ilk insanın yaradılışı anlatılır.
insan, sularda yüzen bir toprak parçasının üstünde yer alan bir kilden yaratılır. tanrı bu ilk insana erlik adını verir. ancak erlik içine hırs dolarak tanrı'dan daha yüksek bir mertebede olmak ister. ona düşman olur. bu nedenle tanrı kahraman mandı- şire'yi ve başka yedi kişiyi yaratır. insanı erlik'e karşı korumak için yaratılan mandı şire den başka, insanları han olarak yönetmesi için de may- tere yaratılmıştır.
radloff'un derlediği efsanede de: yer-gök yaratılmadan önce herşeyin sudan ibaret olduğu belirtilmektedir. yaratıcı tanrıyla yarattığı ilk kişi (biçim değiştirme temasına işaret olarak) iki kara kaz gibi suyun üzerinde uçmaktadırlar. kişi tanrı'ya karşı büyüklendiği için suya yuvarlanır. holmberg'in anlatımına göre de kişi(şeytan) uçarak tanrıdan daha yükseğe çıkmak istediği için suya batmıştır. tanrı'nın yardımıyla kurtulur ve ikisi de tanrı'nın yarattığı bir taş üzerine çıkarlar. tanrı kişi'ye suya dalıp toprak çıkarmasını söyler... (bkz: #4710776) ancak holmberg'e göre bu tepeler bataklıklardır...
bu efsanede ayrıca tanrı, dalsız bir ağacı dokuz dallı hale getirerek, dokuz kişinin bu dalların kökünden türemesini ve dokuz ulusun da buradan meydana gelmesini ister... (bkz: ilk şamaların yaratılışı), (bkz: hayat ağacı)
"daha sonra kişi, tanrı'nın emriyle tekrar dalar ve toprak getirir. toprağın bir kısmını da ağzında saklar. tanrı gelen bu toprakla, katı yeri( yer kabuğunu) yaratır. kişi kendisi için yer yaratmak üzereağzında sakladığı toprağı, miktarının artması üzerine ağzında saklayamayacak hale gelir. sonuçta tanrı'dan yardım isteyerek toprağı ağzında atar ve bundan da küçük tepeler meydana gelir."*
dünyanın altı günde yaradışından sonra ülgen (bkz: altın dağ)'ın tepesindeki yahtında istirahate çekilir. bir gün yattıkta sonra, "neler yarattım" diye etrafına baktığında, dokuz ayrı dünya ve cehennemi de yarattığını görür. bütün bu dünyalara onları idare edecek yöneticiler atar.
* (bkz: j.stryzgowski), (bkz: türkler ve şimali asya sanatının buz devrindeki menşei) (kaynak)
verbitskiy'in derlediği efsanede, başı tam kuzeye (karanlık yer) çevrili olan bir balıktan da bahsedilir. bu balığın yönü biraz değişse tufanın başlayacağına inanılır. söz konusu balığın başı zincirlerle direğe bağlanmıştır ki bu direk de dünya ağacı'dır( dünyanın ekseni).
bazı efsanelere göre de "yaratılan ilk toprak balıkların üzerine sabitlenmiştir".*
w. radloff tarafından derlenen altay efsanesinde suya dalıp torrak çıkarma motifi vardır - (bkz: balık kuş)- :
...tanrı,'kişi'ye, "suya dal oradan toprak çıkar!" dedi.
kişi suyun dibinen toprak çıkarıp tanrıya verdi.
tanrı bu toprağı suyun üzerine atarak "yer olsun!
(yer bütsün)". dedi. böylece yer yaradılmış oldu...
*j.stryzgowski, türkler ve şimali asya sanatının buz devrindeki menşei (kaynak)
verbitskiy'in derlediği efsanenin diğer parçasında da bazı hayvanların dünyayla ilgili simgeselliklerine yer verilmektedir:
tanrı ülgen durmamışi ayrıca vermiş salık,
bu dünyanın yanına yaratılmış üç balık.
bu büyük balıkların üstüne dünya konmuş,
balıklar çok büyükmüş dünyaya destek olmuş.
dünyanın yanlarına iki de balık konmuş,
dünya gezer olmamış, bir yerde kalıp donmuş.
(dünya altındaki balıkların, arzın dengesini sağlamadaki rolü vurgulanır. balğa kutsallık atfedilmiş ve o dünyanın dengede durmasının simgesi olmuştur. bu husus eski hint tasavvurlarında da vardır. balığın burada kullanılması aynı zamanda onun, insanın yaradılışının, hayatın yeniden doğuşunun, üremenin, bolluk ve bereketin simgesi olmasından kaynaklanır.)
verbitskiy'in derlediği altay yaradılış destanında:
heryerin uçsuz bucaksız su halinde olduğunu ve tanrı ülgen'in biçim değiştirmiş olarak bu suların üstünde uçtuğunu; ancak konacak bir yer bulamadığını görülür. bu sırada ülgen'in gönlüne bir ilham gelir. altaylılarca kabul edilen iki dişi ruhtan birisi olan ak-ene(ak ana) ülgen'e yaratma kudretini ve lhamını vermiştir. ancak verbitskiy'in derlediği efsanede ülgen'e göklerden gelen bir ses emir verir ve bu emir üzerine ülgen denizden çıkan ir taşın üzerine çıkar. bundan sonra ülgen yerin ve göğün nasıl yaratılacağını düşünürken su içinde yaşayan ak-ene çıkıp gelir, ülgen'e bir yaratıcı olarak bu işi nasıl yapması gerektiğini öğretir ve ülgen de yeri ve göğü yaratır:
dünya bir deniz idii ne gök vardı ne de bir yer!
uçsuz bucaksız sonsuz sular içreydi her yer,
tanrı ülgen uçuyor, yoktu bir yer konacak,
uçuyor arıyordu katı bir yer, bir bucak,
kutsal bir ilham ile nasılsa gönlü doldu,
kayıpan gelen bu ün, ona bir çare buldu.
göklerden gelen bir ses, ülgen'e buyruk verdi;
-tut önündeki şeyi, hemen yakala! dedi.
......
denizden çıkan bir taş fırladı çıktı yüze,
hemence taşı tuttu bindi taşın üstüne!
......
göklerin emri ile bulunca ülgen durak,
artık vakit gelmişti, gökleri yaratacak!
......
bir ak ana (ak-ene) var idi, yaşardı su içinde,
ülgen'e şöyle dedi, göründü su yüzünde:
-yaratmak istiyorsan sen de birşeyler ülgen,
yaratıcı olarak şu kutsal sözü öğren!
deki hep,"yaptım oldu" başka birşey söyleme!
hele yaratır iken "yaptım olmadı" deme!
......
ülgen yere bakarak "yaratılsın yer!" demiş
bu istek üzerine denizden yer türemiş.
ülgen göğe bakarak "yaratılsın gök!" demiş
bu istek üzerine üstünü gök bezemiş.
.....