allah'ın varlığı ispatlanamaz. çünkü o'nun varlığı bizim algı kapasitemizi zorlar. en güzeli içten gelen bir dürtü ile o'na inanmaktır. merak sahipleri bunu denesinler. yani kalplerinin sesini dinlesinler. allah'ın makamı kâinatın kat kat yukarısında olmasına rağmen sevgisi kalbimizdedir. çünkü o her yerdedir, mekansız ve zamansızdır. iş o'nu yakınımızda hissedebilmektedir.
inanın kalplerdeki bu sevgi her insanda var. ama kendini bu iş için zorlamak istemeyen şu an için acele etmesin ve ispat bekleme hevesinden vaz geçsin. çünkü kimse o'nun varlığını ispat edemez. çevremizdeki çiçek, böcek, ağaçlar, hava, su, şu, bu... art niyetli olan bunların hepsine bir anti tez bulur. gerek yok bu dolambaçlı işlere. böyle ulvi konularda her ispat başka bir ispatı gerektirir. bu da insanı bir bilinmeyen denizinde boğar. ya da polemik denizinde boğar.
ayrıca söylemeye gerek yok ama gene de diyivereyim. inananlar da kimseye bir şey ispat etmek zorunda değil şu devirde.
yaradan kendi varlığını, senin susan ve yaşayan inancında ispatlamışken,
yaradanı, yarattığına anlatma gafletine düşen sıradan kullar.
müminiz yaşarız. yaşayarak tebliğ ederiz. biz peygamber değiliz dostum.
peki herkes akıl ve ruh sahibi olduğunu biliyor ya da inanıyor. hani kanıtı ? herşey evrende madden varsa ve madden olmayan birşey gerçekte yoksa, bu akıl ve ruhun maddesi nerede?
her insanın bir anne ve babası vardır. yani döllenmenin oluşması için bir dişi bir de erkek bireye ihtiyaç vardır. peki yaratıcı yoksa ilk insanın oluşması için gereken döl ve yumurta nereden çıktı ?
evrim diyorsunuz. diyelimki biz maymundan geliyoruz. peki geldiğimiz bu maymunların ilki olan maymunun oluşması için gereken döl ve yumurta nereden çıktı ?
inananlarin burayi doldurmasi dilegiyle acilmis basliktir. yanliz inananlar sadece kendilerini baglayan ve var olan evrende hic bir karsiligi olmayan iddialar ortaya atarlarsa yine sadece kendi kendilerini inandirmak dongusunden kurtulamayacaktir.
kisaca hayir, bu onerme yanlistir. cunku bu alemdeki varliklar sadece ve sadece gecici, ya da zaman icinde var olan ve bir zaman sonra donusup baska bir seyin parcasi olacak seylerdir. daima var olan bir seye ornek yoktur. gosterilememistir, ispatlanamamistir. her sey gecicidir. bu gecicilik bir saniye de olabilir, bin sene de olur, bir milyar yil da; ancak daimi olan bir seye fiziki ornek (kutlesel demiyorum bak; proton da olur, enerji de olur, dalga da olur) yoktur. olamaz da demiyorum; sadece bu evren dahilinde olamaz diyorum. su vakit ezelden beri var olan bir sey bu evrene ait degilse, bu evrende yoksa, inananlar boyle bir seyin var oldugu kanaatine nereden varmislardir.
delil bilinen iki önermeden bilinmeyen bir sonuç çıkarmaktır. diğer bir ifade ile, delil, kabul edilen iki gerçekten tartışılan bir sonuca ulaşmaktır. delil kurma eyleminde de, birbirine yakın ıstılahlar (terimler) olan "nazar", "fikir" ve "talep" denir.
yanlis, abartma, ve uydurma bir tanimdir. delil sadece vakia, var olan demektir. sonuc cikarmak tartismak delili kurmak gibi eylemler isi kilifina uydurmaktir. ben birisinin kafasina tas attim ve yardim. bu tasin uzerinde benim parmak izlerim, karsi tarafin da kani bu tasin uzerinde ise bu delil tartisilabilir (belki kan tasa sonradan surtuldu, belki benim dokundugum tas sonradan baskasi tarafindan firlatildi). delilin uydurma olmadigini tespit etmek bir cok asama gerektirir.
birisi cikip canli hayat kodlardan olusur, kodlarin transferi ile cogalir ve cesitlenir derse buna bir delil sorarlar. dunya kadar tartissin, kursun, etsin hic bir eylemi delil kabul edilmeyebilir. ancak adam tamam o zaman, ben bu kod bilgisini kullanarak sinegin gozunden sinek bacagi cikaracagim der ve bunu defalarca tekrarlayabilirse, iste bu delil olur. dnanin var oldugu ve isledigine dair boylesi reddedilemeyecek deliller vardir. ancak bu dnanin allah tarafindan yaratilip kontrol edildigine dair bir delil yoktur. cunku bilim adami o gozun oldugu yerden istedigi zaman o bacagi cikarabilmektedir.
boyle bir seyin olduguna dair hic bir vakia mevcut degildir. bu bir sallamadir. her tur olusum evveliyatina, tarihine, gelisim surecine, ve kaynagina kadar takip edilebilir. butun gelisim evreleri ispatlanabilir, tekrarlanabilir. hali hazirda bunun tatbik edilemedigi tek husus big bang diye adlandirilan evrenin ilk ortaya cikis anidir. ancak evrendeki her tur atom, enerji, hareket, canli hayat vs incelendigi vakit gozlemlenebilen evre atlatma, donusme (kisaca evrim) yoluyla var olma, ortaya cikma kurali big bangin ortaya cikma sebebi olarak da dusunulebilir. cunku aksini dusunmeyi gerektirecek, yani yoktan boom diye hic ardi arkasi olmayan bir olusuma ornek yoktur. doganin icinde boyle bir hadise gozlemlenmemis, benzerine rastlanmamistir. dolayisiyla bir seyin yoktan var olabilecegine inanmayi gerektirecek bir suphenin nereden beslendiginin aciklanmasi gerekir.
akıl. bir önerme olarak, "hadislerden hali olmayan şey de hadistir." dediğimiz zaman, bu manayı akıldan alırız. akıl bu manayı verince de, delili şöyle tamamlarız: "alem hadis şeylerden hali değildir." öyle ise alem de hadisitir.
akil kendisine yuklenen bilgi ne ise onu dusunebilen, yuklenmisleri kullanarak var olmayani tahmin edebilen, kurgulayabilen bir yapidir. yuz yil once kimse bugun kullandigimiz bilgisayarlari hayal dahi edemezdi. cunku bu hayali besleyecek, akli bu sekilde dusundurecek malzeme, bilimsel ve teknik imkan henuz mevcut degildi. bugun ise yeterli sartlar olustugu icin dogada olmayan bilgisayari var etmek insan icin mumkundur. amerika kitasinin varligini bilmeden amerika kitasinin nasil olacagini dusunemem. top icad edilmeden futbol oyununu hayal edemem. ancak bir kez bunlar onume gelirse ondan sonra cosabilirim. akil boyle bir seydir. verimli bir hayal makinasidir. ama makinaya malzeme lazim, yoksa calismaz.
ilk asırdan beri günümüze kadart tevatür derecesine varan çok sayıdaki kimseler, hz. muhammed (sav)in mucize gösterdiğini haber vermişlerdir. bu hükmün doğruluğu bu suretle sabit olunca, delili şöyle tamamlarız: "mucize gösteren her peygamber, davasında doğrudur. o halde hz. muhammed (sav) de davasında haklıdır.
ilk asir hangi tarihten baslar? bu savlari ortaya atanlar kimlerdir? mucizeden kastedilen nedir? butun bunlarin ustune hangi olaylar muhammedin mucize yarattigini ve dolayisiyla davasinda hakli oldugunu ispatlar? kuranin neresi mucizedir? sallamak serbest degildir.
eski yunan medeniyetinde o devrin uzmanlari oturup dunyanin evrenin merkezi oldugu, her seyin dunya cevresinde dondugu konusunda ittifak ile birlesmistir. biz bugun oturup kendilerini kandirmis olduklarini gorebiliyoruz. uzmanlik sadece eldeki verilere dayali olarak verilen gecici bir rutbedir. son kullanma tarihi her zaman vardir.
ancak oncelikle gecerli olan delilin sonucu konusunda ittifaka varmak, daha sonra bu delilin dogru olarak kullanilmasi sartlari yerine getirilmesi gerekmektedir. temel olusturacak delil konusunda bile anlasmazlik varsa bu yontem gecerli olmaz.
bu bir munazara, hukuk savasi, ya da hatiplik sanati yarismasi degildir. gecmiste dunyanin duz oldugunu korkudan da itiraf edenler bile olmustur. bu gercegi degistirmez. ben ve rakiplerimin inanc ve kabulleri ile gercek arasinda ucurum olabilir. tamamen alakasizdir. devami da soyle geliyor:
allah teala vardır çünkü vardır. aslında bu bile yeterlidir. misalen "alem hadistir. hadis olan her şey için bir muhdis (yaratıcı) lazımdır. öyle ise alem için de bir muhdis (yaratıcı) lazımdır.
bu sadece laf kalabaligidir. allah vardir cunku yaratici lazim demek icin once bir seylerin yaratildigini ispatlamak gerekir bu bir. henuz daha bu bile ispatlanmadan iste bu yaratilanlari da allah yaratti demek de ne oluyor?
ancak bu yanlis mantik gercek sorunun da kaynagidir. allahin varligini ispatlamaya calisanlar oncelikle bir seyin yoktan var oldugunu, olabilecegini ispatlamak ile mukelleftir. yoktan var olmak nedir? nasil bir seydir? bunlar bir tarafa, allahin kendisi neden bu yoktan var olus isinden muaftir. ya da parcasidir diyelim: oyle ya, hersey yani gezegenler, yildizlar, agaclar, atomlar, canlilar ve insane yoktan var edildi. peki o zaman allah da mi yoktan ortaya cikti? eger allah hep vardi diye bir seye inanmamiz bekleniyorsa bunu kanitlayacak delil nerededir? allah da "yok"tan var oldu ise, o vakit diger varliklardan farki nedir, ve kendisi su an nerede bulunmaktadir?
bu konuda sadece birbirlerine karsi basarili olabilen tayfadir. isleri cok kolaydir:
--"allah var diyorum ben"
--"bence de, bak butun bu gorduklerin var ya"
--"evet, iste her seyi o yaratti"
--"mukemmel bir ispat"
--"tebrik ederim"
eger bunlardan olmayan birisi karsilarina cikarsa, "senin zaten kalbin muhurlenmis, sana ne desek inanmazsin" diye hadiseyi paketlerler. cunku bu elemanlar icin "ispat" kelimesinin karsiligi "hissetmektir". kelimenin hic bir dilde hic bir karsiliginda boyle bir tanim, anlayis ya da mantik olmadigi halde, keremeti kendinden menkul bir anlayisla "ispat" kelimesine yepyeni bir mana yuklerler. siradan insanin anlayisi, insanlik tarihi boyunca matematik, mantik, deney, dil bilgisi, akilyurutme ve olusturulmus butun diger degerler bunlar icin adeta yoktur. elemanlar var olan seyi yok gorerek yok olan seyin var oldugunu kurgulama gibi muazzam bir karmasanin icerisindedirler. bir insanin kendisini kandirabilme kapasitesinin ust siniri nedir diye bir soru sorulsa, adeta dogrudan bu inancli kisiler gosterilip "aha ust sinir budur" diye isin icinden cikmak mumkundur.
sonra anlamamis ayagina yatarak soyle buyururlar: "inanmiyorsaniz inanmayin, neden bizim inancimizla ugrasiyorsunuz?" adeta "ellemeyin bizi, biz kendi hayal dunyamizda yasiyoruz, kime zararimiz var" piskinligi ile zirh icinde yasayabileceklerini kurgularlar. oyle milletin hayatini ispatsiz oculerle doldurup sonra kenara cekilip seyretmek insanliga yakismaz. boyle bir insan malzemesi ile hayatin sorunlari cozulmez. dolayisiyla kendileri ve iddialari ile bu hayat dahilinde ugrasilacaktir. "oldukten sonra gorusuruz" tehditleri bostur, bu dunyayi baglamaz. sen olene kadar kosene cekilip insanlari rahat birakmiyorsan, bunu kamusal alana tasiyor ve hayati masallara dayanarak kontrol etmek istiyorsan, ayni insanlar da senin inanclarini rahat birakmayacaklardir.