Sen ne kadar anlatırsan anlat! Her şey karşındakinin anlayacağı kadardır demişler.
ben diyorum ki senin gözün ve beynin kısıtlı, 10 km ötedeki dağa bakarken aradaki milyarlarca-trilyonlarca atomu görmeyen milyarlarca mikrop bakteri fungus mikroorganizma vs göremiyorsun, kuşları sinekleri böcekleri vs göremiyorsun. kısıtlı çünkü gözlerinin imkanı. ama sen bu kadar kısıtlı organlarınla diyorsun ki ben görmediğim şeye inanmam. senin görmüyor olman onun olmadığı manasına mı gelir?
kişi ne anlıyor? ben dağa bakarken dağı taşı görüyorum. (sanki ben bunu diyormuşum gibi anlamış.)
aferin.
edit: cümle içinde kullanalım. ben cortex gördüm. babamın cortexi var. (yok o corvette idi.)
mükemmellik batağına saplanmış insanlar tarafından sürekli inkar edilen gerçek. bilindiği gibi insandaki bir çok özellik mükemmelleştirilerek, önümüze servis edilmektedir. elektromagnetik spektrum ölçüsünde görebilen bir göz, oksije miktarına bağlı olarak nefes alabilen bir bünye ve benzeri birçok özellik iddia edildiği gibi bir tanrının yaratma kudretini değil de evrimin ortama göre canlı geliştirmesine bağlıdır. bu sebeple tanrı bir sanrıdır.
aslında hiç bir müslüman allaha inanmıyor, kendilerine öğretilen allahın varlığına inanıyor ki aradaki fark muazzam. hiç birisi düşünüp tanrıyı bulmuyor çocukluklarından itibaren onlara öğretiliyor. ve öğretimden kaynaklı tüm sorunları da alıyor içine bu durum.
tabi bu öğretim tüm müslümanlara, muhammedin temporal lob epilepsisinin bir armağanı. onun yarattığı sanrıların tamamına bugün 1,5 milyar insan kendilerine öğretildiği şekli ile inanıyor.
şu gözün mükemmelliği sanrısı kadar byük bir sanrıdır.
göz mükemmel değildir, elektro manyetik spektrum diye bir şey var. insan gözü bunun bahsedilmeye değmeyecek kadarını görür. gece zaten görmez. sırf socalled allah ona bu gözü verdi diye gece ölen insan sayısını düşünün.
amına koyim baktığım her yeri görüyorum lan super demek le super olmuyor hiç bir şey; göz şöyle çalışır, karşında 3d 3 boyutlu bir hareket dünyası var. buradan fotonlar yansıyıp gözüne geliyor, oradan geçip 2d bir alana düşüyor fotoğraf şeklinde (retina), sonra bu retina, beyne sinyaller iletiyor, kimyasal, bu sinyaller ile beyin de retina üzerindeki 2d resmin görüntüsü tekrar 3d olarak beyne yorumlatarak yaratmaya çalışıyor.
yani 3d bir görüntü var önünde 3d sinema perdesi olsun bu, onu bir tanıdığına gel bak demek yerine, almışsın eline fotoğraf makinesini resmini çekmişsin, sonra bu resmi bilgisayara atıp ekrandan tekrar fotosunu çekiyorsun sonra bunu bir 3d programına atıp, renderlamaya çalışıyorsun. muazzam kayıplar yaşıyorsun orijinal görüntüden.
buna da utanmayıp mükemmel diyorsun.
hayır o değil, ben asıl çalışma prensibi hakkında hiç bir şey bilmediği göz hakkında, "dağa bakıyom dağ taşa bakıyom taş görüyom demek ki mükemmel lan" sanrısına sahip olan beynin cortexini merak ediyorum, nasıl da dümdüzdür o süt gibidir.
Ataistlerin tartıştığı, onlarca kitap yazdığı bu konu hakkında bilimsel bir kanıtın olmadığı, eğer Tanrı var olsaydı bilim adamlarının bunu mutlaka kanıtlıyacağını söylüyorlar, Bilimsel bir delil isteyen ataist'ler için bilim dalının en güçlü yazılımı olan matematik ile förmüle edilmiş O'nun varlığını gösteren kısa bir makale hazırlıyorum,Önce okuyun ... ataistlere ulaştırılması için sonsuza kadar paylaşın.
ilk emir - ilk sayı
Oku emri ile geldi ilk ayetler,O halde emire itaat etmeli ve okumalı .. sadece 3 dakika zamanınızı alacaktır .. evrenin neresine giderseniz gidin matematiksel hesaplamalarda sayıların neden 10 adet karakter içerdiğini düşünün, 1,2,3,4,5,6,7,8,9,0 ile bütün problemleri çözdüğümüz ve her durumu förmüle ettiğimizi düşünün...
Peki bu sayıların ilk'i olan 1 sayısının ilk olduğunu çarpma ve bölme işlemlerinde etkisiz eleman olduğunu ilk okul sıralarında öğrendik, aslında bize bir işaret olarak dilimizden hiç düşürmediğimiz bir ifadeyi apaçık anlatmıyormu? Allah birdir.! evet o eksilmez ve çoğalmaz ortaksız olan tek Allah'tır.. Daha açık şekli ile ifade edecek olursak matematik'te kullandığımız çarpma ve bölme işlemlerinde etkisiz elemandır bir sayısı.. Bu sayı şüphesiz O'nu ifade ediyor.. Bu sayı karakterlerini birer birey olarak düşünürsek en üst'te herzaman O vardır, 1,2,3,4,5,6,7,8,9,0, .. Şimdi can alıcı noktaya geliyoruz, bu satırdan itibaren okuduklarınıza inanamıyacaksınız, gönül gözünüz açık olsun.. Allah'ın varlığından şüphe edenlere ders olsun, bu dersten sonuç çıkaranlara müjdeler olsun.
Çarpım = Doğum (yeniden doğuş,ortaya çıkma,çoğalma) * (bakınız: sayfa sonu)
Bölüm = Ölüm (geriye dönüş) * (bakınız: sayfa sonu)
1 Sayısı
1X1=1 Sonuç Herzaman Bir çıkar Bu Sonuca Göre Bu sayı Allah'ı ifade eder. Eksilmez ve Çoğalmaz tek varlık Allah'tır.
1/1=1 Sonuç Herzaman Bir çıkar Bu Sonuca Göre Bu sayı Allah'ı ifade eder. Eksilmez ve Çoğalmaz tek varlık Allah'tır.
Çıkan Ders: Eksilmeyen ve çoğalmayan varlığın, öncesi ve sonrasıda olmaz, eşi benzeri olmaz tek'tir.. (sadece sıfatları ile bilinen O'ndan başka eşi benzeri olmayan bir varlığı düşünebiliyormusunuz !? ). Ezelden beri vardır ebediyete kadar var olacaktır.
2 Sayısı
2 sayısı çoğalmak veya çoğunluğu temsil eder, bu sayıyı görünce ilk aklımıza gelen "çift" olur.. Yeryüzündeki ilk çift Adem Peygamber ile Havva anamızdır.. Çoğalma 2 ile başlıyor, bütün sayı karakterlerini tekrar çoğaltıp (çarparak) öldürelim (bölelim)
2x2=4 Evlendi ve çoğaldılar insan nüfusu olarak gözönüne aldığımız zaman sayının çoğaldığını gördük, çoğalabilen bir varlığın eşi benzeri olur. Bu insandır..
2/2=1 Zaman geldi öldüler, ve 1 rakamı ortaya çıktı.. yani her ölüm sonrası 1 sayısına geri döndüler.. yani kaçınılmaz son olan Allah'a geri dönüşü görüyoruz.
3 Sayısı
Aynı 2 de olduğu çoğalabilen bu varlık ilahi emir üzerine yeryüzünde varlığını sürdürebilmek için 9 sayısına kadar çoğalmış ve bügüne dek gelmiştir !
aynı işlemleri 4,5,6,7,8,9, ilede yaptığımız zaman insan nüfusunun giderek çoğaldığını görüyoruz. Bu satırlardan itibaren bu birimleri insan nüfusu olarak ele aldık , bunu şimdi 1 rakamından itibaren zaman birimi olarak ele alıp açıklamaya çalışıcam.. Nereye kadar devam edecek sorusunu anlamamız için yazdıklarımı lütfen okumaya devam ediniz.
3x3=9 Çogalan insan nüfusu ve ..
3/3=1 Bölündüğü zaman ( ölüm ) dönüşün olduğu yer
(Çıkan sonuç 1 sayısı Dönüş her zaman Allah'ın yanı. )
7 Sayısı (Son Peygamberin Zamanı)
Aynı işlemler bu sayı içinde geçerlidir, insan nüfusu olarak düşündüğümüz zaman 7. zamanda yaşayan veya 7. zamana kadar yaşamış insan topluluğunun yeryüzündeki sayısını ifade eden çoğunluk oranı.. Bu oran 10 üzerinden 7 dir.. Matematik'teki ifadelerin 10 karakter , her karakterinde insan nüfus sayısı olduğunu düşünelim.. Bu birimleride 1. zaman 2. zaman gibi düşünelim.
Son Peygamberin doğduğu saniye hangi zamana denk geldi ve neden ?
Şüphesiz son Peygamber Hz. Muhammed (a.s) gönderilmiş 124 bin Peygamberlerin sonuncusu ve en üstünüdür. O peygamber öyle bir zamanda dünya'ya geldi-ki tarih olarak kabul ettiğimiz Hz. isa Peygamberin doğumundan tam 571 yıl 4 ay 28 gün sonra doğmuştur ! Peki nedir bu zamanı özel yapan ? Hemen açıklamasına geçelim, Aklınızdan bir sayı tutun, herhangi bir sayı ! örnek : 5874 .. bu sayıyı 7 sayısına bölün .. Çıkan sonuç şu olacaktır
839,142857142857142857142857142857.....
ardaşık şekilde devam eden bir sayı hanesi goreceksiniz
142857142857142857 bu sayıların icinden
(571) (4) (28) olanları ayırıp bakınız .
571 senesi 4. ay ( nisan ayı ) 28. gün ( kutlu doğum haftası olarak kutladığımız kesin olarak onun doğduğu günü bilmedigimiz bu gün çıkmıyormu?
Aynı işlemi başka bir sayı ile yaptığımız zaman bu sonuca ulaşacaksınız,
Aklınızdan tuttuğunuz herhangi bir sayıyı 7 rakamına bölün.. (7 ve 7 sayısının katları hariç, işlem sonucunda virgül ile ayrılmış sağ taraftaki sayıları takip ediniz.)
Allah (c.c) Son Peygamberi "ben kainatı onun yüzü suyu hürmetine yarattım" dedi.
Kainat'taki kendi halinde bırakılmış her nesnenin ağırlığı,çapı,hacim hesabı pi sayısı olarak kullandığımız 22/7 yani 3,1428571428571... degilmiydi ?
PI sayısına en yakın sayı olarak kullandığımız bu sayıyı gerçek pi sayısına daha yakın hesapladığımız zaman tam olarak 28 nisan 571 yılında Peygamber efendimiz Hz. Muhammed'in ( s.a ) doğduğu saat ,dakika bulunamazmı? O zaman bu zaman degilmidir sizce ? Sizce onun doğduğu zaman tesadüfmüdür? Hangi sayıyı 7 rakamına bölersek bölelim çıkan sonuç onun doğduğu sene-ay-gün 'ü gösteriyorsa bu hala sizin için küçük bir delil degilmidir? Bilimsel bir kanıt arayanlara Mehdi'nin geleceği günümü açıklamak gerek? veya Kıyamet şu gündür demekmi lazım! .. Bu size yetmedi ise daha fazlasını bilmek isterseniz okumaya devam edin.
Bütün sayıları canli birer birey olarak düşünün
1,2,3,4,5,6,7,8,9,0
Her birisi bir zamanı ve insan nüfusunu temsil ediyor, hepsi canlı !
Kıyamet'ten evvel bir sofrada yemek yemiş karnı doymuş birer canlı gibi hepsi helalleşecekler, her birisini bir kapalı bir oda'da düşünün, 1 sayısının 2 ile bir defa 2 sayısının 1 ile 2 defa helalleştiğini hayal edin, bu helalleşmenin her sayının kendi birimi kadar olduğunu var sayalım, ortaya çıkan kombinasyonu hesaplamak istermisiniz ? hiçbirşeyi ifade etmek istemeden size bir ipucu versem sonuca siz varmak istermisiniz?
1+2+3+4+5+6+7+8+9+0=45
45x45=2025
Bu işlem sonrası ortaya çıkan rakamın bir tarih olduğunu düşünmek bile istemiyorum.
Korkum şudur-ki o kapalı oda içerisinde bütün sayıların birbiri ile tokalaşıp helalleştiği zaman son olarak sıfır ile tokalaşmasıdır.. Yani yutan eleman olan sıfır sayısının bütün zamanlara dokunması,herşeyin bir anda yok olması, zamanın durması veya geriye dönüşü olmayan sonsuzluğa giden zamanın tekrar kaldığı yerden devam ederken bizide içinde alıp yürümesidir.
Umarın bu tarih Hz. Mehdi'nin ve Hz. isa'nın dünyaya geliş tarihi olur.
Matematiksel ifadeler bize daha kötüsünü işaret ediyor .
Şuan yaşadığımız zaman birimi mutlaka 9 olarak gözükmektedir.
7. Zaman peygamberimiz zamanıdır. (Doğduğu zaman)
1. Zaman her zaman öncesi ve sonrası olmayan (sonsuzluk) Allah'ın zamanıdır.
2 ile 7. zaman arasında gelen peygamberlerin sonuncusu olan
Hz. Muhammed (a.s) 124.000 peygamberin en sonuncusu ve en üstünüdür.
Bilgisayar'ın icadına kadar geçen zaman içinde bilim adamları sıfır ile sıfır'ın çarpımı veya bölünmesi ile çıkan sonucun bazı bilimcilerin sadece sıfır olacağı, bazıları tarafından sonsuza kadar devam eden sıfır (0,000000000.... ) sonucu çıkacağı şeklinde farklı görüşleri olmuştur, bilgisayar bu sonucun sonsuza kadar sıfır üretmek olduğunu 1950 li yıllarda bize kanıtlamıştır. Yani ölümden sonraki sonsuz hayatı işaret ediyor gibi çıkan sonuç.
1x1=1 Çoğalmaz 1/1=1 Eksilmez (Allah c.c)
2x2=2 ilk insanlar 2/2=1 (tekrar 1 olur ve Allah'a geri dönerler)
3x3=9 insan nüfusu çoğalıyor 3/3=1 (tekrar 1 olur ve Allah'a geri dönerler)
4x4=16 insan nüfusu çoğalıyor 4/4=1 (tekrar 1 olur ve Allah'a geri dönerler)
5x5=25 insan nüfusu çoğalıyor 5/5=1 (tekrar 1 olur ve Allah'a geri dönerler)
6x6=36 insan nüfusu çoğalıyor 6/6=1 (tekrar 1 olur ve Allah'a geri dönerler)
7x7=49 insan nüfusu çoğalıyor 7/7=1 (tekrar 1 olur ve Allah'a geri dönerler)
8x8=64 insan nüfusu çoğalıyor 8/8=1 (tekrar 1 olur ve Allah'a geri dönerler)
9x9=81 insan nüfusu çoğalıyor 9/9=1 (tekrar 1 olur ve Allah'a geri dönerler)
Bölüm sonucu (bölüm ölüm ise) sürekli 1 çıkar .. Kaçınılmaz son O'na geri dönüştür.
0x0=0,0000000(sonsuz sıfır)0001 KIYAMET
(1 sürekli olacak sekilde sürekli sonsuza kadar sıfır üretir, sonsuzluk)
0 Bu kıyametin işareti olabilirmi? 0/0=0.00000000000............... yeniden doğuş,ortaya çıkma,çoğalma'nın mümkün olmadığı zaman birimi, daha açık ifade ile çarpma ve bölmenin etkisiz olduğu zaman.
KUCUK KIYAMET iŞARETi : 1X1=1/1=1 (EKSILMEYEN VE COGALMAYAN ALLAH'TIR) O BIRDIR.
EKSILEN VE COGALAN DIGER RAKAMLAR ISE INSANI VEYA YARATILANI TEMSIL EDER.. BU SAYILARIN SIFIR ILE CARPIMI :
2X2=4 4/4=1 ... CIKAR BU KUCUK KIYAMET'TIR.. INSANIN KENDI ÖLÜMÜDÜR.. SONUCUN 1 CIKMASI SADECE ALLAH'A DÖNÜŞÜ GÖSTERiR.
BUYUK KIYAMET iSE:
0X0=0,0000000000000........... YANi ZAMANIN 9 DAN SONRAKi GELENi, SIFIR BIRIMI.. HiÇLiK YOKLUK ARTIK ANLAMSIZ OLDUGU ZAMAN BiRiMi..
Kuran'da "kıyamet saati"nin geleceği haberinin yanı sıra, o zaman yaşanacak olaylar da tüm aşamalarıyla tasvir edilmiştir: "Gök yarılıp-parçalandığı zaman" (Hakka Suresi, 16), "Denizler tutuşturulduğu zaman" (Tekvir Suresi, 6), "Dağlar kökünden sökülüp savrulduğu zaman" (Mürselat Suresi, 10), "Güneş köreltildiği zaman" (Tekvir Suresi, 1)…
insanların bu olağanüstü durum karşısındaki korkuları, panikleri ve şaşkınlıkları da ayetlerde detaylı olarak anlatılmış, kaçacak veya saklanacak herhangi bir yer bulamayacakları, hiç kimsenin onları bu azaptan koruyamayacağı bildirilmiştir. Kainatın sonunun nasıl olacağının tarih boyunca hep merak uyandırdığı Kuran ayetlerinden anlaşılmaktadır. Ayetlerde bildirildiğine göre, insanlar Peygamberimiz (sav)'e kıyamet saatinin ne zaman geleceğini sormuşlardır:
“Saatin (kıyametin) ne zaman demir atacağını (gerçekleşeceğini) sorarlar.” (Araf Suresi, 187)
Rabbimiz, Peygamberimiz (sav)'e bu soruya "Onun ilmi yalnızca Rabbimin Katındadır." (Araf Suresi, 187) şeklinde cevap vermesini emretmiş, böylece kıyametin zamanını sadece Kendisi’nin bildiğini haber vermiştir. Kuran'da kıyametin ne zaman kopacağı ile ilgili bir tarih bildirilmez, ancak kıyamet öncesinde ortaya çıkacak alametler haber verilir. Bir ayette kıyametin birçok işaretinin bulunduğu şöyle bildirilir:
"Artık onlar, kıyamet-saatinin kendilerine apansız gelmesinden başkasını mı gözlüyorlar? işte onun işaretleri gelmiştir…" (Muhammed Suresi, 18)
insan gözünün kabiliyeti nedir ki? çıplak gözle açık bir günde 20 km???? dürbünle 50 km??? sıradan bir telekopla kaç ışık yılı??? ya büyük bir teleskopla?
10 km ötedeki dağa bakarken burayla dağ arasında hiç bir şey yok der kişi. ya aradaki onbinlerce kuş-sinek böcek? ya polenler? mikroplar? trilyonlarca atom ve molekül?
ve insan bu kadar kısıtlı bir gözün görmediğine inanmıyor öyle mi?
allah'tan en çok korkanlar allah'ın varlığını kabul ediyorken, allah'tan hiç korkmayanlar bilakis zaten yok diyenlerdir.
şimdi bir düşün ey sevgili ateist, sen diyorsun ki allah yok. ne güzel değil mi? çal, çırp. hak ye. oh mis.
uzerinde gayet kolaylikla degisiklik yapilabilecek yargidir: allah'in gercek oldugu sanrisi, gercek allah sanrisi, ve anlam degismeyecektir.
bu cumle bu nedenle icinde uretilip tuketilen bir mantiga sahiptir. soyle ki: allah'in sanri oldugunu dusunmeyen biri zaten kafasindakinin gercek oldugunu dusunur. allah kavrami o'nun bildigi gercekligin bir parcasidir, ta kendisidir. dolayisiyla, birisi "allah'in sanri oldugu gercegi" diye bir tanimlama ile karsisina ciktigi zaman, iddiada bulunanin gercegi bilmedigi, asil iddia sahibinin bir sanri icinde oldugunu dusunecektir, ve inanacaktir. demek ki ancak allah'a gerceklik anlayisi icinde yer vermeyen bir kisi (ateist/kafir/inanmayan vs.) bu cumleyi sarfedebilir. burada hangisinin "gerceklik" anlayisinin dogru olduguna kim karar verecek? ya da neye gore karar verilecek? zaten sorunumuz butun insanligin uzerinde mutabik kalacagi mutlak bir gerceklik memleket saat ayari merkezi olmamasi. demek ki kafalar kendi gerceklik anlayislarini bu ortak saate gore ayarlayamazlar.
kafalar neye gore ayni gerceklik duzleminden bahsedebilir? nasil bir alan her iki gercek kabullenisin de test edilebilmesini saglar? allah'in sanri oldugunu iddia edenler bilimsel bir ispat kullanmayi ve seylerin fiziksel varoluslarini, baglantilarini referans alirlar. allah'in gercek oldugunu iddia edenler ise duygularin referans alinmasi ve sebep sonuc iliskisinin basit tutulmasini tercih ederler. ancak her ikisi de kirmizi baslikli kiz'in masal oldugunu veya superman'in bir hayal kahramani oldugunu, kesinlikle "gercek" olmadiklarini; ya da antik yunan'in tanrilarinin uydurma oldugunu, ve gunese tapmanin sacma oldugunu soyleyecektir. ama bu ortak nokta hangi mantiga gore bu orneklerde bu kadar evrensel calisabilmektedir? nasil olur da bazi hayal mahsullerinin neye ve hangi kritere gore "hayal mahsulu" oldugunu, nelerin gercek olgunu beraber tespit edebilenler, yani ayni insanlar, sozkonusu allah oldugunda gercegin ne olduguna dair uzlasamaz? bu ikisi hangi dusunsel duzlemde bulusup neyin gercek neyin sanri oldugu konusunda anlasabilir? boyle bir yontem var mi? ortak bir olcu birimi gelistirilebilir mi? mesele budur.
islam'ın düşünce sistemine göre allah kendisini çok aleni şekilde göstermez. bunun sebepleri islam'ın temel bilgilerindendir. adamın teki bunlardan dahi habersizse bu konulardan bahsetmek yerine evcilik oyunu programını takip etmelidir.
görmediğim allaha(c.c) inanmam baktığım her yerde onu görüyorum... şimdi bunu söyleyen diyorki eğer allah(c.c) varsa nerede? neden göremiyorum, tanımlayamıyorum? Allahı(c.c) görememek allah(c.c) görünmediği için değildir sadece sen görmeyi bilmediğin içindir. şimdi ben bu inkarcılara inanmıyorum çünkü bu imkansız bkz:balık suyu red dedebilirmi? insanda yaradanını ret edemez her ne kadar etsede hep kalbinin bi ucunda vardır o.
Varın ispatı, yokun ispatından her zaman daha kolaydır. Bir elma cinsinin yeryüzünde bulunduğunu, bir tek elmayı göstermekle ispat edebiliriz. Halbuki yokluğunu iddia eden kimse bütün yeryüzünü, hatta kainatı dolaşıp, ancak ondan sonra onun yokluğunu ispat edebilir. Bu ise, imkansızlık çapında bir zorluk demektir. Öyleyse diyebiliriz ki; yok, hiçbir zaman ispat edilemez...
Bir sarayın kapılarından 999'u açık, biri kapalı olsa, kimse o saraya girilemeyeceğini iddia edemez. işte inkarcı, devamlı surette kapalı olan o bir tek kapıyı nazara verip onu göstermek ister. Aslında o kapı da, o inkarcı ve onun gibi olanların gözlerine çekilmiş perde sebebiyle onların ruh dünyalarına kapalıdır. Mümin için kapalı kapı yoktur. Yeter ki gözlerini yummasın!... Zaten 999'u herkese açıktır. Hem de ardına kadar...
işte o kapı ve delillerden birkaçı :
imkân Delili: imkân, birşeyin olması ile olmamasının eşit ihtimale sahip olması demektir. Günlük konuşmalarımızda da mümkün derken olabilir de olmayabilir de manasını kast ederiz. Yaratılmış olan her varlık bize şu gerçeği haykırır: Benim olmamla olmamam eşit idi. Şu an ben varsam, var olmamı yoklukta kalmama tercih eden biri var demektir. O ise ancak Allahtır.
Hudus delili: Hudus, sonradan olma demektir. Hudusun en büyük delili değişmedir. Bir varlıkta değişme varsa, bu hareketin bir ilk noktası olacaktır. işte o noktadan önce o şey varlık sahasına çıkmamıştı. Henüz yoklukta iken var olmayı kendi kendine irade edemeyeceğine ve buna güç yetiremeyeceğine göre bu var oluş Allah’ın yaratmasıyla gerçekleşmiş demektir. Maddenin termodinamik kanununa göre sürekli yokluğa doğru kayması, kainatın durmadan genişlemesi, güneşin süratle tükenişe doğru yol alması gibi hadiseler, bu varlık aleminin bir başlangıcı olduğunu gösteriyor.
San'at: Atomdan insana, hücreden galaksilere kadar bütün kainatta, ince ve baş döndürücü bir sanat göze çarpmaktadır. Evet, bir baştan bir başa kainattaki her eser şu özelliklere sahiptir:
Büyük sanat değeri taşır.
Çok kıymetlidir.
Çok kısa zamanda ve çok kolay yapılmaktadır.
Çok sayıda olmaktadır.
Karışık ve çeşit çeşittir.
Devamlıdır.
Halbuki, kısa zamanda, çok sayıda, kolay ve karışık yapılan işlerde san'at ve kıymet olmaması gerekir. Ancak yapan Allah (c.c.) olursa, o zaman her şey değişir ve zıtlar bir araya gelebilir!..
Devir ve Teselsülün Muhal olması: Devrin muhal olduğu şu misalle açıklanıyor. Bir yumurtayı tavuğun yaptığını iddia eden adama soruyorsunuz. Tavuğu kim yaptı? Buna karşılık onun çıktığı yumurtayı gösteriyor. Buna göre tavuğu aradan çıkardığımızda yumurta yumurtayı yapmış oluyor. Bu ise muhaldir. Teselsül ise bir şeyin silsile halinde ta ilk noktasına kadar gidip o ilk varlığı kimin yaptığını sormak suretiyle Allah’ın varlığını ispat metodudur. Yani bu meyveyi şu ağaç yaptı, o bir önceki meyveden oldu, o da bir önceki ağaçtan. Böylece ilk ağaca yahut ilk meyveye kadar varıyor ve soruyoruz : Bunu kim yarattı diye .
Kur'an yolu devir ve teselsülden çok farklıdır. Yumurtayı kim yaptı? Yahut meyveyi kim yaptı? sorusunun cevabı, doğrudan doğruya, “Allah yarattı” diye cevap verilir. ilim, irade, şefkat, merhamet kavramlarından bir nasibi olmayan, insanı tanımayan, hikmetten, sanattan anlamayan bu sebeplerin (tavuğun ve ağacın) sonucun yaratılmasında hiçbir tesirleri olmadığı ispat edilir. Böylece devir yahut teselsül deliline gerek duyulmaz.
Hikmet ve gaye delili: Her varlıkta kendisine mahsus bir gaye, bir maksat, bir fayda takip edildiği göze çarpmakta ve hiçbir şeyde gayesizlik, manasızlık ve israf sayılacak herhangi bir durum müşahede edilmemektedir. Hâlbuki, ne madde aleminde, ne bitki ve hayvanat dünyasında, ne de eşya ve hadiselerde şuur ve idrak mevcut değildir ki, bu gayeler silsilesi takip edilebilsin. Öyle ise, kainattaki bu şuurlu işleyişi ve bu hikmet ve gayeleri ancak Allaha isnat etmekle makul bir yol tutmuş olabiliriz.
Yardımlaşma delili: Yağmurun toprağın imdadına, güneşin gözlerin yardımına koşmalarından, ta havanın kanı temizlemesine kadar, bu alem bir yardımlaşma hareketiyle adeta dolup taşmaktadır. Bu yardımlaşmayı yapan taraflar birbirlerini tanımamakta, bilmemektedirler Öyle ise bu merhametli icraatı sebeplere vermek mümkün değildir.
Temizlik: Kainattaki nezafet ve temizlik, başlı başına bir delil olarak, bize Kuddüs ismiyle müsemma bir Zat'ı (c.c.) anlatmaktadır. Toprağı temizleyen bakteriler, böcekler, karıncalar ve nice yırtıcı kuşlar; rüzgar, yağmur ve kar; denizlerde buzullar ve balıklar; gezegenimizde atmosfer, uzayda kara delikler; bünyemizde kanımızı temizleyen oksijen ve ruhumuzu sıkıntılardan kurtaran manevi esintiler, hep Kuddüs isminden haber vermekte ve o ismin verasındaki Zat-ı Mukaddes'i göstermektedir.
Simalar: Herhangi bir insanın siması, en ince teferruatına kadar kendisinden evvel geçmiş milyarlarca insandan hiçbirisine birebir benzememektedir. Bu kaide, kendisinden sonra gelecekler için de aynen geçerlidir. Bir cihette birbirinin aynı, diğer cihette birbirinden ayrı milyarlarca resmi küçücük bir alanda çizip, sonra da kendileri gibi olması mümkün, milyarlarca resimden ayırmak ve her şeyi sonsuz ihtimal yolları içinde bir yola ve bir şekle sokmak, elbette ve elbette yarattığı her varlığı, hem de hiç kapalı bir yanı kalmamak üzere bilen ve o varlığa istediği şekli vermeye gücü ve ilmi yeten Cenab-ı Hakk'ı en sağır kulaklara dahi duyuracak kuvvette bir ilandır.
Fıtrat ve Vicdan Delili: Allahı tanımanın sayılamayacak kadar çok delil ve işaretleri insanın yaratılışında, fıtratında mevcuttur. Bunlardan birkaç örnek: insan fıtratı ve vicdanı her nimetin mutlaka şükür istediğini bilir. Bir peygambere kavuşmuş ve hidayete ermişse şükrünü Allaha yapar. Aksi halde batıl mâbutlara tapar. Bu tapma insan vicdanın insanı zorlamasıyla gerçekleşir. Güzelliği takdir hissi de insan fıtratında mevcuttur. Sergiler, fuarlar bu his ile gerçekleşir. insan bu yaratılışının gereği olarak, şu sema yüzünde sergilenen yıldızları, zemin yüzünde boy gösteren çiçekleri, ağaçları, ormanları dolduran ceylanları, aslanları, denizlerde kaynaşan balıkları seyretmek ve onlardaki ilâhî sanatın mükemmelliğini takdir etmek durumundadır.
Tarih: Dinler tarihi şahittir ki, insanlık hiçbir devrini dinsiz geçirmemiştir. Batıl, hatta gülünç dahi olsa, hemen her devirde bir dine inanmış ve bir manevi sistemi takip etmiştir. insan fıtratına inanma duygusunu Allah koymuştur ve insan O’na (Allah’a) inanmakla mükelleftir.
Kur'an: Kur'an-ı Kerim'in Kelamullah olduğunu ispat eden bütün deliller, aynı zamanda Cenab-ı Hakk'ın varlığını da ispat eder durumdadır. Kur'an'ın Allah kelamı olduğuna dair yüzlerce delil vardır. Bunlar, Kur’an ile alakalı islam kaynaklarında en ince teferruatına kadar mevcuttur. Bütün bu deliller, kendilerine mahsus dilleriyle "Allah vardır" derler.
Peygamberler: Peygamberlerin ve bilhassa Peygamberler Efendisi iki Cihan Serveri'nin (a.s.m) peygamberliğini ispat eden bütün deliller de, yine Cenab-ı Hakk'ı anlatan delillere dahil edilmelidir. Zira Peygamberlerin varlıklarının gayesi, Tevhid; yani Allah'ın varlık ve birliğini ilan etmektir. Öyleyse, her peygamberin kendi peygamberliğini ispat eden bütün delilleri, aynı zamanda, Cenab-ı Hakk'ın varlığına da delil olmaktadır. Bir peygamberin hak nebi olduğunu ifade eden bütün deliller, aynı kuvvetle, hatta daha da öte bir kuvvetle "Allah vardır ve birdir" demektedir.
öyle bir vakıa düşünün ki ne hayal edilebilsin ne de suretlendirilebilsin. sadece inanılsın ve itaat edilsin. işte bu da takıntılı zihinlerdeki sanrının birebir özelliğidir. sizi hapseder ve korkuyla kendine bağlar. bir de meşrulaştırılmış düşünceler yaratır ki artık esiri olmuşsunuzdur.