allahın kökeni

entry13 galeri5
    13.
  1. var olmayan bir şeyi deli gibi savunan, bunda uzman insanlar olsun, o şey yine de yoktur. şizofrenik düşüncelere ve inançlara sahip olanlardan mantık dersi alacak değiliz. batı'da üretilen bilgilerle bize gelen, var olmayan şeylere inanan insanlar.

    deist tanrıdan bahseder gibi mantık kavramını kullananda zerre kadar mantık yoktur. birçok deli saçması inancı vardır, hiçbirisini de ispatlama gereği duymaz...

    kağıt üstü, zihinsel masturbasyon için birebirdir caner taslaman...

    ve müslümanların tanrısını sadece müslümanların kağıt üstü, masal kitaplarından tanıyıp inanabilirsiniz...

    hala işaret edemediği şeyin varlığını teolojik sohbet artığı düşüncelerle ispatlamaya çalışan hayalperestler var.

    aklıma saçma, şizofrenik, paranoyakça, anlamsız gelen deli saçması inançlarınızı kendinize saklayın...
    0 ...
  2. 12.
  3. bir yaratıcı olduğuna inanmayan ve kainatta var olan düzenin tesadüf eseri oluştuğunu iddia eden insan bana aşağıdaki olayın izahını bilimsel olarak yapsın.

    aksi halde kangurunun kesesindeki 4 memeden hepsinin ayrı birer beyni, düşünme, idrak etme, olayları ve gelişmeleri yorumlama, karar verme ve eyleme geçirebilme yetenekleri olduğunu kabul etmek gerekir ki, bu da ne derece akıl karı orası size kalmış.

    buyrun okuyalım;

    --spoiler--

    kanguru yavrusu, henüz 1 santimetreyken ve hiçbir organı gelişimini tamamlanmadan annesinin içinden çıkar ve 3 dakikalık bir yolculuk sonucunda annesinin cebine ulaşır.

    Anne kangurunun kesesinin içinde dört ayrı meme bulunur. Bu memelerden birinde, bu yavru için kıvamı ve ısısıyla özel hazırlanmış bir süt vardır. Diğer üç memede ise yeni doğmuş bir bebek kanguru için değil, yaşı daha büyük bir yavru için hazırlanan süt vardır. Bu yavru, birkaç hafta sonra ilk emdiği memeyi bırakacak ve yaşına göre olan memeyi emmeye başlayacaktır. Biraz daha büyüyünce ise bir ötekine geçecektir.

    şurası önemli;

    "şimdi düşünelim: 1 cm boyundaki minicik kanguru yavrusu, bu dört memeden hangisini seçeceğini nereden bilir? Anne kangurunun dört memesine bu kadar farklı özellikteki sütler nasıl yerleşmiştir? Ayrıca yeni doğan yavrunun emdiği süt diğer memelerdeki sütlere göre daha sıcaktır. içerdiği besinler de daha farklıdır. Bu sütleri anne kanguru mu hazırlayıp, ısıtmıştır? Her yavruya en uygun besinleri kendisi mi yerleştirmiştir?"

    Tabi ki bunların hiçbirini anne kanguru yapamaz. Anne kangurunun, kesesindeki sütlerin özelliklerinden haberi bile yoktur. Ne memelerindeki sütün sıcaklığını hesaplayabilir, ne sütlere farklı özellikler vermeyi, ne de içinde ne tür besinler olduğunu..

    kaldı ki kangurular içgüdüleriyle hareket eden, insanlar gibi algılama, düşünme, idrak etme ve eyleme geçirme gibi kabiliyetleri olmayan canlılardır. bütün bunlara rağmen kendi kontrolünde bile olmayan bu olaya nasıl müdahil olup ta sürece yön verebilirler.

    Bu arada, birinci yavru daha cebin içindeyken, yeni bir kardeş tırmana tırmana keseye gelir. iki kardeş aynı cepte ve birbirine hiç zarar vermeden uzun bir süre yaşarlar. Her yavru, içinde kendi yaşına uygun sütün bulunduğu memeyi emer. Bu bebek kangurular emecekleri memenin hangisi olduğunu nereden bilirler?

    --spoiler--

    sadece bir kangurunun vücudunda bu kadar harikulade bir olay gerçekleşirken, kainatta, çevremizde, doğada daha birçok akılalmaz olay varken, olayları bir kelimenin kökenine indirgeyip büyük resmi görmeyi reddederek, basit bir araştırmayla çürütülecek iddialarla tüm bu gerçekliklere gözleri kapamak ne derece akıl alır iş orası da ayrı konu.
    2 ...
  4. 11.
  5. lan gerçekten oha. bu kadar korkunç hataların yapıldığı, içi boş, gerçekle alakasız cümlelerle bir şeyler anlatma çabası... insanın içi burkuluyor. buna ek olarak "genetic fallacy" denilen mantık hatası var ama ateistler bunu hep yapar, alışkınız.

    neyse siz devam.

    t: copy-paste'tir.
    0 ...
  6. 10.
  7. cennet, cehennem, melekler, cinler, cin çarpması, büyü, dua, beddua, vahiy, miraç, mucize, kızıp öfkelenip helak eden, her şeyin üstüne yemin eden, sevinen, megalomanyak, psikomanyak, sadist, narsist, megolamanik vb. tamamen insani özellikler sergileyen, insanı yaratarak ve yarattıklarıyla evrene her an müdahil olan teist tanrı vb. deli saçması, şizofrenik, paranoyak, hayali yaratık, olay ve masallara inanan "inanç " sahibi insanlara ancak gülebilirim. *

    tanrı diye bir şey olmadığı, tanrı insan zihninde insanlarca tasarlanan bir tanım olduğu için, müslümanlar ancak kendi tanrılarını kağıt üstü masallarıyla savunabilirler. ne de yazık...

    allah diye bir şey yok, onu tamamen biz uydurduk; insanlar... diğer tüm saçma din ve tanrılar gibi. ben bu fikrimin doğru olduğundan kesinlikle eminim. diğer hayal ürünü sonsuz uydurma canlının da var olmadığı gibi. *

    inanç inanmak isteyen insanlar için duygusal bir ihtiyaçtır.

    bunu herkese dayatan insanlar gülünç duruma düşüyor, hem de buna hakları yok. din ve vicdan hürriyeti var. dileyen dilediğini ifade edip savunabilir. başka birinin hayatına girmedikçe.
    0 ...
  8. 9.
  9. cahil ateyizler tarafından kopyala yapıştırla sorgulanan. bre herif isponyolca el italyanca da il arapça da el e artikel değil dedin ya vay ki ne vay.

    inanan insanlarla alay edersiniz. siz daha inançlısınız onlardan. cidden. ama neye inandığınız önemli tabi.
    1 ...
  10. 8.
  11. inanan insanlar için çürütülen bir şey yoktur.

    inanan insan, evrim var dersin allah böyle yarattı der.

    allah'ın kökeni olan putlar var dersin, allah'ın adının kökeni var dersin, bunlar allah'ın ilk indirdiği dinin tahrif edilmiş halinin insanlarca politeistleştirilmesi der...

    inanan akılla bakmadığı için her türlü inanmaya devam eder.

    olaya tarihsel bilimin ışığında, dogmatik görüşle bakmayanlar için her şey apaçık ortadadır.

    ateist biri olarak benim için allah diye bir şeyin var olma ihtimali zaten hiçbir şekilde yoktur, buna kendi varlığımdan, şu an yaşıyor olduğumdan şüphe duyduğum kadar şüphe duyarım. *

    diyebilirim ki allah diye bir tanrı kesinlikle yoktur. hayalidir, insanlar tarafından türetilmiş onlarca teist, absürd, soykırımcı, sadist, psikomanyak bir psikolojiye sahip tanrılardan biridir. eski insanlar cahil olduğu için bu tanrılar bu kadar çok saçma, vahşi ve ilkel.

    bunları geçiyorum bile...

    allah'ın tarihsel kökenleri dinler tarihiyle ilgilenenler açısından bir belgeler demeti sadece. yoksa inanan bir insanın inancını çürütecek bir şey yok. * video tahrif olmuş islam dininden kalma inançların tanrılaştırılması...
    0 ...
  12. 7.
  13. --spoiler--

    allah da aslında ay kökenli bir tanrıçaydı. çünkü mezapotamya ve anadolu'nun ay tanrıçası kıbele(kıble)'den devşirmedir. daha sonraları ataerkil dinlerin etkisiyle melezleştirilerek cinsiyeti yok edildi. özellikle islamın gelişiyle tamamen erkek hüviyetine büründürüldü ve cinsiyeti de inkar edilmeye başlandı.

    allah kelimesinin manasının tanrıça olduğunu anlattık. pekiyi ama onun bir de simgesi olması gerekmiyor mu? evet gerekiyor. yukarıda ne demiştik? "ilk tanrılar ay ve güneş idi" demiştik değil mi? allah bir tanrıça olduğuna göre, onun simgesi ne olabilirdi? elbette ki çoğu tanrıça figürlerinde olduğu gibi, onun da simgesi ay olacaktı. çünkü ilkel insanlardan başlamak üzere binlerce yıl güneş ve ay'ı canlı sandılar, ve ay'ın dişi, güneş'in ise erkek olduğunu, yıldızların ise onların çocukları olduğunu düşündüler. işte bu yüzden allah'ın simgesi ay'dır....

    --spoiler--

    dağılalım gençler bunca yıl boşa inanmışız. adam iki dakkada müslümanlığı çökertti.

    her neyse çok yırtınmışsın ama olmamış kardeşim. sadece müslümanlık ve bölgedeki antik ve güncel diller üzerinden giderek allah ı ve islam ı sadece kelime kökeninde araştırmışsın. oysaki olay bir iki harf oyunu ile izah edilebilecek bir durum değil. tamamen inanç, iman, gerçeklik ve somut soyut deliller meselesi.

    ne yani şimdi bir iki tane mesnetsiz iddia ve örnekle müslümanlığı ve allah inancını çökerttiğini mi sanıyorsun acaba?

    bir de hacerül esvedi vajinaya benzetmişsin ki iyice sıvayıp tüy dikmişsin.
    2 ...
  14. 6.
  15. Allahın kelime kökenine inerek bir dini çürütmeyi başaracağına gönülden inanan yazar beyanatı. Sadece Allah değil 99 isim vardır islam inancında ve herbiri birer kelimedir. zaten dil ile üretilmiş herşeyin bir kökeni vadır.Her hece her harf bizim konuşmamızı yazmamızı sağlayacak herşeyin bir kökeni vardır. sen kökeni şurdan geliyor diye dini çürüteceğine nasıl inandın be yavrum? Allah kelimesinin kökeni istersen "tanrı olmayan tek şey" olsun. Ne fark eder? Bir din, bir inanç sistemini yıkabileceğini inanmak o dine inanan insanlar için söylediğin paranoyanın ta kendisidir bunu da bilesin!
    2 ...
  16. 5.
  17. olaya bilimsel değil, dogmatik yaklaşım yapanlarla tartışmaya bile hiçbir şekilde değmez. *

    lah denen tanrı sadece muhammed ile ün kazanmıştır. *

    muhammed'in peygamberliği hiçbir hristiyan ya da musevi teoloğu tarafından kabul edilmez.

    muhammed, kendi döneminde peygamberlik olağanken ortaya çıkmış ve anlaşılan o ki kazanan kişidir.
    0 ...
  18. 4.
  19. (bkz: tanrı nın varlığına ve dine dair sorular)

    kelime kökeni değil , varlığın kökenine inmek daha iyidir.

    ayrıntılrda boğulmayın gençler.
    0 ...
  20. 3.
  21. LEY-LA'dan sonrası okunmaya değmeyecek yazı. leyla kelimesinin kökü "ley" değil, leyl"dir. "gece" anlamına gelir.
    3 ...
  22. 2.
  23. lah adının tanımını islam inancındakine göre yapanlar, lah adının tarihsel, dilbilimsel kökeni hakkında hiçbir bilgiye sahip değildir. kulluk edilen vb. şekilde tanımlanan islam'daki lah'ın türkçe mealidir. ama bunun arapça'daki kökeni nedir? arapça değildir. aramice bir addır. insanlar tarafından türetilmiş ve içine anlamlar yüklenmiştir.

    niye diğer kelimelere gelince çok anlamlı deniyor da lah adının arapçadaki köken anlamları kabul edilmiyor? çünkü kabulu eşittir inkar... *

    ve allah'ın islam'daki soyut haline evrilmeden önceki resimleri efendim:
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/717842/+
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/717849/+
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/717850/+
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/717851/+
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/717852/+
    1 ...
  24. 1.
  25. --spoiler--
    islam dışı kesimler tarafından, Allah kelimesinin kökenine dair, "El-ilah" ve "Al-ilah" adlı Ay tanrısı adları ortaya atılmış ve Allah kelimesinin kökeninin bu olduğu söylenmiştir. Bunu ilk olarak kimin ortaya attığını bilmiyorum fakat bu yanlıştır. Tarihte hiç bir zaman "El-ilah" veya "Al-ilah" adında bir tanrı oluşmamış ve böyle bir ad ile herhangi bir tanrıya tapılmamıştır.
    Bu iddiaya bir zamanlar ben de inanmıştım fakat iyice araştırdıktan sonra gördüm ki, bu içi boş bir idddiadır. işin garip tarafı ise, bazı islamcı yazarlar, bu iddiayı yutmuş ve buna karşı savunmaya geçmişlerdir. Ve "Al" ve "El" kelimelerinin Arapça'da, ingilizce'deki "the" artıkelinin karşılığı olduğunu, ilah kelimesinin ise, Arapça'da tanrı manasına geldiğini ve dolayısıyla Allah kelimesinin kökeninin bu olmasının normal olduğunu" söyleyerek yanlışın üstüne yalan katmışlardır. Bu da bize gösteriyor ki, bütün din alimleri, yanlış veya doğru bütün eleştirileri, uydurma ve yalan savunmalarla cevaplamaktadırlar. Zaten dinleri bu günlere kadar taşıyan ve ayakta durmasını sağlayanlar, şimdiye kadar sayıları milyonları bulan bu din tüccarları değil midir? Elbette malının kötülenmesine karşı çıkacak ki, müşterisi azalmasın.

    Herşeyden evvel, Arapça'daki "El" ve "Al" ekleri ingilizcedeki "the" sözcüğünün karşılığı filan değildir. Eğer böyle olsaydı, Kuran denmez, "El Kuran" veya "Al Kuran" denirdi; tıpkı ingilizcede "the Quran" dendiği gibi.
    ingilizcedeki "the" artikeli manasız bir sözcük değildir. Onun manası şunlardır: "şu bildiğimiz" , "hani şu malum" , "hani şu herkesin bildiği" .
    Örnek olarak "on the table" dediğiniz zaman bunun manası "hani o masa var ya! işte onun üstünde" cümlesidir. "On a table" derseniz, "bir masanın üstünde" anlamına gelir ve bu durumda o kişi o masanın hangi masa olduğunu bilmiyordur. Başına "the" koyduğunuz zaman, "şu bildiğimiz masa" , "hani şu malum masa" , "hani şu herkesin bildiği masa" olur. Başka bir örnekle, Hitap edilen kişi, bahsedilen kişiyi mutlaka tanıyorsa veya bahsedilen kişi insanların çoğunluğu tarafından tanınıyorsa, isminin başında the the kullanılır ki o isim bir başkası ile karıştırılmasın. Eğer "Al" ve "El" ekleri, the ile aynı anlamda artıkeller olsalardı, Muhammed için de "El-Muhammed" veya "Al-Muhammed" denmesi gerekirdi.

    Al ve El sözcükleri Arapça filan değildir. Bunlar ibranice de vardır ve ibranice de değildir. Bu sözcükler Sümer ve Babil dillerinden ibranice ve Arapçaya girmiştir ve artıkel filan da değillerdir. Onların manası şudur: Tanrı.

    Evet, "al" ve "el" kelimelerinin manası tanrı'dır. Örneğin Babil dilinde, "Ba-al" adlı tanrının adının manası; "Bağ tanrısı"dır". Babil'in meşhur asma bahçelerini korumakla görevli bağ tanrısıdır. Asıl adı ise "Bağ-Al" dır.

    Bu al ve el kelimeleri Yahudilerin Babiller ve Sümerler ile olan yoğun teşviki mesaileri sırasında ibraniceye girmiştir. Ve normal olarak da, aslen Yahudi olan Araplara da, onların esas dili olan ibraniceden geçmiştir. Bu kelimeler hangi kelimelerin başlarına eklenmiştir? Başta ithal ettikleri tanrıların adları olmak üzere, Sümer ve Babilden aldıkları kutsal isimlerin bazılarının başlarına geçmiştir. Bunların çoğunluğu tanrı ve tanrıça adlarıdır.

    Al ve el kelimeleri sadece tanrı manasına gelmez, aynı zamanda da yüce, ulu gibi manalara gelir. Hatta bu kelimeler, insan isimlerinin başlarına da takı olmuştur. Çünkü o dönemler, tanrılaştırılmış kutsal rahipler ve hükümdarlar çoktu.

    Ara not: Şimdi kimileri yine Arapça düşünmekten kopamayarak; "Allah kelimesi ilah veya ilou kelimesinden türemiştir" diyecekler. Arapça düşünmekten kurtulamazlar çünkü Arapça yüzyıllardır millete dünyanın en eski ve en mükemmel dili olarak anlatılmıştır. Bu bir yalandır. Arapça tam aksine Dünyanın en yeni ve en ilkel dilidir. Çünkü ibranice dilinin dejenere olmuş halidir. (Bunu tartışmayalım çünkü tartıştık ve başlık konusu bu değil)
    Biz burada Arapça'sından değil, Sümer, Babil, Akad gibi, Araplardan ve Arapça'dan binlerce yıl önceki dillerden bahsediyoruz.

    Aşağıda, Sümer ve Babil'den ithal bazı tanrıların adlarını görüyorsunuz:

    Al-Lat
    Al-Uzza
    Al-Menat
    Al-Mah
    Al-Qaum
    Kıb-el-La
    She-el-la(Şila veya Şi-el-la veya She-Al-lah olarak da okuyabilirsiniz)
    Hub-al
    Ba-al

    Bu örnekler daha da çoğaltılabilir.

    El ve Al kelimeleri, bu gün halen ibranice'de "tanrı" manasında kullanılmaktadır. http://en.wikipedia..../El_%28deity%29
    Hatta El veya Al kelimesinin yanına hiç bir şey ilave edilmediğinde, "tanrıların babası" yani "baba tanrı" manasına gelmektedir. Zaten ki sadece ibranice'de değil, Sümerce, Akada'ca, Babil dilince ve eski mısır dillerinin bazılarında, al ve el kelimeleri tanrı manasındadır, hatta baş tanrı manasındadır. Francois Lenormant, "Chaldean magic and its origin and development" adlı kitabında, Al kelimesinin tanrı manasında olduğunu, hiç bir tartışmaya yer bırakmayacak şekilde detaylarıyla anlatıyor.

    Allah kelimesindeki "Al" hecesini açıkladık. Şimdi geçelim "lah" hecesine. O hece aslında "lah" değil, "la" hecesidir. ibranice ve Arapçaya "lah" olarak girmiştir. Bazı diller, sonlarında H olan kelimeleri ithal ederken, onu konuşurken yuta yuta bir zaman sonra yok ederler. Arapça ve ibranice'de ise tam tersine, bazı kelimelerin sonlarına H harfi eklerler. Çünkü bu dillerde H harfi bir ayraç gibi kullanılarak, üstüne vurgu yapılarak kullanılır. Hata bazen agh gibi, gırtlaktan çıkarılarak iyice vurgulanır. Bu diller için boşuna yallah, fellah, vallah dili dememişler. Çünkü çok sayıda H harfi işitilmektedir.
    Allah kelimesinin esası "AL-La" dır. "EL-La" veya "EL-Le" de diyebilirsiniz. Çünkü sadece lehçe farkı yapmış olursunuz.

    La hecesi ise dişilik ekidir. Sümer ve Babil kaynaklı bazı tanrıçaların ve hatta bayanların isimlerin sonlarına eklenir. Örnekler:
    Sinder-el-la
    Mu-Al-la
    Raffe-el-la
    Ley-la
    Sühey-la
    Gabri-el-la
    Annabel-La

    Şimdi "Al" ve "La" hecelerini toplayalım. Al+La=Tanrıça.

    Üzüldünüz değil mi? Boşa gitti bunca namaz, bunca oruç, bunca Fellah korkusu? Hacı mısın? Hoca mısın? imam mısın? Eyvah, ne olacak şimdi? Ya bu yazıyı müşterilerin okursa? Gitti paralar pullar, bağışlar, el ayak öpmeler. Haydi bakalım şimdiden başla kılıf üretmeye. Aynı "El-ilah" iddiasına uydurduğun yalanlar gibi, buna da yalanlar uydur, nasıl olsa mesleğin yalancılık. Ama telaşlanma, beyinleri daha bebekken yıkadığın için, senin cahilleştirdiğin müşterilerin benim bu yazdığım gerçeklere değil, senin yalanlarına inanmak için programlanmış. işin o kadar da zor değil yani.

    Devam edelim:
    Nitekim bu "Ella" veya "Alla" sözcüğü, pek fazla kullanılmayan bir sözcük olsa bile halen ibranice'de manası "tanrıça" olarak kalmıştır:

    El-La: אלה
    Kaynak: http://en.wikipedia....Ella_%28name%29

    "La ilahe il Allah" diyenler aslında "tanrıçadan başka tanrıça yoktur" diyorlar. Çünkü Al-Lah zaten üniversal dilde tanrıça demektir. "ilahe" ise Arapça'da tanrıça demektir. Kimileri "tanrıça" kelimesinin Arapça'da karşılığının "elahim" olduğu yalanını söylese de, elahim, ibranice'deki "Elohim" kelimesidir ve her iki dilde de "tanrılar" manasına gelmektedir. Bu cümledeki manasızlığın sebebi ise, Al-La kelimesinin Arapça'ya en az 500-600 yıl ara ile iki kere girmiş olmasıdır. ilk girişinde değişime uğradı ve sonra başka bir kelimeymiş gibi gibi tekrar girdi ve o dönemin Arapça'sına uygun olarak tekrar değişime uğradı.

    "La ilahe il Allah". Yani bir değil iki kere tastikli tanrıça.

    Yahudiler, tüm orta asya ve Anadolu'nun ana tanrıçası olan Kıb-El-Le'yi, Kab-Al-Lah olarak telahfus ederek tanrıları arasına kattılar. Fakat onu fazla önemsemediler. Çünkü Yahudilerde tanrı ve tanrıçadan bol bir şey yoktu.(*1)
    Arapoğulları'nın Kıb-El-La'yı önemsemiş olması gayet doğaldı çünkü yeni kurulan milletler tek bir tanrı ile inşaa olur. Çünkü şimdilerde bile geçerli olduğu gibi, o zamanlar da birleştirici etki, tanrı ve din idi. Bu yüzden, doğal olarak çok tanrı üzerine bir millet kurmak, zorlu bir yönetim oluşturacağından imkansıza yakındır.

    Al-la veya Al-lah Yahudiler ve şimdiki Araplarda farklı manalarda kullanılır. Çünkü aslen eski Yahudilerden bir soy olan Araplar, Sümerlilerin ana tanrıçası Kıb-El-La'yı ana tanrıça edinmişlerdi. Ana tanrıça edindikleri için ise, başındaki kıb hecesine gerek duymamışlardır. Çünkü Al-La veya El-La veya El-Le kelimesi, zaten tanrıça demekti. Fakat şimdiki Yahudiler olan Israiloğulları bunu yapmadılar çünkü onlar Kıb-El-La'yı ana tanrıça edinmediler. Zira onların tanrıları ve tanrıçaları çoktu. Diyebilirsiniz ki, "Arapların da tanrı ve tanrıçaları çoktu". Evet ama Kıb-El-La'yı ana tanrıça edindiklerinde, onun eş değerinde başka bir tanrı veya tanrıçaları yoktu. Diğer tanrı ve tanrıçaları daha geç dönemlerde ithal edilerek önem kazanmaya başladı. Kabe'de o dönemlerde baş put'un Allah olmasının sebebi budur. Çünkü o, Arap milleti ortaya çıktığında onların ilk tanrıçaları idi.

    Allah da aslında Ay kökenli bir tanrıçaydı. Çünkü Mezapotamya ve anadolu'nun ay tanrıçası Kıbele(Kıble)'den devşirmedir. Daha sonraları ataerkil dinlerin etkisiyle melezleştirilerek cinsiyeti yok edildi. Özellikle islamın gelişiyle tamamen erkek hüviyetine büründürüldü ve cinsiyeti de inkar edilmeye başlandı.

    Allah(Kıble,Kıbele) neden Ay kökenlidir? Ay'ın manası nedir?

    Bilinç insanoğlu'nun ortaya çıkışından çok sonra başladı. Ancak, bilinç başlar başlamaz aniden şimdiki seviyesinde ortaya çıkmadı. Dolayısı ile, insanoğlu yarı bilinçli, hatta az bilinçli dönemlerini de yaşadı. Yani, seviye bakımından, şimdiki hayvan ve insan arası birşeydi.
    Kendinizi o dönemde doğmuş yarı bilinçli, zekası kıt bir insan olarak düşünün. Kendinizin hakkında hiç birşey bilmediğiniz bir gezegende buluyorsunuz. Böyle bir ortamda, o kıt zekanızla bile olsa, ilk gözlemlemeye çalışacağınız şeyler, yeryüzündeki canlılar ve gökyüzündeki yıldızlar, gezegenler olacaktır. Çünkü ilk dikkat çekecek olanlar bunlardır.

    Yıldızlar taşlar gibi ölü değildi, onlar hereketliydi. Bir görünüp bir kayboluyorlardı. Bunların içinde en hareketli olanları Güneş ve Ay idi. Aynı zamanda da onların gözünde, gökyüzündekilerin en büyük olanlarıydı. işte bu yüzden, yıldızlar canlı olmalıydı.
    Hele ki; bazen yarım ay olup, şekilden şekile giren, bazen büyüyüp, bazen küçülen Ay, mutlaka canlı olmalıydı, Ayrıca Ay, hem ışık veriyor, hem de doğarak, batarak çok uzun bir mesafede hareket ediyordu. O mutlaka canlı olmalıydı. Pekiyi ya Güneş? O en koskoca olanı? Ne kadar ilginç bir şey o değil mi? Bazen ormanlar yanarken çıkan o sıcak ve sarı şeyden yayıyordu.(Alev)
    Bu çok büyük bir etkinlik; koskoca dünyayı ısıtıyor, bitkileri yeşertiyordu. O da Ay gibi çok fazla hareket ediyordu. Evet evet, o mutlaka canlıdır. Canı ne zaman isterse o zaman ısıtıyor, bitkileri canı istediği zaman yeşertiyor. Kızdığı zaman, ormanlara o sarı ve sıcak şeyden gönderip yok ediyor.
    O, o sarı şeylerden bizim üzerimize de gönderiyor. Demek ki bizi görüyor ve biliyor. O sarı ve sıcak şeyleriyle bazen bizi bunaltıyor, ceza veriyor, bazen ise soğuk kış aylarında bizi bunaltmadan ısıtıyor, üşümekten kurtarıyor. Evet, evet bütün bunları yapan, bizi tanımıyor olamaz, hele hele ölü hiç olamaz.

    Ay da geceleri o sarı şeylerden gönderiyor ama onunkiler sıcak değil. Fakat bize yol gösteriyor. O ikisi neden hep buradalar? Neden başka yerlere gitmiyorlar? Gitseler bile geri geliyorlar? Neden bizlerle ve bizim Dünyamız ile bu kadar ilgileniyorlar? Yoksa burası onların mı? Güneşin o sarı şeylerden gönderdiği bitkiler, onun kendi bitkileri mi? O yüzden mi onları yeşertip yaşatıyor? Kendi bitkileri olduğu için mi? Ama bize de o sarı şeylerden gönderiyor? Bizimle de ilgileniyor. Yoksa biz de mi onunuz?

    Onlar çok güçlü, hiç düşmanları yok. Şimdiye kadar onlardan daha güçlü bir şeyin onları kovaladığını veya avladığını görmedik.

    Pekiyi ya yıldızlar? Onlarda da var o sarı şeylerden. Onlar kim? Olsa olsa o iki tane büyük şeyin çocukları olabilirler. Acaba bu iki şeyden hangisi dişi? Olsa olsa o geceleri çıkan dişi olabilir. Çünkü o daha küçük ve daha az güçlü. O büyük olanı ise çok büyük ve çok güçlü. O sarı şeylerden en çok onda var. Demek ki o da erkek olanı.

    ilk bilinç başladığında, işte buna benzer, ilkel ama çok da mantıksız olmayan düşünceler ürettiler. Ve bunun neticesinde, Güneş ve Ay'ı efendileri olarak kabul edip, onlara tapınmaya başladılar. insanoğlunun ilk tapındığı şeyler, Güneş ve Ay'dır. Bütün diğer tanrılar bunlardan türemiştir. Çünkü doğaya gözle görülür bir biçimde en çok etki edebilen bu ikisi idi. Doğayı yönetiyorlardı.

    Allah kelimesinin manasının tanrıça olduğunu anlattık. Pekiyi ama onun bir de simgesi olması gerekmiyor mu? Evet gerekiyor. Yukarıda ne demiştik? "ilk tanrılar Ay ve güneş idi" demiştik değil mi? Allah bir tanrıça olduğuna göre, onun simgesi ne olabilirdi? Elbette ki çoğu tanrıça figürlerinde olduğu gibi, onun da simgesi Ay olacaktı. Çünkü ilkel insanlardan başlamak üzere binlerce yıl güneş ve Ay'ı canlı sandılar, ve Ay'ın dişi, Güneş'in ise erkek olduğunu, yıldızların ise onların çocukları olduğunu düşündüler. işte bu yüzden Allah'ın simgesi Ay'dır....
    --spoiler--

    Allah'ın Kökeni!
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük