alman iş ajansının yayınladığı veriler geçtiğimiz günlerde odatvde yayınlandı.
verilere göre, türk ailelerin dörtte birinden fazlası açlık sınırında yani devlet yardımı ile yaşıyor.
alman bild gazetesi, bunu kendi açısından çok iyi kullandı
odatvde haberin yayınlandığı gün bildin manşetinde bu konu, lübnanlıların yüzde 90ı, türklerin yüzde 26sı yardımla geçiniyor şeklindeydi.
diğer onlarca ülke vatandaşının adı değil de, türklerin adı ön plana çıkarılıyordu.
1961de başlayan göçün ilk yıllarında garlarda törenlerle karşılanan türkler, şimdi istenmez oldular.
o dönemlerin zıpkın delikanlıları, artık yaşlı kuşak
ikinci, üçüncü, dördüncü kuşak yetişti beşinci kuşak geliyor
ama bir şeyler iyi gitmiyor
peki, o nedir?
işte çöküşün nedenleri
çok fazla rakamlara dalmadan, bir analiz yapmak istiyoruz almanyadaki türk gerçeklerini nokta nokta sıralayarak başlayalım;
- türklerin yüzde 26sı devlet yardımı olmadan geçinemiyor.
- bavyerada okuyan türk çocuklarının yüzde 20ye yakını üniversiteye giderken, bu oran yüzde 10ların altına düştü. diğer eyaletlerde de benzer durum var.
- berlinde türk gençlerinin yüzde 50si işsiz. diğer eyaletlerdeki tablo da buna yakın.
- birinci kuşağı hiç dikkate almasak dahi, sonraki kuşakların almanca bilgisi kötü. sokak dili ile bozuk almanca konuşuyorlar, birçoğu almanca mektup bile yazamıyor.
- iki dile tam hakim türk sayısı neredeyse sıfır. almancası iyi olanın türkçesi kötü, türkçesi iye olanın almancası kötü.
- eğitim ve gelir düzeyini artırıp gettolardan kurtulanlar ve alman toplumunun içine karışanlar başarıya ulaşabiliyor.
- alman hapishaneleri türk gençleri ile dolu. uyuşturucu ile ilgili suçlar birinci sırada.
- cemaatlere ve dini örgütlenmelere eğilimler hızla artıyor. birçok türk aile, orası- burası görünür diye kızının yüzme dersine gitmesine izin vermiyor.
- dinsel bağnazlık öylesine artmış ki, namus adına çocuklar okul gezilerine bile gönderilmez olmuş.
- ramazan ve kurban bayramlarında çocuklar, bugün bizim bayramımız diye okula gönderilmiyor. bu tür durumlar, hem alman çocukların gözünde de hem de okula gönderilmeyen çocuğun gözünde, biz farklıyız imajının yerleşmesine neden oluyor.
- çağ değişiyor, teknoloji ilerliyor ama eğitim düzeyi çok düşük olan türkler çağı yakalayamıyor. yeni iş olanaklarına yönelemiyor. alman havaalanlarında bavul taşıyan türk sayısı her geçen gün artıyor. yani, yine bilek ve sırt gücüne dönüyorlar.
- almanyada 1990lara kadar biraz para biriktiren türk topluluğu, bunu da yimpaş, kombassan, jet-pa, büyük anadolu holding gibi, yozgat, konya, kayseri çıkışlı kuruluşlara kaptırdı. 11 milyar euro böyle battı. bu avrupadaki türkleri ekonomik olarak çökme noktasına getirdi.
- sıla hasreti çeken ve yardımseverlik duyguları üst seviyeye yükselen türkler, bu kez yardım organizasyonları tarafından dolandırılmaya başlandı. milyonlarca euro böyle gitti. zaten devlet yardımı ile geçinen toplum, her cuma günü ayrıca namaz çıkışlarında 10ar, 20şer euro ödeyerek halen bir takım yerlere destek vermeyi sürdürüyor.
- yaşadığı ülke toplumuna uyum sağlayan yok mu? var... kimi politikacı oldu, kimi sanatçı, kimi işadamı, kimi hukukçu ya da doktor... ama genelin yanında bu rakamlar çok düşük kalıyor. olumsuz türk imajını düzeltmeye yetmiyor.
- almanyadaki türkler bu durumdayken ankara hükümetleri ne mi yaptı? almanyanın ve avrupa ülkelerinin istekleriyle, çifte vatandaşlık olanaklarını tek tek kapattı. türk vatandaşlık yasasında (en çok akp hükümeti döneminde), bu ülkelerin isteği üzerine değişiklik üzerine değişiklik yapıldı. çifte vatandaşlık yolu kapanan birçok türk, ya köken vatandaşlığında kalacak ya da sadece alman vatandaşlığını seçecekti. köken vatandaşlığında kalanların sayısı, bir gün başıma bir şey gelirse, hiç değilse çeker giderim düşüncesi ağır bastığından daha fazla oldu. ankara, uyumsuzluğu destekledi.
- yetmedi, kölnde akp mitingleri yapıldı. milli görüş ve ditib otobüslerle recep tayyip erdoğana adam taşıdı. bu manzara almanları ürküttü, kendi ülkemizde başka bir hükümet doğuyor sanılarına yol açtı. uyum konusundaki çabalar baltalandı. türklere bakış açısını tamamen değiştiren bir dönemin başlangıcı, iki yıl önceki bu olay oldu.
- birçok türk merkez bankasına parasını yatırdı. türk devletinin bankasının yasadışı bir şey yapmayacağı varsayıldı. onlarca yıl geçince öğrenildi ki, orada yatan paraların kaynağı açıklanmalıymış ve faizinin vergisi de ödenmeliymiş. alman polisi, merkez bankasının almanya şubelerini bastı, binlerce türk ceza ödemek zorunda kaldı.
- almanya ve diğer avrupa ülkelerinin de uyum konusunda büyük hataları oldu. gelenleri, nasılsa bir kaç yıl çalışıp giderler diye gördüler ve uyum için gerekli adımları atmadılar, dil kurslarına ağırlık vermediler. ve böylece koca bir 50 yıl geçti... uyum yerine, uyumsuzluk daha çok konuşulur oldu.
- tüm bunlar sağ partiler ve ırkçılar tarafından malzeme olarak kullanılmaya başlandı. böyle olunca, türkler daha da çok içine kapanır oldu. bir kısırdöngüye girildi.
bu örnekler daha da çoğaltılabilir...
berlin, paris, amsterdam manzaralari
almanyadaki ve diğer avrupa ülkelerindeki türklerin hali şimdi budur...
buna bir de akpnin dayattığı dış görünüş muhafazakarlığı eklenince, artık boyalı kuş gibi ortaya çıkmaya başladık...
berlin, paris, amsterdam sokaklarındaki görüntülerimiz artık işte bu türk dedirtecek cinsten...
ve bu görüntü, ne atatürk cumhuriyetinin yetiştirdiği kuşaklara ne de batı toplumlarına yakışıyor.
çözüm mü?
çok zor...
türklüğünü her yerde belli ettiği için düştü. her ülkede anlarsınız kimin türk olduğunu zürihte sokaklar sabunlu suyla yıkanır tek bir çöp göremezsiniz bu arada yanınızdan geçen bir adam genizden gelen bir sesle beraber yere bütün ciğerlerini boşaltır işte türk onlar için budur. moskovaya gidersiniz kızlara öküz öküz bakan birini görüyorsanız türktür. neredeyse tam bir sessizliğin olduğu kızıl meydanın * bir tarafından öbür tarafına "kerem allah belanı" diye bağıran adam zaten kendini belli etmiştir. bu kadar olaydan sonra siz ilkelsiniz diyen o ülkenin vatandaşına kafa atan yine türktür. sonrasında dünyanın neresinde olursanız olun karşılaşılan soru gelir; türksün dimi?