evet kanıtlayamaz. çünkü soyut bir şey asla ne vardır ne yoktuk. soyut öznel bir kavram olduğu için yani kişiye göre değiştiğinden birisine soyut bir şeyi kanıtlamak zorunda değildir. fakat ispat yoluyla gidilirse bu kanıya ulaşılabilir ama bu seferde ataist için bir sorun başlar. bu var olan şeyler nereden geliyor. ne zaman oldu kim yaptı ataist bu soruları cevaplıyacağına susar daha iyi. çünkü o kendi iç dünyasında yarattığı soyut bir kavrama inanmak istemez. evet bu maddeler şöyle oluşmuştur diyemez. çünkü buda soyut bir kavramdır varlığıda yokluğuda kanıtlanamaz. *.
"yaşamını maddesel olgular üzerine kurmuş kişinin inanmasını beklemek zordur" demeye sebep olan söz. he aşk, hüzün, sevinç gibi olgulara inanır bu kişi ne hikmetse, maneviyat burada devreye girer ama allah'ın varlığına gelince "göster" gibi bir söz edip dumur eder.
aşkı göster, hüznü göster, sevinci göster. hahahaha diye değil ama sevinci gösterirken. bana maddesel ortamda göster sevinç denen şeyi.
inanmadığı şeyi kanıtlama zorunluluğu hissetmemesi gereken insandır. inanan zaten inanır, olmayan birşeyin olmama özelliğinin ispatlanma durumu oldukça zor bir durumdur. örneğin, varlığı anlatırken sahip olunan dayanaklar (mucize, kutsal kitaplar gibi) varken, manevi bir gücün olmadığını kanıtlamak imkansıza yakın bir durumdur. yine de evrimin varlığına inanmak ve anlatmak, ya da kanıtlamaya çalışmak dolaylı yoldan yokluğa gönderme yapmaktır. tabi bu durumda, hem inanan hem de inanmayan insanların ortak noktası olan big bang yine başka bir kilit noktasını oluşturmaktadır. şöyleki, big bang öncesinde ne olduğunun cevabını muhtemelen ateist ya da inanmayan kişi veremeyecektir, inanan kişiler içinse gerekli bilgiler ve öncesinde olanlar kutsal kitaplarda anlatılmaktadır.
Hayatında mantık dersi görmüş yada mantık kavramıyla iştigal etmiş bir kimse; bir şeyin varlığını savunanların 'varsa' onu ıspatlamak zorunda olduğunu, varlığına inanmayanlarınsa böyle bir görevi olmadığını bilir.
Yani olay şu; ateiste göre yoktur, varsa ıspatla. tanrının var olduğunu düşünüyorsan varlığını ıspatlayarak ateistin tezini çürütmüş olursun. ıspatlamak var olduğunu düşünenlere düşer, yok olduğunu düşünenlere değil.
asıl soru ve korku şurdadır. herkişi inamak isteyeceği şeye inanırsa. örneğin ben hiç bir kanıt göstermemen çıplak gezmem gerektiğine doğanın kanunu olduğuna inanırsam toplum rahatsız olur, yada ben her hafta bir kişi öldürmenin iyi olduğuna inanırsam buda korkunç bişeydir. yani inanç tehlikelidir. din dediğimiz inançlarda sosyal olaylardır yani bugün %99 olmazsaydıda sadece 5 müslüman olsaydı türkiyede htta dünyada kimse onların inançlarını kaale almazdı. bu bir cemmat ve kalabalıklaşma kültürüdür. ne bir olmayan tanrı ne insanların yazdığı kitaplar değildir.
kıçının keyfi için , önceden mensubu olduğu dinin gereklerini yerine getirmeye üşendiği için ateist olan vasıfsız insandır.pardon vasıfsız demeyelim kendileri ateistya daha ne vasıfları olacak.
Bu yazıda herhangi bir taraf tutulmamış olup, tarafsız gözle ispat yükümlülüğünün kimin üzerinde olduğu incelenmiştir.
Kişinin, olmadığına inandığı bir şeyin olmadığını ispatlamasına gerek yoktur. Yok işte der, ispatlar. Asıl yok denilen şey için var diyenin ispatlaması gerekir.
Anlaşılamadı ise;
Odada bir sandalye, bir masa, bir kedi var. Adamın biri geldi bu odada kedi yok dedi. Ne yaparsınız? "Kör müsün lan andaval" dersiniz. O da "haaa ulan bu kedimiymiş ben müzik seti sanıyordum" der. Sorun hallolur.
Nasıl hallolur? Kedinin varlığı ispatlanarak hallolur. Allah somut bir şey olmadığı için ispatlanması zordur. Burada da kişinin inanmak isteme derecesi devreye girer. inanmak isteyen inanır, istemeyen inanmaz. Kimse kimseye de bir şey ispatlamak zorunda kalmaz.
birşeyin yokluğunu değil varlığını idda edenin kanıtta bulunması gerektiğini unutan, ama buna rağmen kendini bilim adamlarına kafa tutabilecek düzeyde gören birey söylemidir.