almanya dan gelen adidas eşofman takımı

entry3 galeri0
    1.
  1. hevesi alınmadan çöpe gitmiş eşofman takımıdır..

    dedem yıllar yıllar önce ben daha doğmadan almanya ya çalışmak için gitmiş, iki oğlunu almanya da bırakıp 10 yıl çalıştıktan sonra memlekete geri dönmüş.. şu anda hala almanya da olan dayılarım ise 2 yılda 1 kez türkiye ye gelerek özlemlerini bir nebze de olsa hafifletmeye çalışırlar. kuzenlerimin burdan daha gitmeden 1 gün önce ağlamaya başladıklarını görmek bana yurt sevgisinin ve gurbetçi olmanın ne kadar zor ve yıkıcı olduğunu göstermişti.

    yanlarına gidip "ağlamayın lan ağlamayın" derken gözyaşlarım dilimle söylediklerimi yalanlıyor, " 2 sene nedir ki göz açıp kapayıncaya kadar geçer" sözlerim ise teselli niteliği bile taşımayacak kadar acıklı bir şekilde ağzımdan çıkıyordu..

    yine o yıl yaz tatilinde köye gitmiştik. bizim okulların açılması ile gurbetçi ya da tipik tabirle alamancı dayılarımın gelmesi tarihleri yakın olduğundan çok az görebilecektik onları. ertesi gün günün ilk ışıklarında daha önce görmediğimiz bir araba evin önünde durdu. ahmet dayım ile yengem ve iki erkek kuzenim arabadan inerlerken ne kadar sevinçli oldukları gerek gözlerinden gerekse de hal ve hareketlerinden belli oluyordu..

    gidip dayımın ve yengemin elinden öptüm, kuzenlerime sarıldım.. geçen 2 sene içinde deyim yerindeyse* kuzenlerimden özgür* özkan ı* 3 e beni de 2 ye katlamıştı. nasıl boy attı bilmiyorum ama o ufak çocuk bildiğin adam oluvermişti.

    birlikte 3 gün geçirecektik. geçecek 3 günün hiç bitmemesini istiyordum bütün çocuk kalbimle..

    almanya da akrabası olanlar benden iyi bilirler, oraya özgü çikolata oyuncak vs.. gibi hediyeler de getirilirdi. bana da o zaman borussia dortmund forması* ve adidas eşofman takımı gelmişti. bizim durumlar o kadar iyi olmadığından adidas eşofman takımım hiç olmamıştı. bu ilkti işte. ben de eşofman takımını giyip 2 gün boyunca üstümden çıkarmamıştım. nasıl kokmuştur acaba? şimdilerde gülüp geçiyorum ama bilmiyorum o küçücük çocuğun o zamanki duygularını..

    3. gün ayrılma vaktiydi. üstümde yine adidas lar arabanın içinde el sallıyordum dışardakilere.. uzun bir yolculuktan sonra ankara ya sonra da bizim eve geldik. üstümde yine adidas lar.. o akşam yorgunluktan salondaki kanepenin üstünde uyuya kalmıştım, üstümde yine o adidas lar..

    sabah erken saatlerde kalkıp artık özlediğim mahalle arkadaşlarımın yanına gittim, üstümde o adidas lar. hem özlem giderdim hem de ne zamandır yapılmayan çekişmeli aylık oyununu oynadım. öyle çocuktum ki sabah evden çıktıktan sonra ne açlık tanırdım ne yorulma.. durmadan top oynardım, top biterdi misket başlardı misket biterdi saklambaç başlardı.. böyle sürüp giderken annem akşam ezanıyla balkona çıkar "callofcu baban geldi" diye bağırırdı. hani sabah anne uyandırır "5 dakika daha anne" diye yalvarırız ya aynısı işte ben de o şekilde yalvarırdım 5 dakika daha diye.. iyiki yalvarmışım ve 5 dakika daha fazla oynamışım diyorum şimdilerde.

    neyse efenim en sonunda her şeyden sıkıldık ki mahallemizin altın çocuğu feyzo (hakkında bilgi almak için (bkz: kızkaçıranla füzeyi birleştir diyen piç arkadaş/#14474544))

    yine übersonik bir fikirle geldi ve;

    feyzo: olum yeni bir oyun buldum lan.
    callofcu: valla çok sıkıldım ben, nasıl oyun anlatsana..
    feyzo: toplu saklambaç..
    callofcu: hem top hem de saklambaç haa, sevdim lan ben bunu.
    feyzo: dur anlatayım, bildiğin saklambaç ama ebe topun üstüne sayıyor ve topun başından ayrılmamak şartıyla oyununa devam ediyor. eğer ebe görmeden topa gelip vurursan ebe tekrar ebe oluyor ve yine sayıyor.
    callofcu: süpermiş bee. feyzo adamsın la.
    feyzo: ben adamsam sen de ebesin. oyunu ben bulduğuma göre ebeyi de ben seçerim..
    callofcu: tamam hadi saymaya başlıyorum..

    samet, osman, ayhan, feyzo ve yusuf saklandı ben de saymaya başladım üstümde artık aynı adidas takımı.. saydım 100 kadar genelde hiç saymam biraz bekler sonra önüm arkam sağım solum der açarım gözlerimi. neyse ilk kez o akşam saymıştım 100 e kadar.

    zaten hep aynı yerlere saklanıp duruyorlardı. feyzo oğuz abilerin tırının arkasına çıkmış, yusuf tırın tekerlekleri arasında saklanmış, samet osmanların evinin bahçesinde osman ise her zaman aylık oynadığımız direğin kenarına çömelmiş olmalıydı.

    yeter be amk gidin yeni yerler keşfedin. ama yok hep aynı hep aynı. bir keresinde farklı bir yere saklanayım diye bahçedeki erik ağacına çıkmıştım da inişim çok sert olmuştu, bildiğin düştüm yani.

    neyse efenim dağıtmadan devam edeyim; topun başından ayrılmadan bir bir ebeleri yakaladım ve en sonunda ebe olarak feyzoyu seçtim. ne demişler gün gelir tavuk gömer diye. ben de bu söze dayanarak feyzoyu ebe seçtim. feyzo saymaya başladı ben de ters tarafa gider gibi şaşırtmaç yapıp oğuz abilerin tırına doğru yöneldim. kocaman tekerleklerin yanına çömeldim ve feyzonun top başından ayrılmasını bekledim.

    feyzo çok hareketli biri olduğundan oyun bozan tipler gibi ebe başında kalmaz, her şeyi göze alarak ebe başından uzaklaşırdı.
    geyzonun ebe başında ayrıldığını görünce ok gibi atılıp topa doğru koştum. koşarken eşofmandan değişik bir sıvı akıyordu. bir an oyunu falan unuttum, akşam karanlığında apartmanın önüne gelip içimi parçalayan görüntüyü gördüm.

    meğer tırın akıttığı zift eşofmanıma boydan boya bulaşmış ve lacivert renkteki adidas eşofman simsiyah rengine bürünmüştü.

    içimde garip bir hüzün, nefes almaktaq zorluk çekiyorum. ağlasam ağlayamazdım kendimi tuttum, maçlarda susayıp da ağzımızı dayadığımız evin bodrum katındaki çeşmeye koştum. bir yandan su döküyor diğer yandan elimle zifti akıtmaya çalışyordum. ama nafileydi, öncekinden daha kötü durumdaydı şimdi. artık agözyaşlarımı tutamamış koyvermiştim. hüngür hüngür eve çıktım. annem nerde kaldın sen derken kolumla gözyaşlarımı siliyor ve banyoya koşuyordumm.

    hevesini alamadan çöpe gitmişti ufacık çocuğun kocaman hayalleriyle..
    6 ...
  2. 2.
  3. göze çok hoş gelmeyen bir tipi olsa da kalitedir nihahyetinde.
    1 ...
  4. 3.
  5. Büyük ihtimal Vietnam Endonezya gibi ülkelerde taşeron olarak üretilmiş bir eşofmandır.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük