allah ın varlığı hiçbir zaman kanıtlanamayacak

entry23 galeri1
    23.
  1. tanrı ve din inancı bir "dogma" değildir..
    sadece ve sadece "inançtır" ve tartışılamaz, yargılanamaz ve ıspat edilmeye zorlanamaz..
    ben inanırım bir başkası inanmaz.. benim inancım banadır, onun inancıda onadır..
    hadise budur...
    1 ...
  2. 22.
  3. Öyle bir kanata ihtiyaç varsa kişi etrafına baksın. Zaten etrafındaki herşey onun varlığına kanıttır.
    1 ...
  4. 21.
  5. pegasusların hiçbir zaman kanıtlanamayacak olmasıyla eşdeğerdir.
    0 ...
  6. 20.
  7. ister kanıtlansın ister kanıtlanmasın sonuçta hepimizin içinde bi nebze olsada hissetiğimiz değil midir? bu bile kanıt olarak yetebilir. nasıl kıskançlığı herkes hissedip, somut olmamasına rağmen herkes kıskançlığın var olmasında hemfikir ise, buda öyle bir şey işte.
    1 ...
  8. 19.
  9. bir şeyin varlığının ispatı için tek bir delil yeter.. ama bir şeyin yokluğunun ispatı için tüm evrene bakmak lazım ...
    2 ...
  10. 18.
  11. Varın ispatı, yokun ispatından her zaman daha kolaydır. Bir elma cinsinin yeryüzünde bulunduğunu, bir tek elmayı göstermekle ispat edebiliriz. Halbuki yokluğunu iddia eden kimse bütün yeryüzünü, hatta kainatı dolaşıp, ancak ondan sonra onun yokluğunu ispat edebilir. Bu ise, imkansızlık çapında bir zorluk demektir. Öyleyse diyebiliriz ki; yok, hiçbir zaman ispat edilemez...

    Bir sarayın kapılarından 999'u açık, biri kapalı olsa, kimse o saraya girilemeyeceğini iddia edemez. işte inkarcı, devamlı surette kapalı olan o bir tek kapıyı nazara verip onu göstermek ister. Aslında o kapı da, o inkarcı ve onun gibi olanların gözlerine çekilmiş perde sebebiyle onların ruh dünyalarına kapalıdır. Mümin için kapalı kapı yoktur. Yeter ki gözlerini yummasın!... Zaten 999'u herkese açıktır. Hem de ardına kadar...

    işte o kapı ve delillerden birkaçı :

    imkân Delili: imkân, birşeyin olması ile olmamasının eşit ihtimale sahip olması demektir. Günlük konuşmalarımızda da mümkün derken olabilir de olmayabilir de manasını kast ederiz. Yaratılmış olan her varlık bize şu gerçeği haykırır: Benim olmamla olmamam eşit idi. Şu an ben varsam, var olmamı yoklukta kalmama tercih eden biri var demektir. O ise ancak Allahtır.

    Hudus delili: Hudus, sonradan olma demektir. Hudusun en büyük delili değişmedir. Bir varlıkta değişme varsa, bu hareketin bir ilk noktası olacaktır. işte o noktadan önce o şey varlık sahasına çıkmamıştı. Henüz yoklukta iken var olmayı kendi kendine irade edemeyeceğine ve buna güç yetiremeyeceğine göre bu var oluş Allah’ın yaratmasıyla gerçekleşmiş demektir. Maddenin termodinamik kanununa göre sürekli yokluğa doğru kayması, kainatın durmadan genişlemesi, güneşin süratle tükenişe doğru yol alması gibi hadiseler, bu varlık aleminin bir başlangıcı olduğunu gösteriyor.

    San'at: Atomdan insana, hücreden galaksilere kadar bütün kainatta, ince ve baş döndürücü bir sanat göze çarpmaktadır. Evet, bir baştan bir başa kainattaki her eser şu özelliklere sahiptir:
    • Büyük sanat değeri taşır.
    • Çok kıymetlidir.
    • Çok kısa zamanda ve çok kolay yapılmaktadır.
    • Çok sayıda olmaktadır.
    • Karışık ve çeşit çeşittir.
    • Devamlıdır.

    Halbuki, kısa zamanda, çok sayıda, kolay ve karışık yapılan işlerde san'at ve kıymet olmaması gerekir. Ancak yapan Allah (c.c.) olursa, o zaman her şey değişir ve zıtlar bir araya gelebilir!..

    Devir ve Teselsülün Muhal olması: Devrin muhal olduğu şu misalle açıklanıyor. Bir yumurtayı tavuğun yaptığını iddia eden adama soruyorsunuz. Tavuğu kim yaptı? Buna karşılık onun çıktığı yumurtayı gösteriyor. Buna göre tavuğu aradan çıkardığımızda yumurta yumurtayı yapmış oluyor. Bu ise muhaldir. Teselsül ise bir şeyin silsile halinde ta ilk noktasına kadar gidip o ilk varlığı kimin yaptığını sormak suretiyle Allah’ın varlığını ispat metodudur. Yani bu meyveyi şu ağaç yaptı, o bir önceki meyveden oldu, o da bir önceki ağaçtan. Böylece ilk ağaca yahut ilk meyveye kadar varıyor ve soruyoruz : Bunu kim yarattı diye .

    Kur'an yolu devir ve teselsülden çok farklıdır. Yumurtayı kim yaptı? Yahut meyveyi kim yaptı? sorusunun cevabı, doğrudan doğruya, “Allah yarattı” diye cevap verilir. ilim, irade, şefkat, merhamet kavramlarından bir nasibi olmayan, insanı tanımayan, hikmetten, sanattan anlamayan bu sebeplerin (tavuğun ve ağacın) sonucun yaratılmasında hiçbir tesirleri olmadığı ispat edilir. Böylece devir yahut teselsül deliline gerek duyulmaz.

    Hikmet ve gaye delili: Her varlıkta kendisine mahsus bir gaye, bir maksat, bir fayda takip edildiği göze çarpmakta ve hiçbir şeyde gayesizlik, manasızlık ve israf sayılacak herhangi bir durum müşahede edilmemektedir. Hâlbuki, ne madde aleminde, ne bitki ve hayvanat dünyasında, ne de eşya ve hadiselerde şuur ve idrak mevcut değildir ki, bu gayeler silsilesi takip edilebilsin. Öyle ise, kainattaki bu şuurlu işleyişi ve bu hikmet ve gayeleri ancak Allaha isnat etmekle makul bir yol tutmuş olabiliriz.

    Yardımlaşma delili: Yağmurun toprağın imdadına, güneşin gözlerin yardımına koşmalarından, ta havanın kanı temizlemesine kadar, bu alem bir yardımlaşma hareketiyle adeta dolup taşmaktadır. Bu yardımlaşmayı yapan taraflar birbirlerini tanımamakta, bilmemektedirler Öyle ise bu merhametli icraatı sebeplere vermek mümkün değildir.

    Temizlik: Kainattaki nezafet ve temizlik, başlı başına bir delil olarak, bize Kuddüs ismiyle müsemma bir Zat'ı (c.c.) anlatmaktadır. Toprağı temizleyen bakteriler, böcekler, karıncalar ve nice yırtıcı kuşlar; rüzgar, yağmur ve kar; denizlerde buzullar ve balıklar; gezegenimizde atmosfer, uzayda kara delikler; bünyemizde kanımızı temizleyen oksijen ve ruhumuzu sıkıntılardan kurtaran manevi esintiler, hep Kuddüs isminden haber vermekte ve o ismin verasındaki Zat-ı Mukaddes'i göstermektedir.

    Simalar: Herhangi bir insanın siması, en ince teferruatına kadar kendisinden evvel geçmiş milyarlarca insandan hiçbirisine birebir benzememektedir. Bu kaide, kendisinden sonra gelecekler için de aynen geçerlidir. Bir cihette birbirinin aynı, diğer cihette birbirinden ayrı milyarlarca resmi küçücük bir alanda çizip, sonra da kendileri gibi olması mümkün, milyarlarca resimden ayırmak ve her şeyi sonsuz ihtimal yolları içinde bir yola ve bir şekle sokmak, elbette ve elbette yarattığı her varlığı, hem de hiç kapalı bir yanı kalmamak üzere bilen ve o varlığa istediği şekli vermeye gücü ve ilmi yeten Cenab-ı Hakk'ı en sağır kulaklara dahi duyuracak kuvvette bir ilandır.

    Fıtrat ve Vicdan Delili: Allahı tanımanın sayılamayacak kadar çok delil ve işaretleri insanın yaratılışında, fıtratında mevcuttur. Bunlardan birkaç örnek: insan fıtratı ve vicdanı her nimetin mutlaka şükür istediğini bilir. Bir peygambere kavuşmuş ve hidayete ermişse şükrünü Allaha yapar. Aksi halde batıl mâbutlara tapar. Bu tapma insan vicdanın insanı zorlamasıyla gerçekleşir. Güzelliği takdir hissi de insan fıtratında mevcuttur. Sergiler, fuarlar bu his ile gerçekleşir. insan bu yaratılışının gereği olarak, şu sema yüzünde sergilenen yıldızları, zemin yüzünde boy gösteren çiçekleri, ağaçları, ormanları dolduran ceylanları, aslanları, denizlerde kaynaşan balıkları seyretmek ve onlardaki ilâhî sanatın mükemmelliğini takdir etmek durumundadır.

    Tarih: Dinler tarihi şahittir ki, insanlık hiçbir devrini dinsiz geçirmemiştir. Batıl, hatta gülünç dahi olsa, hemen her devirde bir dine inanmış ve bir manevi sistemi takip etmiştir. insan fıtratına inanma duygusunu Allah koymuştur ve insan O’na (Allah’a) inanmakla mükelleftir.

    Kur'an: Kur'an-ı Kerim'in Kelamullah olduğunu ispat eden bütün deliller, aynı zamanda Cenab-ı Hakk'ın varlığını da ispat eder durumdadır. Kur'an'ın Allah kelamı olduğuna dair yüzlerce delil vardır. Bunlar, Kur’an ile alakalı islam kaynaklarında en ince teferruatına kadar mevcuttur. Bütün bu deliller, kendilerine mahsus dilleriyle "Allah vardır" derler.

    Peygamberler: Peygamberlerin ve bilhassa Peygamberler Efendisi iki Cihan Serveri'nin (a.s.m) peygamberliğini ispat eden bütün deliller de, yine Cenab-ı Hakk'ı anlatan delillere dahil edilmelidir. Zira Peygamberlerin varlıklarının gayesi, Tevhid; yani Allah'ın varlık ve birliğini ilan etmektir. Öyleyse, her peygamberin kendi peygamberliğini ispat eden bütün delilleri, aynı zamanda, Cenab-ı Hakk'ın varlığına da delil olmaktadır. Bir peygamberin hak nebi olduğunu ifade eden bütün deliller, aynı kuvvetle, hatta daha da öte bir kuvvetle "Allah vardır ve birdir" demektedir.
    2 ...
  12. 17.
  13. siz nankörlere zıkkım olasıca her gün içtiğiniz su bile Allah'ın varlığı için yeterli bir delildir.
    rengsiz, kokusuz ama en büyük ihtiyaç olan su'yu yaratandır allah.
    allah'ın varlığını ıspatlayacak sayısız delil vardır.
    2 ...
  14. 16.
  15. Görmek isteyene kanıt bol...

    Bir mahkum gölgeleri gerçek sanmaya alışmışsa, gercekler ona yalan gelir ve hakikatı görse bile kendi bildiğini gerçek sanmaya devam eder. Dönüp güneşe bakmak için Zincirlerini atamaz, zaten atsa bile güneş ışığı gözlerini kamaştırır, o kaçar...
    1 ...
  16. 15.
  17. Allah ın varlığını bakmak ve görmek ile alakalıdır. isteyen güneşte ayda aşkta sevgide kitapta görebilir zaten ama allahın varlığını kabullenmek istemeyen için ne yapsak boş. Allah kurtarsın.
    2 ...
  18. 14.
  19. 13.
  20. kendisi kanıtlama çabasında değilse bize bok yemek düşer afedersiniz. varsa var, yoksa yok. elbette bilemeyiz. o değil de 'piri reis'le noktayı koyduk, yattığım yerden tekbir getirdim.
    1 ...
  21. 12.
  22. biz gönülden sevdik gormeye gerek yok.
    3 ...
  23. 11.
  24. Herşeyden önce Üzücü bir ifade. Allah ın varlığını kanıtlayan o kadar çok delil vardır ki şu hayatta yalnız gözünü kapatana gündüz bile gece olduğundan kör gözler bunu göremezler. Hangi birini sayalım ki şimdi. Şu kainatın kusursuz dengesinin kendi kendine olabileceğini mi düşünüyor insan. Yani ortada mükemmel bir roman var. Dil bilgisi hatası yok , ifadeler eşsiz , konu sürükleyici , her okuyan mükemmel bir eser diyor. Düşünün ki 500 sayfalık harika bir roman. Ve içinde peşisıra dizilmiş yaklaşık 150 bin kelime. Şimdi sen diyorsun o harfler , o noktalama işaretleri , o ifadeler bir daktiloda tuşlara rastgele basılmasıyla ortaya çıkmıştır. Harfler kafa kafaya vermiş daktiloyla anlaşmış ve kendi kendilerine bu romanı oluşturmuşlar. Diyelim ki daktiloya rastgele basılarak 5-10 anlamlı kelime yazıldı. Ama 150 bin kelimenin ardarda dizildiği ve en küçük bir kusurun dahi olmadığı bu eşsiz romanın kendi kendine oluştuğunu senin mantığın kabul ediyor mu? Nasıl ki o eşsiz roman elbette bir yazarın usta kaleminden çıkmışsa aynen öyle de bu kainat ta her türlü noksanlıktan uzak kusursuz bir yaratıcının var olduğunu bize göstermek için yeterlidir.
    4 ...
  25. 10.
  26. kanitlansaydi inanc olmazdi zaten bunun adi.
    2 ...
  27. 9.
  28. ben böylelerine Allah ıslah etsin demekten başka bişey demiyorum bunlarla uğraşmaya değmez beyinsize ne kadar anlatırsan anlat adam anlamaz ama onun da suçu değil ki adamın beyni yok ne yapsın.
    2 ...
  29. 8.
  30. yokluğu da hiçbir zaman kanıtlanamayacak.
    4 ...
  31. 7.
  32. o yüzden adına inanç deniyor zaten güzel kardeşim şeklinde cevap vermek gerekir.
    2 ...
  33. 6.
  34. ''kanıt'' var olduğunda, tanrı hiçbir zaman var olmamış demektir. tanrı, din olgusundan soyutlanabilecek bir kavram değildir. tanrı'nın varlığının kanıtlanması ya da kanıtlanmaması din olgusunun temel mantığına terstir çünkü din bir öğüttür, tanrı'dan geldiğine inanılan bir öğüt.
    yakışıklı agnostik arkadaşa bir soru; tanrı'nın var olup olmadığının bilinemeyeceğini savunan agnostizme rağmen, ''allah'ın hiçbir zaman kanıtlanamayacağı'' bilgisini nereden öğrendiniz? çünkü bu kesin bir yargıdır. varlığı konusunda fikriniz olmadığı tanrı'nın kanıtlanması ya da doğrulanması konusundaki bilginin kaynağı nedir?
    2 ...
  35. 5.
  36. elbetteki kanıtlanamayacak, insanoğlu öyle bir kısır döngüde yaratmış ki dini, tanrının varlığını kanıtlayan kutsal kitap, kutsal kitabı kim gönderdi tanrı, e tanrıyı kanıtla? Kutsal kitapta yazıyor. Bu böyle bir döngüde devam edecektir.
    2 ...
  37. 4.
  38. yagan yagmura bakmak yeterli degil mi? yada piri reisin uydu bakisiyla dunyayi cizmesi? o sartlar da oraya cikmasi imkansizdi.
    2 ...
  39. 3.
  40. senin beynin almıyor veya almak istemiyor ise biz ne yapalım denilesi.
    4 ...
  41. 2.
  42. derler ki,
    "bir şeyin varlığına kanıt olmaması, yokluğunun kanıtı değildir".
    25 ...
  43. 1.
  44. bir agnostik'in yakışıklı sözüdür. o sebepten dolayı her ateist ve dindar kişileri agnostizme davet ediyorum.

    edit: ne çok dindar var lan sözlükte. korktum beyler sakin olun.
    8 ...
© 2025 uludağ sözlük