Aslında psikanalitik vokabülere ait olan alter ego terimi,
sosyal psikolojide, psikodrama, benlik ve/veya kimlik analizleri
alanında da kullanılmaktadır. Alter ego, kısaca, diğer-ben,
yardımcı-ego, bana benzeyen bir başkası olarak tanımlanabilir.
Moscovici'ye göre, Alter ile Alter Ego, sosyal ilişkilerde
Diğeri'ni tanımlamanın iki tarzını ifade ederler. Bu çerçevede,
ya bize benzeyen bir Diğeri, yani Alter Ego, ya da farklı bir Diğeri,
yani Alter söz konusudur. Bunlardan her biri farklı olgulara gönderir;
bir bakıma çeşitli araştırma yaklaşımları ve teoriler, bu alteri
kavramsallaştırma tarzlarına göre farklılaşırlar. Gruplara ilişkin
araştırmaların çoğu, onu bir alter ego olarak ele alırlar.
Psikodramada veya rol oyununda, katılanlara diğerinin tutumunu yansıtması,
kendilerini onun yerine koyması söylenir ve bundan sonra cereyan edenler,
oyuncunun, diğerinin tutumunu içleştirme kapasitesine göre değerlendirilir.
Aynı şekilde, konformiteye ilişkin araştırmalarda, her bireyden, kendini,
kendine benzer biriyle veya benzemek istediği biriyle karşılaştırması istenir.
ilke olarak ne kendine Özgü pozisyonları, ne de görüşü olan
sapkınların, iktidarı elinde tutanlara veya çoğunluk bireylerine
bakarak kanaatlerini oluşturdukları, davranışlarını bunlara göre
ayarladıkları kabul edilir; sapkınlar, bu imtiyazlı alter-egolara
benzemek için uymaktadırlar. Bazı araştırmalar ise,
kısaca alter'i dikkate alırlar.
Azınlık veya bireyin kendine özgü görüşlerini ifade ettikleri
yenilik olgusuna ilişkin araştırmalar böyledir. Bunlarda birey
veya azınlık, normu ya da Ortodoksluğu temsil eden bir otorite
veya çoğunlukla çatışırlar. Bu birey veya azınlığın aradığı şey,
özel kimliğin ve açık bir farkın tanınmasıdır. Demek ki bu
iki temel psiko-sosyal mekanizma
(sosyal karşılaştırma ve sosyal tanınma),
sosyal alanda diğerini algılamanın iki tarzıdır.
2007 yapımı yunan filmi. alter ego isimli müzik grubumuzun üyelerinin etrafında geçen hikaye anlatılmaktadır. başrollerde istanbul'daki eurovision'dan da tanıdığımız sakis rouvas, danai skiadi ve Kostis Kallivretakis oynamaktadır. çekimler,ışık ve çekimlerde mekanların kullanımı oldukça başarılıdır. sonuna doğru biraz fazla drama sarsa da sonunda toparlamaktadır.
ne olduğunu söylemeden önce ne olmadığını söyleyeyim, pek öyle tıp fakültesinde karşınıza çıkabilecek bir karakter değildir. lakin ummadık taş baş yarar hesabı ona bir tam da dediğim gibi bir yerde rastladım. dostluk için sadece rastlamak yetmiyor tabi, aradan şöyle 2 3 ay geçince oturan orta-6 olgusuyla beraber başlayan yakınlaşma, üstünde konuşulan film repliklerinden filmlere, karakterlere ve sonunda gerçeklere döndü. şimdi ise sohbeti, kendine has havası ve özellikle beni içine zorla soktuğu bu sözlüğüyle klas bir insandır.
savaç baltaları çıksın dediğim yazarcık. cik cik cik **
sen şimdi bursa şampiyon olur deyip * bu nadide insanın * bam teline basıp ne yapmaya çalışıyorsun? hıı napmaya çalıyorsun sen?
bunca yazılanlara artı olarak, oyun olması çok eğlenceli. http://www.playalterego.com/ siteye girerek hayatınızı en baştan yaşıyorsunuz, kararları istediğiniz gibi vererek. ama uyarayım, uzun bir oyun. tüm gün boyunca yapılacak birşey olmadığında oynanabilir. gerçi ben 40lı yaşlarıma geldiğimde sıkılıp intihar ettim. umarım gerçek hayatta da böyle olmaz.
paşa gönlüm ne zaman arzu ederse o zaman entry girer. böyle bi yazar bu. tamamen etkim altında olduğunun farkında değil henüz.
kendisi uyarmıştım ama. aynı eve çıkmayalım, gencim, güzelim, seni üzerim demiştim. demiş miydim? demiştim. dinletemedim. şimdi o düşünsün.
şaka bi yana, sorumluluklarının bilincinde olması da hoşuma gitmiyo değil. yemekleri yapar. ortalığı toplar. sofrayı kurar.
her hafta yeniden düzenlenmek üzere bi çizelge oluşturuyoruz kendisiyle.
pazartesi, çarşamba ve cuma günleri kitap okuyoruz. o her ne kadar bu durumu baltalamaya çalışsa da kafasına yediği terliklerin etkisinden olsa gerek, artık sesi çıkmıyor.
her cuma ve pazar eskilerden bi film seçer, kucağımızda çekirdeğimiz bi elimizde demli çayımız oturup bi güzel izleriz.
ekmeği hep o alır. alışverişi hep ben yaparım. arada bi en sevdiği çikolatalardan alıp her istediğimi yaptırıyorum. ha bunun için çikolataya gerek var mı? elbette yok. ama hep bana hep bana olmuyo tabii.
pazar günü düzenlediğim ''kendimizi iskeleden denize atıyoruz'' zirvesine hiç üşenmeden, gocunmadan, '' amaaannn ne işim var '' demeden te bursalardan yollara düşüp gelen bi yazar. güzel bi insan.
kendisine şimdi hangi biri için teşekkür edeyim?
beni görmek uğruna once yol tepmesine mi,
söz verdiğim saatte söz verdiğim yerde benden tam 1 saat once gelmesine mi,
yol boyu tüm kapris, trip ve şımarıklıklarıma göz yummasına mı,
kavurucu yaz sıcağında kendisini peşimden bi o yerden bi bu yere sürüklerken hiç itiraz etmeyişine mi...
ya o değil de ben balığın üstüne dondurma da yeriz diye planlıyodum. planlamaktan öte balığı yerken bi yandan içimden dondurma diye sayıklıyodum. sonra nasıl olduysa unuttum. unutturdun. bi dondurma borçlusun bana.
adamımdır kendisi.
zekasıyla her daim ağzımı açık bırakır. bazen kendimden utanıyorum, yeminle.
artık kendisine de hayranız, değerimiz bilinsin yane...