1994 teki mhp kurultayında yaşanmış alışılagelmiş distopik ülkücü tavrıdır. sen onlarca yıl nazım hikmeti moskof uşalığıyla suçla,vatan haini de,sonrada kendi ulusal davanı tüm bunları reva görmüş olduğun o ''vatan haininin'' dizeleriyle dile getir.
hemen anımsatalım şiiri
Dört nala gelip uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket bizim.
Bilekler kan içinde/Dişler kenetli/Ayaklar çıplak
Ve bir ipekli halıya benzeyen bu toprak/Bu cehennem, bu cennet bizim.
kendine vatan haini diyenlere en güzel cevabı yine nazım ustanın kendisi vermiştir;
Vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa, ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması, topuysa
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,/ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
en son , modern yunan prometeuslarının aralık direnişinde dünyaya açıkladıkları bildirinin ilk açılış cümlesinde yankılandı o vatan haininin sesi; ve şöyle diyordu;
sen yanmasan,ben yanmasam,biz yanmasak,karanlıklar nasıl çıkar aydınlığa.
vatan-millet-sakarya şeytan üçgenine islam sosunuda ekleyip tam gaz sözde milliyetçilik yapanların vatan haini dedikleri bir şairin dizeleriyle memleket sevdalarını anlatmaya yeltenmeleri yüzyılın skandalları listesinde kafadan ilk üç içinde 1,2 ve 3 olarak yerini almıştır. aslında bu skandal ülkücüler için tam bir paradoks hüvviyetinde bir durum,kolay değil,sen daha çocukluğunun ilk yıllarında yoğun bir vatan-milet-sakarya takviyeli kompradorlaştırılma etkinliğine maruz kal,nazımı vatan haini,kürdü,aleviyi,sosyalisti ülkeyi içten parçalamaya çalışan topluluklar olarak öğren ve en sonunda bu şekilde bir durumla karşı karşıya kal...bu durumun bir çok kompradorda geri dönüşü olmayan gri hücre yıkımlarına neden olduğu çarpıcı bir gerçektir.
gri hücre yıkımının 21.yy da hala devam ettiğinini yeniden bize gösteren başlık.
nazım hikmetin şiirinin genel karakteristiği incelendiğinde sınıfların,ırk kavramlarının,din kavramlarının olmadığı bir anlayış görülür. ama kendini din,dil ve ırkı yüzünden yeryüzünün başına gelmiş en değerli ve yüce ırk olarak gören bir zihniyetin nazımdan kendilerine pay çıkarma çabaları absürdlüğün en iyi örneğidir. bu zihniyetin nazımdan pay çıkarmaya çalışması durumunda nazım kanatından çıkacak olan tekşey 3 ün 1 i olacaktır.
nazım hikmetin şiirlerin deki yoğun temaların sınıfsız,emekten aşktan yana, din,dil ve ırkın bir önem taşımadığı bir dünyaya olan özlemi dile getirdiği görüldüğünde,başbuğlarının yaptığını meşrulaştırmaya çalışanların çabaları oracıkta çöpe gider. şiiri yazan kişi ile şiiri okuyan kişinin dünya görüşleri arasındaki uçsuz bucaksız fark adam akıllı bir şekilde görülürse olayın vahimliği daha iyi anlaşılabilir.
ozan arif hazretlerinin mükemmel,insanı dinlediğinde huzura ve türk olmanın dayanılmaz yüceliğini hissetmesine ulaştıran o şiirlerden birini okusaydıda bu skandal ortaya çıkmasaydı diyede düşünmüyor değil insan!!!!
sol cenaha uzattığı bir barış eli'dir. komunizm tehlikesinin kasım 1989'da berlin duvarı'nın yıkılmasından sonra ortadan kalkmasıyla ve orta asya türk cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarına kavuşmasının etkisiyle yapılan bir eylemdir. partinin adının mçp'den tekrar mhp'ye dönüştüğü 24 ocak 1993 tarihli kongrede gerçekleşmiştir. merhum türkeş o dönemde 1991 seçimlerinden sonra ortaya çıkan dyp - shp koalisyon hükümetine, muhsin yazıcıoğlu ve arkadaşlarının muhalefetine rağmen güven oyu vermiş ve o dönemde partisinin bölünmesine (bbp) sebep olmuştur. sağ, sol işlerini bırakarak türk cumhuriyetlerinin türkiye'ye entegrasyonunu sağlamaya çalışmıştır. o dönemde hükümetin yaptığı bütün orta asya gezilerine alparslan türkeş'te katılmıştır.
nazım hikmet bana göre türkçeyi en güzel kullanan şairdir ve bir yurtseverdir, siyasi düşünceleri farklı da olsa bu vatanın has evladıdır... onun şiirlerini okumak onurdur...