Rabbiniz ki, sizin için yeri döşek, göğü bina kılmıştır; gökten su indirmiş, bununla sizin için rızık olarak çeşitli ürünler çıkarmıştır; artık siz de bile bile O’na eş ve ortaklar koşmayın.
"1.) Doğru hüküm vardır.
2.) Bilgi, doğru hükümdür.
3.) Bilgi, Bilen'e muhtaçtır.
4.) Bilen vardır.
5.) Bilgi, Bilen'in bilmesiyle var edilir: Bilen, bilgiyi var edendir. Bilgi, Bilen tarafından sürekli var edildiğine göre; Bilen, Var Eden'dir.
6.) Bilen ve Var Eden, her şeyin Bilen'i ve Var Eden'idir.
7.) Ancak zamanı, mekanı, gökleri ve yeri kuşatan her şeyin Bilen'i olabilir.
8.) Zamanı ve mekanı, gökleri ve yeri kuşatan En Yüce'dir, En Büyük'tür, Tek'tir.
9.) Bilen ve Var Eden; En Yüce'dir, En Büyük'tür, Tek'tir.
10.) En Büyük, En Yüce ve Tek olan Tek Tanrı'dır, Allah'tır.
ilk 4 maddeyi anlamakta güçlük çekenler için:
1) Doğru inanç vardır.
2.) Doğru inanç, doğru inananın inancıdır.
3.) Doğru inanan vardır.
4.) Doğru inanç bilgi, doğru inanan Bilen'dir.
William Kingdon Clifford'a atfedilen ''Bir şeye yetersiz delile dayanarak inanmak, herkes için, her zaman ve her yerde yanlıştır.'' sözü dikkate alınarak doğru inancın doğruluğuna ahlaki bir özellik verildiğinde, yani; doğru inanç, bir önermeye yeterli delile dayanarak inanma olarak tanımlandığında Sokrates'ın ''Doğru inanç bilgidir.'' tanımına yaptığı itirazdan ve Edmund Gettier'in ''Gerekçelendirilmiş doğru inanç bilgidir.'' tanımına yaptığı itirazdan etkilenmeyen bir ''Doğru inanç bilgidir.'' tanımı elde edilir." Şeklinde varlığı ve tekliği ispatlanabilen bilen, var eden.
''Şüphesiz göklerin ve yerin Hükümranlığı yalnız Allah'ındır. O, diriltir ve öldürür. Sizin için Allah'tan başka Ne bir dost, ne de bir Yardımcı vardır.''
" - Allah'ı hakkiyle tavsif mümkün değildir, çünkü sıfatları, bizim bildiğimiz sıfatlar gibi değildir, Kitapta ve Sünnette vârid olan sıfatlar bizim idrâkimize göredir. Ancak bizim görmemiz, duymamız,
renk, şekil, ses, uzaklık, yakınlık yönünden olduğu gibi gözle ve kulakla mümkündür. Halbuki Allah'ın görmesi, duyması, bir esere tâbi olmadığı, bir
ihtiyaca bağlı bulunmadığı gibi âletle de değildir, ilmi, görülen, duyulan şeyleri muhît olduğu gibi görülmeyen, duyulmayan şeyleri de muhîttir. Bu
bakımdan, bizim bilgimizle onun sıfatlarını kıyaslamak, âdetâ onun zâtına bir eşit kabul etmeye benzer ki vahdete, tevhid inancına aykırıdır. Varlık
ve birlik, Allah sübhânehu ve Teâlâ'nın zatında sâbit iki sıfattır, zâtın aynı değildir." (NEHC'ÜL BELÂĞA'dan;)
" - Vardır, yaratılmaksızın. Mevcuttur, yokluktan var olmaksızın.
Her şeyle biledir, beraber değil. Her şeyden gayrıdır, ayrı değil.
işler yapar; harekete, âlete muhtaç olmadan. Görendir, görülen yokken. Birdir, bir varlığa muhtaç bulunmadan, hiç bir varın yokluğunu garipsemeden. Halkı yarattı, yaratmaya koyuldu, düşünüp kurmadan, işe deneyişten faydalanmadan, bir harekete, âlete muhtaç olmadan işe koyulmadan, koyulup yorulmadan.
Her şeyi vaktinde yarattı, birbirlerine aykırı olan şeyleri birleştirdi, uzlaştırdı.
Her şeyde bir istîdat, bir tabiat yarattı; her şeyin maddesini ona göre düzdü-koştu.
Her şeyi olmadan bilendir O; sınırlarını, sonlarını kavrayıp kapsayandır O; her şeyin gizli, açık,
her yanını bilendir O."