Serdar Ortaç ve parmak arası terlik benzetmesi yapmış, akabinde de 'serdar Ortaç'la parmak arası terliğin bir benzerliği daha var, ikisi de hiç beklenmezken kopuyor. ' diyerek beni benden almış, uykusuz dergisi yazarı.
libadiye caddesinde iki kez pisikletiyle geçerken gördüm. ikisinde de bi selam vermek "ağbi naber yeaa" demek istedim. yemedi. bir daha görürsem selam verip "buralarda mı oturuyorsun? 14b ile gideceğin yere bırakayım?" diyebilirim. diyemeyebilirim de, bilmiyorum. yer gibi geliyo ama yemez.
seviyorum çünkü alpay erdem'i ama penguen okumuyorum da. hayatım çelişki benim.
uykusuz 'un geçen haftaki sayısında, " domates suyu içen insandan biraz tırsarım " demiş ve otobüste kıkır kıkır gülmeme sebep olmuştur. alpayım erdemimdir.
"Biraz önce kuzenim geldi eve. Masanın üzerinde portakal vardı onu yedi. Soora, apansızın öyle bir geğirdi ki, yemin ediyorum, yediği portakal havada tekrar oluşur gibi oldu. Kabuklarıyla birlikte. Kabuklarını soymuştu halbusi..."
"Hiç beklemezken muhteşem bir tatakla karşılaşmak. Yani evet burnunun içinde bi'şiy var. Ama hani o parmaa oraya sokmaya değer mi değmez mi derken bir sokuyorsun ki parmaanı, içeriden büst çıkıyor. Bayaa yani eskilerden bir insanın büstü. o kadar büyük bir mutluluktur kibu bir insan için, çayırlarda döne döne koşsa aynı hisse denk gelir."
Allah senin müstahakını versin dediğim adam bu işte. Her hafta böyle bu. Görsem böyle yanaklarını sıkacağım. Adamım benim. Kıskandığım birileri varsa bu adamın eşi, dostu ve arkadaşlarıdır.
yanılmıyorsam 98-99 yıllarında leman dergisinin kapısında kar demeden kış demeden omuz omuza beklediğimiz eski arkadaşım. o zamanlar hocalığımızı yapan usta çizer abilerimizin (tuncay akgün-selçuk erdem) kahrını birlikte gögüslediğimiz güzel insan. geçenlerde köşesinde bi yaad etmiş o günleri duygulandım, hislendim, telefona sarılıp arayasım geldi sonra vaz geçtim. dedim kaç zaman olmuş doğru düzgün görüşmeyeli tanımaz manımaz kendimi hatırlatana kadar terlerim gerilirim ben öyle şeylere. hem dedim eski bi aşk hikayesiydi o oldu bitti tekrar yaralarımı deşmiyim. iyisi mi bi entry giriim selam söyliim eski arkadaşıma. ha bu arada derseniz ki çizmeye birlikte başladığınız adam tuttu alpay erdem oldu sen ne halt ettin. ben de hayata küsmedim, pes etmedim, çalıştım didindim koooskoca uludağ sözlükte yazar oldum daha ne yapayım şu fani dünyada.
seni tanıyamıyorum diyebilecek kadar tanıdın mı gerçekten hiç kimseyi. alpay erdem
bu cümleyi kurabilcek kadar yetenekli olduğunu düşündüğüm yazar/çizer.
'aslında en güzelini armut yapıyo. her zaman için elmadan daha çok seviliyo. fakat elma gibi marka olmuyo. şöhretin sıkıntısını elma çekerken, armut seviyo, seviliyo, güzel bir hayat yaşıyo. ben bunu iddia eder ve saatlerce de tartışırım.'
yukarıdaki örnekte de görüldüğü gibi, delidir resmen bu herif. hem de en aşmışından. süper!