büyüyünce börteçine olacak. dolunaylı gecelerde, koca bir ulusun yeniden varolması için küllerinden dünyaya gelecek. sonra gece saat 12'yi geçtiğinde bal kabağına dönüşecek.
kızını güldürecek olduğu padişah sayesinde heybesini doldurup, padişahın dünyalar güzeli kızıyla mutlu-mesut yaşayacak.
iddia edilenin aksine, görüş açısı çok geniş olan, bu nedenle de insanları aptal değilse kör zanneden hainlerin gizli müttefiklerini teşhis ettiği için yaftalanan, fişlenen, saldırılan, sinir olunan yazardır.candır, yiğittir.
ortak sevmediğimiz şeyler var bu yazarla. insan anlamını bilmediğini bile bile başka bir dille konuşuyorsa karşısındakiyle, üstelik ortak dil mevcutken, ben bunda art niyet ararım. ''küfretti bana'' derim. kendisi de böyle yapmış. nazarımda haklıdır...
siyasi görüşü yüzünden eleştiren adamın lümpen bir sanatçı olan cem karaca şarkısını nick olarak seçmiş olmasından dolayı yapılan eleştiriyi fazla takmaması gereken yazar.
büyüklerin elinde oyuncağa dönüşen siyasetten nefret ettiğimden dolayı yalnızca edebiyat tutkusu ve galatasaray aşkı yüzünden tanıyıp sevdiğim, farklı düşüncelerde olsa da fikirlerine saygı gösterilmesi gereken yazar.
sözlükte sevdiğim saydigim ve fikriyat olarak bana en yakın duran noktada olan kişidir. gerci kendisi gs'lidir ama o kadar da olabilir.
toplumsal gercekciliğin saira edindiği vakitlerde bireyden bahseden kişiler nasil asağilaniyorsa kendisi de inandiği değerler yüzünden aşağilanmaktadir ne yazık ki.
iş bu suretle diyebilirim ki yapmayin etmeyin ezberlerinize fazla güvenmeyin gün gelir ezberler taça ciktiğinda ne yapacağinizi düsünün der entryimi bitiririm.
21. yüzyıl lenini mi desem, chesi mi desem... öyle bir yazar işte.
benim müslümanlara "ben yeni peygamberinizim" demem gibi bir şey komünistlerle ilgili yönlendirmesi. ama sağ olsun, söylediği zaten bilinen şeyleri dikkate alacak arkadaşlar mutlaka olacaktır.
yazarla başlayayım, beyefendiliği, galatasaraylı olması ve bukowski sevgisiyle takdirimi kazanandır kendisi.
şiire gelince, loş ışıklarda, kahkahanın parladığı dudaklarda, güzel yüzlerde, tutkulu gülüşlerde, toplumun kalp çarpıntılarında yalnızlık adlı hainin yavaş yavaş koyna girmesi ile insanın kalbinin çatlamasını akla getirendir. hayaller toz olmaya, öfke krallık tacını takmaya devam ettikçe herkesin içinde buram buram bir yalnızlık kokar, kokusu rahat alınamasa da, ironiktir.
emre belozoglu gibi birini savundugum icin bana kizan asmis sahis. emre belozoglu gibi isinin geregini yerine getirmis birini savunmak da suc sanirim. emre gibi biri derken emre'nin neyini gordugunu merak ediyorum. sana kotu bisey mi yapti yoksa arkadasim, bizim bilmedigimiz?
Düz yol tepinicisi yazar.düz yolun alternatifi olan yokuş tepmeye gelince; katılmaz onlara,yokuşun başında ve sonunda polis var.mazallah canı yanar.
hayır düşünmedende edemiyorum ; bu kafaların tokuşturulduğu ötügen yolu yokuş değil miydi arkadaş? hani şarksııda var,ötügen yolu yokuştur,kafaları tokuştur...
yol dedik,yokuş dedik,bu durumda kafka yı anmamak olmaz heralde,ne demiş kafka amcamız;
düz bir yolda yürürken bir adım geri atman senin iradesizliğini gösterir,fakat yokuş yukarı çıkarken bir adım geri kayman senin suçun değildir,bu,yokuşun doğası gereğince böyledir..
yokuş çıkana selam olsun o zaman,düz yol tepikleyicilerini cüzzamlılar etkinliklerinede bekleriz efendim,ama poliste olacak yokuş başında ve sonunda,sonra söylemedi demeyin.