allahı sadece kuranı kerimle ispatlamaya çalışmak

entry12 galeri0
    12.
  1. tanrı var çünkü kuranda yazıyor
    kuran doğru çünkü tanrı öyle diyor
    tanrı var çünkü kuranda öyle yazıyor
    kuran doğru tanrı çünkü yazıyor
    tanrı çünkü kran dfadsr rrf
    ..........
    (bkz: kısır döngü)
    2 ...
  2. 11.
  3. pamuk prenses'i masal kitabı ile kanıtlamak gibidir. pamuk prenses gerçekten var, kitapta yazıyor kafir! prenses diye bir şey yok mu? var. cüce yok mu? var. madenciler? ölmeyenler hala aynı madenlerde. elma da var. tamam işte demek ki pamuk prenses gerçek.
    3 ...
  4. 10.
  5. islam'ın her halka hitap ettiğini sanmak gibidir (bkz: peygamberlerini katleden hain halklar).
    0 ...
  6. 9.
  7. tarihi devirlerin ispatının yazının bulunmasıyla kıyası gibidir , yanlıştır . Sığ insanlar için gereklidir yazı , ispat. Oysa yere , göğe , taşa ve toprağa bakıldığında görülmelidir o kudret . Alınan nefeste , atılan adımda her yerde o vardır . Sadece düşünerek , görerek ( bakarak değil ) büyük bir yaradıcının varlığı görülebilir. Kuran'ı Kerimin inme sebebi ; bizlere dünü , bugünü yarını göstermek . Doğru ve dürüst bireyler yapmak . insanların yanlışlardan , hatalardan kaçılmasını , sağlamak içindir. Allah'ın ispatı sadece kuran , incil , tevratta değil . Dağ , taş , toprak , suda herşeyden önce insan zekasındadır.
    1 ...
  8. 8.
  9. saçmalıktır. hiç bir kitap veya tez tanrının varlığını ispatlamadığı gibi yokluğunuda ispatlamaz . türkiyede islami savunmak için ana avrat küfür eden müslümanların hiç birisinin kuran okumadığından o kadar eminim ki. kendi neye inandığını bilmeden insanları yargılıyor. emin olun deist ve ateistler kuranı müslümanlardan daha çok okumuştur. herkes objektif baksın . bu entry eksi verecek olan müslümanlarada soruyorum kuran okudun mu ?
    1 ...
  10. 7.
  11. ulan artik dinimizi karistirmayin mk salaklari bekleyin ortalama omür 80 90 bekleyin göreceğiz kodugumun ateistleri.
    1 ...
  12. 6.
  13. tanım icap etmekte; allah (c.c) varlığını kuran'ı kerimle ıspat etmeye ve/veya ayetleriyle tanıttırmaya çalışmaktır.

    --spoiler--
    evvela ateist arkadaşlarımıza, kardeşlerimize ithafen bu yazıyı üşenmeden tam tamına 1,30 saattir yazıyorum. çeşitli araştırmalarımdan ileri gelen ciddi bir kompozisyondur.
    --spoiler--

    --spoiler--
    inkar edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı? Enbiya 30-
    yaklaşık 15 milyar yıl önce gökteki yıldızlar yoktu, aslında gök te yoktu.
    varlığa çıkan bütün bu şeyler başlangıçta bir ateş topuydu
    sonra, bir şey oldu!!!
    bir patlamanın içinder herşey aniden gelişmeye baladı
    işte bu şekilde başladı varlığın i, var olmanın ilk anları...
    buna "big bang (büyük patlama) diyoruz
    20. yüzyılın başlarında bilim adamları evrenin ezeden beri var olduğunu düşünüyorlardı, yani madde enerjisinin sonsuz olduğu düşüncesi hâkimdi. Bu modele zamanla değişmeyen model deniyordu. Çünkü bu evren modeline göre; sonsuza kadar kalan bu evren değişmiyordu evren “zamanla değişmeyendi”. Son yüzyılda ise bu model delillerle çökertildi. Hepinizin bildiği gibi, gözlemler sonucunda artık biliyoruz ki; evren 12-15 milyar yıl önce başladı. ilk delilimiz ise evrenin genişliyor olmasıydı. Araştırmacılar evrenin hep var olduğuna ve olacağına inanmak istedi: “sonsuz”. Ancak galaksilerin birbirinden uzaklaşması gösteriyordu ki; bir zamanlar bir aradaydılar. Yani bir şey onları hareke sürüklemişti: “evrenin bir başlangıcı vardı”. Bugün buna bing bang teroisi diyoruz. Evet bu ilk olarak 1929’da edwin Hubble tarafından keşfedildi, ve evrenin bir başlangıcının olduğunu ilk kanıtıydı. Evrenin başlangıcının olduğunun ikinci kanıtı ise “kozmik mikrodalga arkaplan ışımasıdır”. Kozmik mikrodalga arkaplan ışımasının keşfi, evrenin sonsuz olduğuna inanmak isteyen insanlar için şok edici bir “deilidi.” Bir bang’i savunanlar kazanmıştı. Evrenin kökeni hakkında ki son delili ise ışık elementlerinin göreceli çokluğudur. Artık çok net bir şekilde evrenin başlangıcı görünüyor, bilim adamları bunu kabul ettiler. Aslında einstein’ın geliştridiği genel görelilik eşitliği, evrenin başlangıcının da içeriyordu. Einstein bunu geliştirirken, eşitlikler gösteriyordu ki; evrenin bir başlangıcının olması ve genişliyor olması gerekiyordu. Einstein bundan hoşlanmamıştı. Kozmolojik sabite denilen bişey ekledi; sonra faketti ki, öyle değilmiş. Evrenin genişlediğini fark ettiğinde ise kozmolojik sabiteyi bir kenara bırakıp bunun bilim kariyerinde ki büyük bir hata olduğunu söylüyordu. Big bang modeli 20. yüzyılın başlarında ilk sunulduğunda bilim camiasında büyük şüpheyle karşılandı. Çünkü bu camia biliyordu ki, big bang ibr bşalangıca bir YARATICI’a yani birine işaret ediyordu.

    “Hiç kendinize evrenin nereden geldiğini sordunuz mu?
    Neden hiçbir şey yerine bir şey var?
    Tipik olarak ateistler evrenin sonsuz ve sebepsiz olduğu söylüyordu.
    Örneğin bertrant russel ünlü ateist, radyodaki programında diyordu ki; evren var ve hepsi bu!!!
    Ama astro-fiziksel deliller gösterir ki; evren var olmaya “başladı”, büyük bir patlamayla yani “bing bang” ile 15 milyar yıl önce evet evren nereden geldi? Hiçbir şey yerine neden evren var? Evreni varlık haline getiren bir neden olmalı?

    Argümanımızı şu şekilde özetleyebiliriz:
    Birinci öncül: var olmaya başlayan her şeyin bir nedeni vardır.
    ikincisi: evren var olmaya başladı.
    Üçüncüsü. Bu yüzden evrenin bir nedeni vardır.
    Tanrı anlamına gelmiyor bu neden, isa da değil, Allah değil (sadece bir neden) bu yüzden başka bir soru daha sormamız gerekir: “ bu nedenin doğası nedir?”
    Bu nedenin konseptik analizi sonucunda yani ciddi düşündükten sonra…
    Bazı “şaşırtıcı” sonuçlara varıyoruz.
    Kaostan, bir düzenin çıkabilmesine ihtimal veremiyorum. Buradan bir prensip var, tanrı bana gizemli gibi gelse de, “varlık mucizesinin” tek açıklaması neden hiçbir şey yerine bir şey var” –Alan sandage (sizing up the cosmos sayfa 69) kitabında yazmış
    Peki tanrı var, ama o zaman şu soruyu sorarım: Tanrı nereden geldi? Bu sorunun cevabının hiç alamadım! Diyordu ünlü bir ateist.
    Bir açıklamanın olması durumunda, o açıklamanın açıklamasına ihtiyacın olmaz.
    Evet açıklamanın, açıklaması olmaz. Aksi takdirde açıklamanın da açıklaması ve onun da açıklaması gerekir. Tanrı “uncaused causer” yani yaratılışı olmayan arkasında bir neden bulunmayan varlıktır. Böyle olmak zorundadır.
    Bu böyle sonsuza kadar gider ama bir noktada sebepsiz bir neden gereklidir.
    Aksi takdirde hiçbir şey bugün var olmazdı
    Basit bir itiraz geliyor ateistlerden hatırlayacaksınız; termodinamiğin birinci yasası…
    Bu itiraz konusunda komik olan şey şu; bu yapılan tanrı’nın varlığına karşı yapılmıyor aslında, bu itiraz evrenin kökeni yani bing bang’a yapılan bir itirazdır.
    Bing bang teorisinin yanlış olduğunu gösterecektir sadece. Çünkü big bang’a göre bütün madde ve enerji hatta zaman ve boşluk bile bing bang sırasında ortaya çıkmıştır ve bu yüzden sonsuz değillerdir, yani big bang öncesinde yoktular… yani eğer bu termodinamiği iddia edenler haklı olsalardı, big bang’e inanan bütün modern kozmologlar termodinamik yasasıyle çelişiyor olurlardı. Neden???

    Bir diğer delil –hassas ayar-
    89+118123 162+13258- vb vb
    Bu satırları iyi okuyunuz; bu numaram kütle gibi, elektronun ağırlığı gibi, kuarkın ağırlığı gibi, çekim kuvveti ya da elektro manyetik gibi, bunları ve diğer parametreleri tanımlayan yaklaşık 20 sayı, dünyamızın özellikleri… ancak hiç kimse bu sayıların eden bu şekilde belli değerlere sahip olduğunu bilmiyor. Evet, “ kimin umurunda” diyebilirsiniz. Elektronun kütlesini birz biraz değiştirebileceğinizi sanırsınız, fark eder mi? Mesela diğer güç kuvvetlerinin hepsi önemli, değişken atom altı parçalar.. bu fiziğin altında yatan en uzun listelerden biridir, ve yaşam oluşabilmesi için “öncelik” görevi görür. Eğer bu şeyler çok ufak bir değişikliğe uğrasalar, hayat oluşamayacaktı.
    -bu çok şaşırtıcı bir bulgu…
    Ama doğru ve bütün bilim insanları da bunu kabul ederler. Bernard carr diye bir kozmolog var çok ünlü olan evrendeki fizik sayılarının işleyişi üzerine çalışıyor. Doğa yasalarını çok hassas bir şekilde, kompleks hayatın var olabilmesi için ayarlandığını söylüyor… ve ekliyor; bunun şans eseri olma ihtimali aşırı derecede düşük. Böyle bir hassas ayar en azından bir yapımcıyı gösterir, diyor. Açın araştırın komplekslik pramidi denen bir şey var bu ve bu pir pramid de evrenin yapısını oluşum seviyelerini görebilirsiniz. Praidin en altta atomları meydana getiren kuarklar ve atomların moleküller, moleküllerin de yaşayan hücreleri meydana getirdiğini görüyoruz. Sonra da organizmalar ve en sonda da sahip olduğumuz beyne ve bilince ulaşıyoruz.

    2. kısım
    O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah’tır (c.c) haşr 24
    Evet, buradaki analiz gösterir ki, evren ancak “akıllı bir yaratıcı” tarafından “yoktan” var edilebilir bu birincisi.
    ikinci olarak evren matematiksel bir şekilde anlaşılabilir ama metametik bir şeye “sebep” olmaz.
    Newton’un yasaları ne olacağını hesaplar, ancak bir hareket oluşturmaz.
    Bir çok kitapta da görüldüğü gibi, çok yapılan bir hata var; metamatik evreni yaratmış gibi, ama 2+2=4 etse de bu benim cebime 4 lira” koymaz. Bir şey yaratmaz.
    Dikkatinizi veriniz;
    Yapan Allah değil kendi kendine işleyen bir “tesadüf mekanizması dediler…
    Yapan Allah değil, uzaylılar olabilir dediler…
    Ünlü bir Ateist lafları aynen şöyledir;
    Şu şekilde olmuş ta olabilir, çok önceleri evrenin bir yerinde bir uygarlık evrildi, darwinci ifadelerle, çok yüksek teknolojiyle hayatı tasarladı, ve belki de bu gezegene ilk tohumu attılar.
    Bu bir ihtimal, ilginç bir ihtimal ve sanırım bunun için kanıt bulmak ta muhtemel, eğer detaylara bakarsanız, biyokimya, moleküler biyoloji mesela, varsa bir tasarımcının imzasını bulabilirsiniz.
    Bir tasarımcıyı kabul edebiliyor ama tanrı olamaz diyor?? Bu ne lahana bu ne perhiz?
    Buda ismi lazım değil başka bir ünlü ateistten.
    ilginçtir ama, canlılığın yine tesadüfler sonucu kristallerin üzerinde meydana geldiğini iddia edenler de var…
    Soru; Cansızların dünyasından hücre yaşamına nasıl geldik?
    Cevap;Popüler bir teoriye göre, hayat kristaller üzerine başlamış olabilir.
    Moleküller kristallerin üstünde şekilleniyor ve u da daha kompleks hale geliyor.
    Ama kristallerin bir güzel yanı da şu ki; “şimdi” ve “sonra”lar için hatalar söz konusu… “mutasyonlar”. Ve bu da doğal seçilime giden yolu açıyor.
    Soru;
    Ama bir noktadan önce yaşayan hiçbir şey yok. Ve sonra yaşam ortaya çıktı bu nasıl oldu?
    Cevap; dedim ya, ben bu şekilde basit bir şeyden kompleks bir yapıya geçişi normal görüyorum.
    Soru; ben de görüyorum ama nasıl olur da bir çamurdan, yaşayan bir hücre çıkar, bunu soruyorum.
    Cevap;
    Dedim işte sana, bir kere daha söyleyeyim. Dediğim gibi kristallerin üstünde oldu?
    Soru; sana göre kristallerin üstünde oldu.?
    Cevap; Kristallerin üzerinde olması en azından bir hipotez.

    Ve eski ateist Anthony flew onlar gibi düşünmedi, gördüğü akıllı tasarımdan sonra tanrı’nın varlığını kabul etti. Zincirlerini kırmıştı. Yeniliğe açıktı. Bu kompleks yapılar tesadüfler sonucu olamazdı. Ya da ateist arkadalar tesadüf kelimesini anlamadığımızı sanmasınlar diye şöyle diyeyim; bu kompleks yapıların bir zeka ürün olduğunu söylüyordu…
    New york üniversitesinde flew fikrini değiştirdi. Şimdi artık evrenin bir yaratıcısı olduğuna inanıyor…

    Flew- “.elde ettiğimiz sonuçlar, bana bir zeka ürünüymüş gibi göründü.”
    Ateist arkadaşlar bir sözüm olacak fikirlerinizin esiri olmayın ve inkarcı tutumunuzdan vazgeçin, bu da allah’ın kelamını anlamaktan geçer, bizim bundan maddi ne çıkarımız olabilir!
    Alak (15) hayır, hayır! Eğer vazgeçmezse, derhal onu alnından (perçeminden), o yalancı, günahkâr alından (perçemden) yakalarız.
    Bakın bu ayet bizi uyarırken bir mucizeden de bahsediyor!! “Onu alnından yakalarız” diyor Ne demek bu? insan alnında ne var ki ne?
    Bence bu çok önemli, çünkü başımızın ön tarafının (alnın) hemen arkasında; beynimizin ön lobu bulunmaktadır. Beynin ön lobu bir yönetici konumunda bilişsel yapıya sahiptir. Burası duygu kontrol merkezidir, kişiliğimizin belirlendiği yer… ön lon; vücudun hareketlerinden, problem çözmeden, hafızadan, “dil” den, doğallıktan, dürtülerin kontrolüne kadar ,ayrıca sosyal ve cinsel davranışlardan da sorumlu bölgedir. Bu gerçekten önemli. Bu yüzden Allah-ü teali (c.c) alak:15 de inanmayanların yalanlarının günahkar alınlarından perçemlerin den derken neyi kastediyor sizce?? Yalan atan günahkar alınlar…!!!
    Bir kere daha düşün! Felsefi düşünmekten korkma! “felsefe öldü” diyor Hawking… hayır felsefe hayatımızın her alanında…
    Peki buna ne dersiniz; “bilimden başka bir doğru yoktu.” Duydunuz mu bunu daha önce? Üniversiteye gittiğinizde duyacaksınız… peki bu iddiaya baktığımızda gördüğümüz problem nedir?
    -Nedir?
    -Bilim
    -ney?
    Bu bilimsel bir iddia değil evet. Yani basitçe bunun bilimsel bir doğru olduğunu söyleyebilir miyiz? Laboratuvar bunu deneyle ispatlayabilir misiniz? Hayır laboratuvar da bunu ispatlayamazsın, bu felsefi bir iddiadır. Genelde unutulan şey şudur “felsefe olmadan bilim de yapamazsınız”. Bilim, felsefe üzerine bina edilmiştir ve asıl problem bilim insanlarının kötü bir felsefeci olduklarıdır. Bir makale vardı yakın zamanlarda yayınlanan araştırabilirsiniz ve ismi de şu “bilim, bilim insanlarının yaptıkları şeyi söylemez” “bilim, bilim insanlarını yaptıkları şeyi söylemez.” Burada bilim adamının elindeki veriyi dünya görüşüne göre yorumlaması devreye girer. Bütün datalar (veriler) yorumlanmalıdır. Bu da felsefeyi ve düşünmeyi gerektirir. Hiçbir zaman ham data sana cevabı vermez, onu yorumlaman gerekir. Okuduğumuz gazeteleri bile felsefe olmadan anlayamazsınız. Kutsal kitabımızı da felsefe olmadan anlayamazsınız, hiçbir şeyi anlayamazsınız. Oturup bir yerde kötülüğün var olup olmadığını düşünüp te felsefe yapmayı kastetmiyorum. Benim dediğim felsefe mantık ile düşünme ile, ve etik ile, doğrudan alakalı.. bir şeyi yorumlarken buna ihtiyacın var işte…

    Felsefe yapmaktan korkmayın !

    Hâlâ mı Allah'a tövbe etmezler ve ondan bağışlanma istemezler? Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. –maide 74-
    --spoiler--
    1 ...
  14. 5.
  15. saçmalıktır.

    ha şu yönü vardır kuran'da bilimsel bir takım işaretler vardır bunlar anlatılır ama yok anam anlamazlar ateistler. aman ne uğraşıcan bunlarla ya bırak gitsinler cehennemin dibine.

    siz inanmayın lütfen inanması gereken herkes inanmış siz gelmezseniz hiçbir şey eksilmez bilakis rahat ederiz.
    0 ...
  16. 4.
  17. aşağıdaki yazıyla eşdeğerdir. yazı bana ait değildir. alıntıdır. elçiye zeval olmaz, yüklenmeyin bana durduk yere.

    --spoiler--
    bölgesel ve yerel bir kitap olması ve sadece belirli bir kesime hitap etmesi de ilginç bir kanıttır kanımca. zira tüm evrenin yaratıcısı olan bir tanrının bu kadar bölgesel ayrımcılık yapması çok şüpheli bir hareket.

    bir an için kuran'ın gerçekten tanrı tarafından indirildiğini farzedelim. elinizdeki bu sıfır kilometre dini yayıp dünyayı islamlaştırmak istiyorsunuz. tabi kutuplardan, keşfedilmemiş adalar ve kıtalardan bihaber olmadığınızı da farzediyoruz. geminize binip şöyle hint okyanusunu geçip avustralya'ya varıyorsunuz. aborjinler orada hala avcı toplayıcı bir yaşam tarzı sürerken kendilerine kuranı gösteriyorsunuz. yazının ve kitabın ne olduğunu bilmeyen bu zavallı insanlara derdinizi anlatmanız biraz zor olabilir. alkolün haram olduğunu anlatmadan önce sanırsam alkolün ne olduğunu öğretseniz iyi edersiniz. vücutlarının çoğu yeri açıkta gezen bu insanları memeleri yeni tomurcuklanmış kız çocukları (nebe 33) ile dine yöneltmek zor olacak. en iyi atlayın geminize devam edin.cehennemlik olsun kafirler.

    polinezya'daki binlerce adayı tek tek gezip dininizi yaymaya ömrünüz yetmeyebilir sanıyorum. bunlar belki tarımı biliyorlardır ama yine kitabın ne işe yaradığını anlatmak için oldukça zamana ihtiyacınız var. yeni gine'ye uğramazsanız iyi edersiniz. zira bu ilginç adada binlerce değişik kabile yaşar. yabancıları hiç sevmezler ve kendi topraklarından dışarı pek çıkmazlar. zira başka bir kabilenin bölgesine girdiklerinde öldürüleceklerini bilirler. ayrıca birbirinden farklı 1000 den fazla dilleri vardır bu yüzden. tercüman bulmanız ve hayatta kalmanız zor. bu topraklara binlerce peygamber gelmesi lazım. sonunda hepsinin cehennemde yanmasına göz yumup onları kendi hallerine bırakıyorsunuz.

    haftalarca süren bir yolculuğun ardından paskalya adasına geliyorsunuz. onlarca tonluk heykelleri nasıl diktiklerine dikkat edin belki şeytan taşlama için daha güzel bir taş dikebilirsiniz böylelikle. paskalya adalılara okuma yazma ve arapça öğretme sürecini geçtikten sonra en yakın kara parçasına 1200km uzaktaki bu adada kutsal kitabınızı çoğaltacak materyal bulmanız zor olabilir. al i imran suresindeki "kadınlar, altın gümüş hazineleri, cins atlar ve tarlalar sizler için çekici kılınmıştır ama bunlar geçici metalardır" ayetini anlamadılar. zira kendilerinde bu saydığınız "çekici metalardan" kadınlar dışında hiçbiri yok. ayrıca onlar için en kıymetli ve statü sembolü olan şey kırmızı boya. burada altından çok daha ender ve kıymetli çünkü. kutsal kitabınızda neden kırmızı boyadan bahsedilmiyor diye soruyorlar. domuzun haram olduğunu anlatırken size domuz ne diye sorarlarsa şaşırmayın. zira paskalya adasındaki tek evcil hayvan tavuktur. neyse ki tavuk helal ama bu zavallı insanlar belli bir süre sonra adalarındaki açlıktan dolayı fareleri ve hatta kendi cesetlerini yiyecek kadar zor duruma düşecekler. sizi yemeden bunları devasa heykelleri ile başbaşa bırakıp daha medeni halklar aramaya dikkat edin.

    müjde güney amerikaya geldiniz. burayı avrupalılardan önce keşfetme şerefini müslümanların kazanması çok tatlı. buradakiler az çok yazma biliyor ama sizden pek hoşlanmayabilirler. kitabınızdaki "dörtnala koşan atlara yemin olsun ki" (adiyat 1) kısmı ilgilerini çekti. at, deve gibi hayvanları hiç bilmediklerinden kendilerine biraz oryantasyon eğitimi vermeniz gerekecek. maya'ların takvimlerini görünce biraz ezik hissetmeniz çok doğal. çünkü siz hala ay takvimine göre günlerinizi hesaplarken maya'lı "ilkel" kafirler yılın 365 gün ve 6 saatten biraz daha uzun olduğunu çoktan bulmuşlar ve güneş takvimini kullanıyorlar. kendilerine kuran öğretirken onlardan da bir şeyler öğrenirseniz fena olmaz. kendileri ile ortak bir tanrılara kurban kesip adak adama kültürünüz olduğunu görünce çok sevineceksiniz. yalnız onlar genelde insan kurban ettiklerinden tercihlerini değiştirmelerini isteyebilirsiniz. buralarda deve, koyun, sığır, keçi gibi hayvanlar yok malesef. helalse belki lama? ama daha önce duymadığınız bir hayvan. bir bilene danışın kesmeden. ayrıca daha önce kendi topraklarınızda görmediğiniz domates, patates, kakao gibi bir çok yeni bitkinin yanında ilk çekişinizde başınızı döndürecek ve sağlığınıza zarar verecek tütünü de burada gördünüz. alkol gibi bunun da haram olması gerekirdi ama sizin geldiğiniz yerde bilinmiyordu tabi. kendilerine yahudilere karşı sert davranmayı ve kuranda öğütlediği gibi onlarla dostluk yapmamayı tembih ederken ortalıkta pek yahudi olmadığını da hatırlamanızı tavsiye ederim.

    kuzeye doğru giderken büyük ihtimal kızılderililer sizi pek hoş karşılamayacak. zira barbar vikingler de tüm avrupayı kolonize edebilmelerine rağmen kuzey amerikaya geldiklerinde geri kaçmak zorunda kalacaklar sizden sonra. en iyisi kendi kendinize bi challenge yapın ve eskimo'ları islama davet etmek için yelkenleri kuzeye kırın.
    hava sizin için biraz soğuk olabilir. kuranda böyle şeylerden bahsetmiyor tabi ama öğrenmiş oldunuz. eskimolar hayatta kalma mücadelesi ile uğraştıklarından daha barışçıl sayılabilir. kuran'ı tanıtmanız ilgilerini çekti ve deniz nimetlerinin helal olduğunu (maide 96) söylemeniz içlerini ferahlattı. peki ya fok balığı ve kutup ayıları belki balina? zira burada yiyecek başka pek hayvan yok. kuran'daki yunus peygamberi yutan balinaları görmek ilginç bir tecrübe. yalnız yakından inceleyince gördünüz ki balinaların boğazları insanın geçemeyeceği kadar darmış. peki yunus peygamber o balinanın karnına nasıl girmiş? allah'ın bir hikmeti diyip geçiyorsunuz. meraklı bir çocuk kurandaki "cennette gölgeler devamlı olacak" (nisa 57) ayetine takıldı. güneşli olsa daha iyi olmaz mı? biz çok üşüyoruz da? allah'ın işine karışılmaz dediniz. ama "biz günleri hesaplayasınız diye aya yörüngeler verdik" (yunus 5, bakara 189) derken neyi kastettiğinizi anlamadılar. burada yılın büyük bölümü bulutlu geçiyor malesef. bu karlı ülkede de domuz, alkol vs olmadığından bunlarn yasak olduğunu söylemeden geçebilirsiniz. eskimoların soğuktan dolayı sıkı giyinmeleri hoşunuza gitti. tesettüre alışmaları tropikal iklim insanlarından kolay olacak. yalnız oruç konusunda sizi şüphe ile karşıladılar. zira burada bazı günler güneş hiç batmıyor. kuranda yazması gerekirdi ama neyse. kuranda geçen "güneşin battığı ülke"(kehf 86) sanırsam biraz uzaklarda kaldı. ayrıca şu an dünyanın o kadar kuzeyindesiniz ki kıblenin tam olarak ne tarafta olduğunu bulmanız biraz zor olabilir. ayrıca sanırım mekke buradan biraz uzak ve pusulayı kafirler daha icat etmedi. umarım kıble diye yanlış bir puta dönmezsiniz. görünüşe bakılırsa yeni dininizi pek sevmediler ve kutsal kitabınızdan hiçbir şey anlamadılar. buradan da eliniz boş dönüyorsunuz ve doğuya açılıyorsunuz.

    avrupa göründü. buradaki halkların bazıları sizden çok daha ileri kültür geliştirmişler ve silahlı güçleri sağlam. hristiyanlığı daha yeni yeni kabul ediyorlarken yepyeni bir dinle kafalarını karıştırmasanız iyi edersiniz. biraz güneye gidince durun bir dakka geldiğiniz kıtaya, afrikaya geldiniz? dünya yuvarlak mıydı yani? kuran'da yazmıyordu böyle bir şey. neyse mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler. afrikanın çölünün güneyinde tropikal bir kuşak var. bu amansız ormanların içinde dininizi yaymaya çalışırsanız yolunuzu kaybetmeniz olası. ayrıca bu bölgede insanlar o coğrafyada yaşam alanı geniş olan sinek ve haşerelerden dolayı sıtma gibi bulaşıcı hastalıklardan kırılıyor. sizin cehennem azabı hikayelerinize pek kulak asmayacaklardır. bulaşıcı hastalıklar hayvanları da etkilediğinden zaten evcil hayvan da yetiştiremiyorlar. bu yüzden sizin kurban ibadetlerinizi yerine getiremeyecekler. domuz bulsalar zaten haram olsa da yiyeceklerinden emin olabilirsiniz. en iyisi tanrınızın onlara biraz daha coğrafi şartlara uygun bir din göndermesini dilemek ama sanırsam sizinkisi son dindi. yazık hepsi cehennemlik olarak ölecekler. bu insanları böyle farklı coğrafyalarda yaşamaya mecbur kılıp kendisine inanmadıkları için cehennemde yanmaya mahkum eden tanrınızın adaleti kafanızı karıştırmasın. çünkü o herşeyi bilir. en azından siz hurilere kavuşabileceksiniz.

    büyük dünya keşfiniz dininizi ve kitabınızı yaymak adına pek verimli geçmedi malesef. ne ilginçtir ki gittiğiniz her ülkede halkların kendi coğrafya ve yaşam tarzlarına uygun dinler icat ettiklerini gördünüz. tıpkı sizin dininizin sizin coğrafyanızdaki dinlere benzemesi gibi. zira dünyada sizin gibi yaşamayan, sizin haram dediklerinizi hiç görmemiş olan, ibadet dediğiniz şeyleri yapmalarına imkanları olmayan, haram dediğiniz yiyecekleri yemezlerse açlıktan ölecek olan ve en önemlisi sizin onlara dayattığınız hayat tarzını yaşayabilmelerinin imkanı olmayan, binlerce yıldır kendi uydurdukları dine uyan ve sizin dininizi de uyduruk olarak gören insanlar var. pek haksız da sayılmazlar. dininiz umarım hayatınızı daha yaşanabilir kılar ama mümkünse kendi çölünüzde yaşayın. zira kitabınız ve dininiz sadece o bölgeye hitap ediyor malesef.

    edit: bir takım tepkiler geldi. örneğin araplara indirilen bir kuran japonlardan mı bahsedeceğidi? gibi. anlatmaya çalıştığım şey tam da bu. dünyada belki yüzbinlerce din icat edilmiş ve hepsi de ait olduğu bölgenin kültür, dil, coğrafya ve iklimine uygun tasarlanmış. çöl dinlerinde kardan bahsedilmediği gibi soğuk ülke dinlerinde de çölden bahsedilmez. yani merak etmeyin uzak doğu dinlerinde de araplardan bahsedilmiyor. domuzu haram ilan ederken kimse dünyada domuz yetişmeyen topraklar olduğunu düşünmemiş.

    islam inancında tanrı "zamandan ve mekandan münezzehtir" yani islamın tanrısı eğer varsa mesajı evrensel ve sonsuza dek anlam ifade edebilecek cinsten olmalıydı, 7yy araplarına mahsus bir metin olmamalıydı. el alim yani her şeyi bilen dediğiniz tanrı okyanusun karşısındaki halkları da tanımalı, oranın coğrafyası, bitki ve hayvan çeşitliliğinden haberdar olmalıydı. kuranda üzüm,incir,hurma gibi meyvelerden bahsederken sadece amerikada yetişen domates, patates, biber, kinoa gibi gıdaları da bilmeliydi. hatta biraz daha evrenselleşip en azından güneşin dünya etrafında dönmediğini bilebilmeliydi. tanrı tüm kullarını kendisine davet ediyorsa daveti bir arabı olduğu kadar eskimoyu, inkayı, aborjini de etkileyebilmeliydi. kuranın anlatım dilinin 7yy ortadoğu kültüründen öte geçememesi bunun oranın insanları tarafından yazıldığının kanıtıdır. indirildiği 20 yıl içinde bile defalarca güncellenen, bazı ayetlerinin hükmü kaldırılıp yenileri getirilen (bakara 106) bir kitabın 1400 yıl içinde zaten tamamen hükümsüz olması gerekir. 2 yıl önce çıkan cep telefonunu eski bulan müminlerin bunu görememeleri çok ilginç.

    tanrı dediğiniz sonsuz varlığın milliyeti, kültürü, coğrafyası olamaz. bir örnek vermek gerekirse coca cola'nın ceo'sunun tüm çalışanlarına italyanca bir mektup gönderdiğini ama mektubun sadece tüm şirketin tek bir bölümüne - atıyoyorum şişeleme- bölümüne hitap ettiğini ve diğer kısımlar hiç yokmuşcasına yazıldığını düşünün. bu şirkette yüzlerce ülkede muhasebe, dağıtım, reklam, satış, ar-ge vs gibi binlerce diğer bölümde çalışanlar bu mesajdan hiçbir şey anlamıyorsa ya ceo ceoluğunu bilmiyordur ya da bu şişeleme bölümünden italyan bir elemanın tüm şirkete yaptığı şakadan öte değildir. saygılar
    --spoiler--
    2 ...
  18. 3.
  19. bir şeyin kanıtı kendisinde aramak en büyük komedi. şimdi ben kafamdan bir karakter uyduruyorum. bir kitapta onun özelliklerini yazıyorum. bu karakterin var olduğunu. yazdığım bu kitabın değişmeyeceğini yazıyorum ve sen sadece o kitaba bakarak bu karaktere inanıyorsun. din kitaplarında mantık aslında bu kadar basittir.
    3 ...
  20. 2.
  21. allahın varlıgına vallahi var diyerek inandırmaya calısmakla aynı şeydir.
    3 ...
  22. 1.
  23. o zaman, çizgi romanlar ile süper kahramanları ispatlamaya benzer.
    9 ...
© 2025 uludağ sözlük