seneler boyunca almanya'da yaşayıp,tek kelime öğrenmeyen adamdır bir de bunla övünür.
-oo muhittin döndün mü?
+döndüm döndüm,artık gitmicem yeter 30 yıldır gavura çalışıyoz.
-lan sen şimdi gavurcada biliyondur.
+yok lan tek kelime öğrenmedim gavurun dilinden
-helal olsun lan sana.
yaşadığı ülke insanıyla fazla etkileşime girmeyen adamlardır. alışverişini türk bakkalından yapan, acıkınca hemşehrisinin açtığı dönerciye giden, bütün gün türklerin işlettiği kahvede okey oynayıp akşam da eve gelince televizyondan türk kanallarını izleyen gurbetçilerdir. almanya'ya işçi olarak giden ilk jenerasyonun büyük bir çoğunluğu böyledir. devlet ile olan bürokrasi işlerini ikinci jenerasyon, almanya'da doğmuş büyümüş türk gençlerine hallettirirler. yaz aylarında ikinci el pazarlarından topladıkları öteberiyle memlekete tatile gider orada eş dostu bu hediyeleriyle sevindirirler. *
sonra da alman halkı bize kötü davranıyor da der. ayrıca kendi karısını insan içine çıkarmaz ama, almanın helga sına kötü kadındır mantığıyla yapmadığını bırakmaz.
itü sözlükte ve ekşi sözlükte bol bol tartışılmıi konudur. bugün sunumunu yaptığım integrasyon ve almanya referatının sonucudur. uzun uzun anlatmak luzumsuz herkesin fikri sabit zaten herkes almanyada yaşamış herkes uyum konusunu yemiş bitirmiş , mühim olan şey , elinde ayna alıp bakmaktan , ya da aynanın nasır kısmını görmekten aciz tiplerin yaptığı genelgeçer/klişe/türklerde de bok var/lan şerefsiz almanlar yaktılar türkleri gibi bukalemunvari politik adı "özeleştirel" olan tutum ve fikirlerini sallamamak..açıp bologna sürecini , 1950lerde ki davetli işçi yasasını , en alttakiler kitabını okumak * filan manasız türkler salak , ama almanlar da akıllı olsun akıllı ben şimdi salak derim , onlar bi laf eder onlardan çok nazi kesilirim. şşt!
maalesef ki, almanya da olsa başka bir ülke de olsa, yanlış düşüncelerin, türkiye'de bırakılmaması nedeniyle vuku bulan olaydır. yok değildir, tek tek yerinde gözlemlenilmiştir, çünkü türkler ve de türklük kavramları özellikle de - ee, haliyle - almanya da çok gelişmiş olduğu için, herhangi bir tük elini kolunu sallaya sallaya, markete de gider, kahvesine de gider, sinemasına da gider vs. vs. vs...
çünkü öyle bir gelişmiş yapıya sahip olunulmuştur ki, türk olarak, nereye baksanız, ya da kaba tabirle elinizi sallasanız bir türk e denk gelirsiniz. bu yönden bakınca, ''gavur eli'' olarak değerlendirilen bir yerde, yurdumun sıcak bağrını görmek tabii ki iyidir, o zaman dediğim gibi at gözlüklerini çıkarmamış amcam, dayım, halam; ya da yurdum insani rahatlıkla kendi dilini konuşmaya devam edebilir; bir iki sıkıntıya da denk gelse de, gider 'döner' ini de yer, türk lokantaların da, ''urfa''sını da yer, çayını da içer; türkçe konuşur.
ama diğer bir yönden baktığımızda da, bu işin bir amacı olmalıdır ki, eğer bir şeye ayak uyduruyorsanız ya da kendinizi yeni bir olgunun parçası olarak görmek istiyorsanız, zamanla da o parçaya kendinizi monte etmeniz kaçanılmaz olacaktır; her ne kadar direnseniz de, anlamadığınız bir noktadan sonra, o dili konuşmasanız da, o dile göre hareket ettiğinizi, kendinizi ona göre yönlendirdiğiniz de bir gerçektir.
işte her ne kadar almanya nın her köşesinde, böyle amcalar, abiler, dayilar olsa da, yanlıştır; bir yanları eksik kalır. amaç denen şeyin açıklaması boş kalır.
5 yıl türkiyede bu dilin eğitimini görmüş de tek kelam edemeyen insandır.acınası değildir.belki de haklı sebepleri vardır.iki hanek etmek anlamında,her sınırdışı memlekette,yanımızda özümüzden insanlar görmek istediğimizdendir belki de.
eli götünde caddenin ortasında yürüyüp yere balgam atan, övündüğü en büyük meziyeti 25 sene almanya'da kalıp tek kelime almanca bilmemek olan köy ağasıdır.
türkçe okumayı ve yazmayı ögrenmeden, köylerinden çıkıp avrupa nın göbeğinde kendini bulan, geldiği günden itibaren çalışmaktan kafasını kaldıramayan,yediği önünde yemediği arkasında iki kelime ingilizce bilen insanların diline düşen adamdır.