çoğu entrysini beğendiğim, ilgiyle ve beğeniyle takip ettiğim yazar. "solculuk" nedir, tanımını yapmaktan aciz, kendisini "liboş" olarak tanıtmaya çalışan kör cahil ergen fikirlilerin görüşlerine ise gülüp geçmelidir.
kararsızlık yaşama konusunda, beyni yanmış,
şanssızlık yaşama konusunda plaket almış,
insanlara laf anlatma konusunda, çok uğraşmış, başaramamış, sinir olmuş,
bilimin ışığında ilerleyen, mutlu bir ülkede yaşamak isterken, toplumda bu değerlerin tam aksine bir yükselişin olduğunu görmüş, bu sebeple morali bozulmuş,
yanlış anlamadıysam, toplumda yükseldiğinden bahsedilen muhafazakarlığı ''bilimin tam aksi'' olarak tanımlayarak, anlaşılamaz entryler bırakmıştır sözlük semalarına...
insanlara anlattığı lafların daha anlaşılır olması ve sinir sisteminin daha fazla bozulmaması için kavramlar arası bağları çok fazla karıştırmamasını, mutsuz bir ülkenin de, dinle, imanla, tanrıyı sevmekle bir alakasının olmadığını anlamaya çalışmasını tavsiye ederim..
tanrıyı sevmek ve dinle bir derdi olmayan, sadece dini siyaset malzemesi yapan ve dini bir siyasi koz olarak kullanan insanlar ile derdi olan yazardır.
bu yazar, insanların dinini veya dinsizliğini rahat yaşamaları için, kısacası manevi konularda özgür olmaları için, devletin, laik düzende devam etmesini istemektedir.
ayrıca bu yazar, bilimsel veriler sonucu, muhafazar ülkelerin, 'ekonomik ve teknolojik' anlamda geri kalan ülkeler olarak belirlendiğini de bilmektedir. muhafazakarlığın bilimin aksi birşey olduğunu düşünmez, ama bilime ayak bağı olduğunu düşünür.
muhtemelen, bilimsel verilere göre kapitalist ve sömürgen batı ülkelelerinin, bu tutumları neticesinde gelişen ekonomileri sayesinde bilimsel çalışmalarını sürdürdüğünü, yani bu gelişmiş ekonomi ve teknolojilerini uluslararası düzeydeki sömürgen ahlaksızlıklarına borçlu olduklarını farkedememiş yazardır..
fakat türkiye geldiği bu noktayla, muhafazakarlığın bilime ve ekonomik olgunluğa engel olmadığını ispatlamaya ve batıya bir medeniyet dersi vermek için temeller atmaya başlamıştır.. üstelik, hem müslüman nüfuslu hem de demokratik bir ülke olarak.. ve üstelik, ortadoğu ülkelerine de model olarak...
velhasıl, kapanan o eski sayfalarda rüya görmeye devam eden bu kardeşimize de, biraz daha ideolojik prangalarından sıyrılarak düşünmesini öneririm..
emperyalist ülkelerin, refah devletlerinin, gelişme süreçlerini ince ayrıntısına kadar bilen, bu konuda 3 sayfa essay vermiş yazardır. bilimsel olmak demek, illa kapitalizm ve liberal-demokrat değerler ile sağlanmaz. bu şart değildir. uzaya giden ilk insan, sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği vatandaşıdır. bu yazar bunu bilir. bilim, kapitalist bir şey değildir. bilimi savunmak, batılı ülkelerin uydusu olmak demek değildir. hele ki hayatını, batılı emperyalistlere lanet okumaya adamış bir yazara yapılacak son eleştiridir bu.
muhafazakarlık, ülkelerin gelişmesine engeldir. insan arkasına bakarak koşamaz. kültürel değerler ile muhafazakarlık karıştırılmamalıdır. muhafazakarlık, ilerlemenin ayaklarına pranga vurmaktadır. toplumların dış ilişkilerde yabancı kalmasına, farklı kültürlerle etkileşimin zorlaşmasına yol açmaktadır. sanki bir tehdit altındaymışçasına, bazı değerleri gereksiz yere 'muhafaza' etmeye çalışmaktır muhafazakarlık. bir çeşit paranoya halidir. siyasi partilerde etkileri ya 'faşizm' ya da 'dini fundemantalizm' olmuştur.
malesef, çok sevdiğimiz ülkemiz, dünyaya hiçbir ders vermemektedir. tophane'de yaşanan skandal bunun en son örneği olarak gösterilebilir. muhafazakar toplum, yeni ve modern değerler ile çatışma halindedir. demokratik denen ülke de, her gün insan hakları suçu işlenmektedir. kürtlerin özlük haklarını savunursanız eğer, anında pkk'lı ve vatan haini damgası yersiniz burada. demokrasi seviyesi, başbakanı eleştiren 18 üniversiteli gencin hapse girmesi ile ölçülebilir.
biraz ezbere konuşuyor gibi bir izlenim bırakan yazardır..
sosyalist sovyetlerin ardı arkası gelmemiş olan bilimsel ve teknolojik atılımlarının yine kapitalist sistemin hezimetine nasıl uğradığını, muhafazakarlığın kaç adet siyasi partide kendini ''dini fundamentalizm'' olarak vücuda getirdiğini, tophane semti sakinleriyle hiç bir alakası olmadığı anlaşılan ve aslında ne idüğü belirsiz kişilerin işi olan sanat galerisine saldırıyı -ya da provokasyonu- ve ülke başbakanını eleştirmekle, temsil ettiği büyük halk kesiminin ve kendisinin onurunu zedeleyecek derecede hakaretlerde bulunmak arasındaki büyük farkı açıklaması gereken yazar oluyor aynı zamanda..
ülkemizde muhafazakarlık, kendisini -en azından şu an iktidarda olan siyasi hareket için- kültür milliyetçiliği olarak vücuda getirdiği ve bu kültürün içinde koskoca bir tarih ve ona ait değerler ve din de bulunduğu için bu kardeşimizin bıraktığı soru işaretlerini -büyük bir derdi olduğu anlaşılan- din ve dolayısıyla toplumuzun mayasındaki islam üzerinden gidermeye çalışalım o zaman;
diyanet işleri başkanlığı başta olmak üzere, ileri gelen kanaat önderleri ve islam literatürüne hatırı sayılır eserler bırakmış islam bilginleri ısrarla ''bilim, din ile çatışmaz; aksine din, bilimi teşvik eder'' gibi görüşler beyan ederken, ısrarla ve ezberci bir fotoğraf bırakarak ''muhafazakarlık, bilime engeldir'' cümlesini nereye oturtacak, ne ile ispatlayacak bu arkadaş, çok merak ediyorum.. dönüp, kültür muhafazakarlığından dem vurarak suçu ona atsa yine olmaz.. çünkü, belki bin yıllık kültürümüzün temeline oturtulmuş şey din ve o kaynaktan şekillenen ahlaki değerlerimizdir..
ülkemizin dış ilişkilere yabancı kalmasına neden olduğunu iddia ettiği muhafazakarlığın *(#10016230) ve dolayısıyla bu yolla ima ettiği dinin peygamberinin ''ilim çin'de bile olsa gidip alınız'' gibi hadisinden ve benzeri uygulamalarından, ayrıca yine bu dine aidiyetlerini her hareketlerinde ortaya koyan osmanlı'nın, yabancılarla olan ilişkilerindeki muntazam sonuçlardan bahsedecek vakit bulamıyorum şu anda.. ama her koşulda tarih, yine kendisine sahip çıkanları hep doğrulayacağı için benim içim çok rahat... ben tekrar, arkadaşımızın ezberlerinden kurtulmasını ve kendi içinde biraz daha bu toprakların tarihiyle barışık bir düşünce sistemi inşa etmesini diliyorum...
laf anlatamama konusunda yine dertli olan yazardır. muhafazakar olun, tamam, dokunmayın bana. ne haliniz varsa görün, din bilim için ne diyor diye konuşun, ama bilim din için ne diyor, onu konuşmayın. dış politikada da muhteşemiz, a a biz çok güçlü bir ülkeyiz dimi? ne haliniz varsa görün, göreceksiniz de zaten.
amacımız kalp kırmak değil, sadece tartışmak. yanlış, ayıp, suç teşkil eden bir şey yazdıysam silmeye hazırım? onun haricinde ne halimiz varsa hepimiz göreceğiz zaten, buna eminim...
yine de kendisine selamlarımı saygılarımı iletiyorum..
kalbi kırılmamış ama insanlarla anlaşamadığını görünce hafiften sinirleri bozulup, hafiften de üzülmüş yazardır. hoş, anlaşmakta çok gerekli değil, önemli olan tartışma ortamı yakalamaktır ama, neyse.
ergenlik zamanlarında çok kral ülkücü olan, okul çıkışlarında ocaklara takılan, ve aslen fenerbahçe'li olan yazar.
nerden mi biliyorum?
lise arkadaşımdır kendisi.
okul bittikten sonra kendini komünizme, marksizme falan vermiş.
bi de beşiktaşlı olmuş.
neyse.
not: bu entrynin gerçekle bir alakası yoktur. tamam bu yazarı karalamaya yöneliktir.
edit: adam beşiktaş'lı beyler. göbek adı beşiktaş lan hatta.
eski ülkücü falan da değil zaten, o benim hayal gücüm.
