Alter ego (diğer ben), farklı sebeplerden dolayı günlük hayatımızda ortaya çıkaramadığımız benliğimizdir. Örneğin, günlük hayatta çok resesif birinin, anonim bir ortamda çok ofansif ve baskın bir karaktere bürünmesi gibi.
Bilinçdışı ise bizim istemimizle ortaya çıkaramayacağımız, sadece kendisine uygulanan ağır sansürden fırsat bulabildiğinde (en uygun fırsat genelde rüyalar olur) ortaya çıkan duygularımızdır.
bir insanın, sahip olduğu kişiliğin hayal gücüdür. tabii bu hayal gücü daha önceden ön görüşe sahip bir karakterdir.
film karakteri gibi mesela. ama daha derin olan, alter ego şu anda sizin özendiğiniz karakterin de kendi içinde bir alter ego ya sahip olması. belki o da sizin şu an sahip olduğunuz bir kişiliği istiyor...
sanırım benim ki, unbreakable filminde ki David Dunn olmak istiyorum. kasvetli ve yalnız olan. ya da belki, isviçre'de dağa tırmanmaya çalışan bir adam.
psikolojik literatürde yer alan birçok terim gibi latince kökenli. türkçe karşılığı 'diğer ben' anlamına gelmekte. var olan bedendeki olmayan kişi, gizli benlikdir. ailemizdeki üyelerin, en yakın dostumuzun dahi bilmediği sadece tahmin edebileceği iç sesimiz, onunla kurduğumuz diyalogdur.
yaşamımızın herhangi bir anında eksikliğini hissetmediğimiz gibi düşlerimiz de bile yanıbaşımızdan ayrılmayan, hayallerimizin içeriğini, hikayesini, arka fonda çalan şarkıyı dahi dizayn etmemize yardımcı olan, herhangi bir sebepten ötürü kendimize dahi söyleyemediğimiz şeyleri hiç ummadığımız anda önümüze getiren vücut bulmamış varlıktır. bu ve buna benzer saymaktan sıkıldığım özellikleri sayesinde benliğimizin farkına vardığımız zamandan bu yana yanımızda olan insanlardan daha değerli bir konuma getirir kendini.
Insanların gizli benlikleridir, aslında insanın gerçek kimliğidir, durum ve şartlara göre nasıl davranılması gerektiği ile değil de kendi içinden geldiği gibi davranmak isteyen alt, sahici kişiliktir. Keşke herkes samimi olsa dünya daha güzel bir yer olurdu, insanlar samimi olmadıkları için bu alter egoları ile sürekli bir kavga halindedirler...
bazen kontrolü ele alıp saçmalayan kişi. genelde en olmayacak zamanlarda kontrolü ele alır, olmayacak hatalar yapar ve sonra zaten öbür kişiliğimle * toparlayamam yaptıklarımı.
online olan, sözlükte takılan ama şu sözlükte bir dikili ağacı bile olmayan, olan ağaçlarını da kesip biçmiş, hiçbir iz bırakmamış 6. nesil yazar. entryleri silmediğini bilsem 5 sene boyunca nasıl bu suskunluğu koruduğunu sorgulayacağım.
+Baksana o değişti. O sevdiğin insan değil artık. O değil.
-Biliyorum.
+O zaman niye ısrar ediyorsun? Niye hala kendini üzüyorsun? Bırak.
-Değişmeyen bir şeyler bulduğumda bırakmış olacağım. Sakin ol.
adamımdır kendisi.
zekasıyla her daim ağzımı açık bırakır. bazen kendimden utanıyorum, yeminle.
artık kendisine de hayranız, değerimiz bilinsin yane...
pazar günü düzenlediğim ''kendimizi iskeleden denize atıyoruz'' zirvesine hiç üşenmeden, gocunmadan, '' amaaannn ne işim var '' demeden te bursalardan yollara düşüp gelen bi yazar. güzel bi insan.
kendisine şimdi hangi biri için teşekkür edeyim?
beni görmek uğruna once yol tepmesine mi,
söz verdiğim saatte söz verdiğim yerde benden tam 1 saat once gelmesine mi,
yol boyu tüm kapris, trip ve şımarıklıklarıma göz yummasına mı,
kavurucu yaz sıcağında kendisini peşimden bi o yerden bi bu yere sürüklerken hiç itiraz etmeyişine mi...
ya o değil de ben balığın üstüne dondurma da yeriz diye planlıyodum. planlamaktan öte balığı yerken bi yandan içimden dondurma diye sayıklıyodum. sonra nasıl olduysa unuttum. unutturdun. bi dondurma borçlusun bana.
paşa gönlüm ne zaman arzu ederse o zaman entry girer. böyle bi yazar bu. tamamen etkim altında olduğunun farkında değil henüz.
kendisi uyarmıştım ama. aynı eve çıkmayalım, gencim, güzelim, seni üzerim demiştim. demiş miydim? demiştim. dinletemedim. şimdi o düşünsün.
şaka bi yana, sorumluluklarının bilincinde olması da hoşuma gitmiyo değil. yemekleri yapar. ortalığı toplar. sofrayı kurar.
her hafta yeniden düzenlenmek üzere bi çizelge oluşturuyoruz kendisiyle.
pazartesi, çarşamba ve cuma günleri kitap okuyoruz. o her ne kadar bu durumu baltalamaya çalışsa da kafasına yediği terliklerin etkisinden olsa gerek, artık sesi çıkmıyor.
her cuma ve pazar eskilerden bi film seçer, kucağımızda çekirdeğimiz bi elimizde demli çayımız oturup bi güzel izleriz.
ekmeği hep o alır. alışverişi hep ben yaparım. arada bi en sevdiği çikolatalardan alıp her istediğimi yaptırıyorum. ha bunun için çikolataya gerek var mı? elbette yok. ama hep bana hep bana olmuyo tabii.
bunca yazılanlara artı olarak, oyun olması çok eğlenceli. http://www.playalterego.com/ siteye girerek hayatınızı en baştan yaşıyorsunuz, kararları istediğiniz gibi vererek. ama uyarayım, uzun bir oyun. tüm gün boyunca yapılacak birşey olmadığında oynanabilir. gerçi ben 40lı yaşlarıma geldiğimde sıkılıp intihar ettim. umarım gerçek hayatta da böyle olmaz.
savaç baltaları çıksın dediğim yazarcık. cik cik cik **
sen şimdi bursa şampiyon olur deyip * bu nadide insanın * bam teline basıp ne yapmaya çalışıyorsun? hıı napmaya çalıyorsun sen?