bir safhadan sonra filmin dilini bilmesenizde sahneleri takip ederken bile alt yazılara dikkat kesilmeden okuyabiliyorsunuz.çok havalı ama sadece sen biliyorsun tek sorunu bu.
bir dil öğrencisi için çok yararlı, ilk başta sıkıcı, lakin filmin ortalarına doğru inanılmaz bir ekran- alt yazı senkronu olduktan sonra çok zevk veren bir durum. Ama see you later'a siğuledğ dedikleri zaman "lan biz elin amerikasına gidince alt yazı olmayacak. nasıl anlayacaz bunu" diye filmin ortasında iç hesaplaşma yaşanılabilir. benim saçların arka taraf burgaz adaya döndü mesela bu yaşta.
çoğu kişinin neden yaptığını teknik olarak tam bilmediği ama doğru seçim yaptığı izleme şeklidir. Şöyle ki, türkçe dublajda teknik anlamda -ucuza kaçıldığı için- bir takım sıkıntılar vardır. Bir dijital kasette üç adet ses kanalı vardır. birinde dublaj, diğerinde müzik, efekt vs vardır, üçüncü kanalda ise enterli miksaj yer alır. dublaj yapılırken, yabancı dublaj kanalına türkçe dublaj- ki türk dublaj sanatçıları dünyada sağlam yere sahiptir- konur ve sonra bir ses teknisyeninin oturup bu dublajı miksaj yapması gerekir ki, müzik ve efektler ile uyumlu aksın. ama çoğu tv ve video şirketi bunu yapmaz. miksajlı kanala türkçe sesi alır ve bütün efektleri ve hatta müziği öldürür. dublajın olmadığı anlarda gelir müzik ve efekt sesleri. dolayısıyla saman gibi tatsız tuzsuz dublaj olur.avatar gibi pahalı prodüksiyonlarda bu tür handikaplar yoktur ama geri kalan cümle filmlerde bu ucuzluk yapılacağı için film piç edilir. böyle devam ettikçe, en iyisi orjinalini izlemektir.
biraz dil biliyorsanız (özellikle aksiyon filmlerinde) orijinal sesleri, oyuncunun konuşurkenki vurgularını ve tabii ki efektleri tam olarak duymak açısından zevklidir (hele 5+1 ses sistemli bir home theater setiniz varsa, ayıptır söylemesi) ve o dili geliştirmeniz açısından da kulak dolgunluğu yaratmak ve bazı kalıpları öğrenmek adına eğiticidir.
ama tamamen diyalog içeren filmlerde, hele bir de dil biraz ağdalı ise, tüm altyazıları okumak zorunda kalırsınız, hakikaten kasar adamı, okurken sahneler kaçar gider, kuş misali. ne acayip?
altyazı ile film izlemek aşk nefret ilişkisidir efenim. çok az filmin - ki ne kadar iyi olursa olsun bence asla orjinali gibi olmuyor - dublajı iyi. dolayısıyla bir çok kişi altyazıya yöneliyor.
(aşama 1)
şimdi, kişi bu dili bilmiyorsa, yavaş da okuyorsa olay birden kitap okumaya döner; hemde birileri anlamadığın bir dilde sana bağırırken ve arada kitaptan* kafanı kaldırıp ekrana* bakarken. film bittiğinde doktor oetker reklamındaki küçük kız gibi olursunuz; bu çilekler neden kırmızı?
(aşama 2)
kişi alt-yazı ile film izlemeye takmış durumda ise ilk önce altyazı dosyası bir metin düzenleyici ile açılır ve bütün replikler önceden okunur. bu sefer filmi anlamayı geçtim sonunu bile biliyorsunuzdur. filmi hizmetçinin katil olmasını bekleyerek izlersiniz.
(aşama 3)
kişi yavaş yavaş kitap okumaya başlamıştır ve okuma hızı bir nebze artmıştır. bu aşamada altyazıdan keyif alınmaya başlanır ve ''abi dublajla film mi izlenir yeeee'' diyaloglarina ufaktan girilir.
(aşama 4)
kişi artık düzenli bir okuyucudur ve bir dili iyi, bir kaç dilde de tanışma cümlesi olsun biliyordur. bu aşamada film yarı izlenir, yarı altyazı okunur.
(aşama 5)
iyi bilinen dilde ki film altyazısız izlenir.
(aşama 6)
boş zamanlarında kişi altyazı çevirmeye başlar.
Altyazılı filmlerde seslendirme ve efekt kalitesi orijinal olduğundan ötürü tercih edilmelidir. Unutulmaması gereken tek nokta ise en iyi dublaj türkiyede yapılmaktadır.