen savaştır. israil bu savaş sonucunda sınırlarını 2,5 kat kadar genişletmiştir. Diğer bir rivayet ise 2 adet hasarlı israil tankının bu savaşta 40 kadar suriye tankını yok ettiğidir.
Kesin olan bir bilgi ise bu savaşta kullanılan hava gücünde israil'in tartışmasız üstünlüğüdür.
5 haziran 1967' de arap müttefikleriyle israil arasında başlayan ve altı gün süren savaş. sonucunda israil arapları ezerek topraklarını -gazze şeridini de alarak- o zamankinin dört katına çıkarmıştır. urdun, mısır ve suriye'ye nin sıçıp sıvadığı, arapların birlik olamama sorununun bir kez daha gözler önüne serildiğinin kanıtlarındandır.
nasır denen türk düşmanı bir arap ırkçısının gazıyla 5 arap ülkesinin küçücük israil'e karşı 6 gün bile direnemediği savaştır.
savaştan önce nasır hiçbir yerde kendi ülkesinin ağzına bile almadan arapların üstünlüğünü öve öve bitiremiyordu. "halifeler sasaniler'e, emeviler bizans'a, endülüslüler ispanyaya nasıl koydu ama" tadında yaptığı arap milliyetçiliğinden geçilmiyordu. birinci dünya savaşından beri arap milliyetçiliği oldukça revaçtaydı ve nasır tartışmasız arap dünyasının önderiydi. ortadoğu da çıban gibi duran israil büyük arap dünyasını parçalayan devletti ve tamamen yok olmalıydı. filistin devlet olarak ismi bile geçmiyordu çünkü zaten bütün araplar birleşecekti gereksizdi mısır, suriye, ürdün, yemen, arabistan adı altında bölünmek.
o tarihlerde suriye'de baasçılar kontrolü eline alarak ilk baas ülkesini kurmuş, ırak ve ürdün'de osmanlı'ya isyan eden ve gene arap milliyetçisi olan haşimiler hüküm sürmekteydi. arap devletleri birleşmek için geriye saymaya başlamış ve mişel eflaq gibi arap suriye baasları hatay'ı hatta tüm çukurova bölgesini almanın ıslak hayallerini kuruyordu. din kelimesini kimse ağzına bile almıyordu çünkü sünni, şii, hristiyan, dürzi, alevi demeden bütün araplar birleşmenin hayalini kuruyor, seyyid kutub siyasi islamcılar hapislerde çürüyorlardı.
neticede savaş geldi çattı araplar ne olduğunu anlamadan büyük bir başarıyla böyle üstünlüğe rağmen savaşı kaybetmeyi becerdiler. sadece 6 günde israil önce asıl hedefi olan mısır'ı sonra ürdün'ü en son olarak suriye'yi büyük yenilgiye uğratmayı başardı. 2,5 milyon nüfustan 300 bin kişilik ordu* çıkararak milletçe büyük bir zafer kazandı. 400 uçağa sahip olan mısır'ın uçaklarının hemen hemen tamamı karadayken vurulunca dümdüz çöllerde mısır ordusunu avlamak zor olmadı israil için. hatta hızını alamayıp denizde amerikan zırhlısını bile batırdılar.
savaş sonunda arapların içindeki milliyetçilik çöktü, her ne kadar baasçılar suriye ve ırak'ta tutunsa da onlar bile kendi aralarında bölünüp yerel politikalar peşinde koştular. suriye uzun yıllar boyunca hatay üzerinde hak iddia etmeye devam etse de sesini yükseltemedi golan tepelerinin işgalinden dolayı. mısır yom-kippur savaşı sonra israil'i tanısa da arap devletlerinin liderliği hakkını çoktan kaybedip kendi kabuğuna çekildi. ürdün pan-arabist politikaları bırakıp bir daha israil ordusu ile karşı karşıya gelmedi hatta filistinlileri ülkesinden kovdu. lübnan uzun yıllar iç savaşla uğraştı ve filistinliler ise aynı eziyetleri çok ağır şekilde çekmeye devam edip ortadoğu'nun sahipsiz halkı olmaya devam ettiler. araplar küçücük israilin madara ettiği kendi milliyetçilerinden umudu kesip bari türkler, iranlılar, pakistanlılar gelsin götümüzü kurtarsın onlarda müslüman diyerek pan-islamist politikaları izledi ve bugünlere geldik.
gelelim işin türkiye ayağına. eğer araplar beklenen şekilde kazansa nasır muhtemelen arapları birleştirecek, israil varlığını korusa bile ya iyice ufalmış şekilde yada özerk devlet gibi duracaktı yerinde. sonraki hedef ise 30 yıl önce türkiye'ye katılmış ama kabul edilmemiş iskenderiye* sancağı ve diğer çukurova bölgesiydi. israil sonrası yüksek moral ile türkiye'ye saldırmak için fazla sebep aramayacaktı. bu yüzden israil bilmeden türkiye'ye çok büyük iyilik yaptı. başımıza büyük bir bela olacak olan hatay mevzusu daha başında çözülmüş oldu.
1960-1980 arası Orta Doğu gelişmelerinde, 1967 Arap-israil Savaşı bir dönüm noktası teşkil eder. Çünkü, bu savaşta israil'in Araplar karşısında kazandığı kesin zaferler neticesinde, topraklarını savaştan öncekinin dört misli genişletmesi, Arap-israil meselesine çok büyük boyutlar kazandırmış ve neticelerini günümüze kadar getirmiştir.
1948 Arap-israil Savaşı'nı Araplar tahrik etmiştir. 1956 Arap-israil Savaşı ise ingiltere, Fransa ve israil'in Mısır'a saldırıları dolayısıyla meydana gelmiştir. Ancak 1967 Arap-israil Savaşı ise, israil değil, Araplar istediği için çıkmıştır. Şu farkla ki, Savaşı çıkarmak isteyen Araplar, ilk saldırganlığı israil'in yapmasını istemişler ve bu da olmuştur.
Ancak Araplar için, daha Savaşın ilk gününde bir hezimet oldu. Arapların 1967 Savaşı'nın çıkmasını istemelerinde ve savaşı kışkırtmalarında üç önemli neden rol oynamış görünmektedir:
Başkan Nasır'ın gerek 1948, gerek 1956 Savaşı'nın ve her iki savaştaki yenilginin intikamını almaya kararlı olması. Bu, Nasır için bir prestij meselesi idi. Eğer israil'i yenecek olursa, intikamını gerçekleştirmekle kalmayacak, aynı zamanda kazandığı prestijle bütün Orta Doğu'da Mısır'a büyük bir üstünlük sağlamış olacaktı ki, bunun siyasi neticeleri de çok geniş olabilirdi.
1956'dan beri Sovyet Rusya, Mısır ve Suriye'yi o kadar silahlandırmıştı ki, israil ile yapılacak bir savaşın neticesinden sadece Mısır ve Suriye değil, Sovyetler dahi gayet emin görünüyorlardı. Bu sebeple, 1967 Arap-israil Savaşı'nı Sovyetlerin de tahrik ettiklerini söylemek mümkündür.