komünistlerin hain emellerine engel olduğu için ölüsüne bile tahammül edemedikleri büyük başbuğdur.gerek türkiye gerekse türk dünyası için yaptıkları unutulmamışdır.türkiyedeki bir komünisten ziyade azerbaycandaki bir türkün hakkında düşündükleri daha kayda değerdir.
''ardından bin it havlamayan kurda kurt demezler ''sözünün kendisi için söylendiğini düşündüğüm başbuğdur.adı türkiye olan bir ülkede türk olması bile birilerine batmaktadır.
unutmak ihanetdir.unutmayacağız seni büyük başbuğ...
öldüğünde çocuktum ancak ölümü ile milliyetçi hareket partisinin sonunu getirmiştir resmen. devlet bahçeli yıllardır bu partinin başında da ne yaptı? ne etti hiç bir fikrim yok. eminim kendisinin de yoktur. he şu an tahminimce de mhp severler türkeş'in hatrına seviyor bu partiyi hala. yoksa bahçeli için destekliyoruz diyen çıkar mı ailesinin dışından bilmem.
partiyi türk - islam sentezi denen şafii/kürt töreci inanç bazlı doktrine ipotekleyip bugün milliiyetçilikten ayrı bir de ulusalcılık akımının ortaya çıkmasına, yani millici unsurların arasındaki bölünmeye neden olduğu için suçludur. ömrünün son 3-4 yılında yaşadığı aydınlanma ve uyanış ise ilerleyen yaşı ve bozulan sağlığı nedeniyle işe yaramamıştır.
mümtazer türköne gibi tipler hep onun döneminin sonuçlarıdır. türklüğü ikinci plana itip islamcılıktan ekmek yemeğe kalktığı için 92 sonrası türki cumhuriyetlerdeki arayış aşamasında da sembolik ziyaretler (ne rezaletler döndüğünü anlatmayalım o ziyaretlerde) dışında bir etkinliği ol(a)mamıştır. kırgız, özbek, azeri kardeşlerimiz kucak açıp bizi beklerlerken arvasi kafasındaki bazı öküzler türki cumhuriyetlerde şafii/vehabi misyonerliği yapmaya kalkıp o insanları kendilerinden ve türkiye'den soğutmuştur. o devirlerde türkeş'in arkasında saf tutup da bugün akp'de kürtçülük yapan çok tip vardır. ayrıca 90'lar kadrosundan cemaate yatay geçiş yapmış gene çok sayıda sözde "dava adamı" da vardır.
aslolan türklüktür din detaydır.
bunu kabul edemeyen türkçü ve/veya türk milliyetçisi değildir. kimse kendini kandırmasın...
mustafa kemal atatürkden sonra türk gençliğinin örnek aldığı tek eski siyasetçidir.ben eceviti,demireli,erbakanı kendime örnek alıyorum diyen kimseye henüz rastlamadım.
ruhun şad mekanın cennet olsun bilge lider...unutmak ihanetdir.emin ol unutmadık...
25 kasım 1917 yılında yavru vatan kıbrısta dünyaya gözlerini açan başbuğumuz, henüz çocuk yaşında kendisini milletimize karşı yürütülen amansız bir mücadelenin içerisinde bulmuştur. ingilizler, osmanlı devletinin yorgun ve güçsüz olduğu dönemde fırsat bu fırsattır diyerek, kıbrısı rumlara pazarlayabilmenin derdine düşmüş ve kıbrısta 1571 yılından bu yana varlığını sürdüren türkleri yok sayan bir anlayışı benimsemiştir. bu durum zamanla kıbrısta düşmanlığa, kan ve gözyaşı dökülmesine sebep olmuştur. bunun üzerine kıbrısta yaşayan türkler anadoluya yani türkiyeye göç etmek zorunda kalmıştır. işte bu acı hadiseler sonucu türkeş ailesi de istanbula göç etmiş ve babasının da isteği üzerine küçük türkeş, çok sevdiği askerlik mesleğine ilk adımı atabilmek için 1933te kuleli askeri lisesine girmiş, 1936da mezun olmuş ve harp okuluna geçmiştir. harp okulunu da başarı ile bitirerek 1939da teğmen rütbesi ile ordu saflarına katılmıştır.
başbuğ alparslan türkeş 80 yıllık yaşamında sürekli zorluklarla karşılaşmış ve hiçbir zaman bu zorluklar karşısında kendi rahatını düşünmemiştir. atatürk sonrası unutulan, unutturulan, önemsizleştirilen türkçülük-milliyetçilik fikri; aralarında başbuğumuzun da yer aldığı ve 23 vatanseverin öncülük ettiği 1944 yılında yapılan meşhur yürüyüş sayesinde yeniden canlanmış, yok oldu sanılan türklük bilinci bir kez daha milletimizin gönlünde ve beyninde hayat bulmuştur. bu tarihi hadisenin kahramanlarından olan başbuğumuz diğerleri ile birlikte irkçılık-turancılık davasında yargılanmış, çok ağır işkencelere maruz bırakılmıştır. ancak verilen bu büyük mücadele sonucunda başlar yere düşmemiş, hüsran yaşanmamış; bilakis zafer nidaları yükselmiş ve kıyamete kadar kutlayacağımız bir bayramı, 3 mayısı kazanmışızdır.
1968 sonrası ülke genelinde birliğimizi ve dirliğimizi bozmak, aynı zamanda islam ve türklük şuurunu tamamen fes etmek için kollarını sıvayan komünizmin planlayıcıları, yerli işbirlikçileri sayesinde türkiyeyi kutuplaşma, kamplaşma ve bölünme ortamına sürüklemişlerdir. bu durum aynı ülke çocuklarının sadece farklı düşüncelere mensup olduğu gerekçesi ile birbirlerinin kanını dökmesine ve ana-babaların gözyaşı akıtmasına sebep olmuştur. yaşanan bu acı tablo karşısında neredeyse hiç bir devlet adamının müdahale etmek yerine seyirci kalması ise, halen düşündürücülüğünü korumaktadır. yalnızca başbuğumuz devletin selameti ve milletin bekası için, daha da önemlisi bin bir zorluklarla kurduğumuz cumhuriyetimizin ilelebet yaşayabilmesi için her fedakârlığa göğüs germiştir.
ülkede yaşanan kardeş kavgasına ve kargaşa ortamına son vermek için bizim çocukların 1980 yılında yaptıkları müdahale, ülkücü harekete karşı indirilmiş bir balyoz niteliğindeydi. vatan haini ile vatanseveri aynı kefede değerlendirip yargılayan ve suçsuz yere yıllarca parmaklıklar arkasında çile doldurmalarına sebep olan (!) zihniyet; 1980 sonrası ülkücü hareketi toparlayan ve yeniden ivme kazandıran başbuğumuz karşısında hayrete düşmüştür. hayrete düşmüştür diyorum, çünkü başbuğumuzu tanımıyorlardı. onun tarihteki sultan alpaslan, sultan fatih ve gazi mustafa kemal gibi derin teşkilatçılığını hayal edemiyorlardı.
malazgirt ovasında bizanslılara, meydanı nasıl dar etmişse sultan alpaslan; bu topraklar türkün toprağıdır! diyerek, düşmana istanbulu nasıl dar etmişse sultan fatih; anafartalarda, kocatepede ya istiklal, ya ölüm! diyerek, yedi düvele nasıl dar etmişse meydanı gazi mustafa kemal; başbuğ türkeş de ezan dinmez, bayrak inmez, vatan bölünmez! diyerek, kızıl komünistlere türkiye cumhuriyetini dar etmiştir.
işte o destansı mücadeleye omuz veren, istikbal veren, hatta can veren ruhi kılıçkıranlar, süleyman özmenler, ertuğrul dursun önkuzular, yusuf imamoğlular, mustafa pehlivanoğlular, selçuk duracıklar, halil esensağlar, veli can oduncular ve isimli isimsiz nice kahramanlara dede korkut, ahmet yesevi misali öğütler veren başbuğ sayesinde; ay yıldızlı bayrak semalarda dalgalanıyor, istiklal marşımız hür bir şekilde söylenebiliniyor.
12 eylül sonrası liderlere verilen siyasi yasakların kaldırılması ile başbuğ; türk siyasetinin daima aranan, fikirlerine başvurulan bilge bir insan olmuştur. çünkü şartlar ne olursa olsun o, önce ülkem, devletim, milletim diyen bir anlayışa sahipti. onun bu köklü devlet ve millet aşkı ile ileri görüşlülüğü sayesinde türkiye cumhuriyeti, birçok kez meclis dışında olmasına rağmen aşılması zor badireleri aşmasını bilmiştir.
1990lı yıllara gelindiğinde ülkemizin gerek içeride, gerekse de dışarıda karşı karşıya kaldığı terör bağlantılı sorunlarında, zamanımıza kadar tazeliğini koruyan çözüm önerileri hafızalarımızdan bir an olsun silinmemiştir.
bugünleri görüyor olsaydı pkk/bdp itlerine türkiye büyük millet meclisini dar ettirir, pkk ve destekçileri barzani ile talabaniye inlerinde korku salardı. pkkyı menfaatleri için silahlandıran hatta eğiten, sonra da şarlatanlığı su yüzüne çıktığında müttefik gibi uydurma sözlerle bizleri (!) kandırmaya çalışan sözde dost abdyi unutamayacağı bir dille uyarırdı.
bütün bu yaşananlar karşısında sınır ötesi operasyon yapamayan, dünün salyangozu ile siyasi fahişesi barzani ve talabaniyi tbmm konutlarında ağırlayan, abdye sen bak işine diyemeyen ve ayağına kadar giderek devletimizin ve milletimizin itibarını sarsan ve cahilce, şuursuzca alt kimlik- üst kimlik tartışmalarını başlatan başbakan recep tayyip erdoğana ise devlet adamlığı dersi verirdi. bu anlamda başbuğ, türk siyasetinde yeri zor doldurulacak büyük bir devlet adamıdır.
evet, başbuğum, seni unutmak er kişi için mümkün değildir! er kişi diyorum, çünkü er kişi olanlar devleti, milleti, bayrağı, toprak bütünlüğü için gözyaşı döken, çile çeken, mahpusluklarda bile milliyetçi türkiyenin hayalini gören koca başbuğun kıymeti bilirler. bilirler diyorum, çünkü dava adamlarına ahde vefayı da öğreten sensin! artık vatan da sensin, bayrak da sen! kokusunu içimize çektiğimiz toprak da sensin, uğruna bedel ödediğin devlet de sen! ocak da sensin, parti de sen! yürek de sensin, meşale de sensin, kılıç da sensin, börk de sensin, azim de sen! azerbaycan da sensin, türkistan da sen! ötüken de sensin, kan ağlayan kerkük de sen! urumçi de sensin, gazze de sen! sevda da sensin, özlem de sen! gayrı bundan sonra söylenecek söz de sensin, ey türk illerinin kocalar kocası ulu başbuğu!
hainlerin fazlasıyla kol gezdiği şu günlerde, sinir katsayımız daha da artmış durumda. yaşananlar karşısında bazen iç geçiriyor, bazen de geleceğe dönük korkuya kapılıyoruz. o yüzden gecenin karanlığında da, gündüzün aydınlığında da seni görüyor, seni özlüyoruz.
daha dün gibi hatırlıyoruz, pkknın siyasi uzantılarına televizyon ekranlarında vatanımız için gereken can vermekse, can veririz. kan dökmekse, kan dökeriz! veya mozaik tartışmaları ile ilgili ne mozaiği ulan! bu ülke mermerdir, mermer! dediğini.
türk dünyasının bilge lideri, türk siyasetinin yeri doldurulamaz büyük devlet adamı ve ülkü ocaklıların, ülkücü gençliğin efsanevi başbuğu; seni unutmak tükenmektir, silinmektir, yok olup gitmektir!
şunu bilmesi gereken herkes bilsin ki hiçbir güç bizlere seni unutturamayacaktır! bilakis ülkünün takipçisi olacağız ve bir gün, evet bir gün; kızıl elmaya at salan türk milliyetçileri mutlaka milliyetçi türkiyeye ve turana kavuşacaklardır!
işte o zaman öksüz dediğin tuna, eskiden olduğu gibi çılgınca çağlayacak. işte o zaman karabağ, kerkük, doğu türkistan hürriyet aşkını tadacak! işte o zaman yüce türk milletinin kaybolan itibarı iade edilecek! bundan kimsenin şüphesi olmasın!sevdan sevdamız, ülkün ülkümüz, kavgan kavgamızdır!