allah'ın "hem döverim hem severim" çizgisinde ortaya çıkarttığı olaydır. hem de son peygamberine. uzuuuun uzun yıllar önce muhammed islam dinini yayma çalışmalarının yoğun olduğu bir dönemde bu minvalde hararetli çalışmalar yaparken yanına gelen kör bir insanın islamı öğrenme isteğini daha önemli işleri olması gerekçesiyle geri çevirmiştir. bunun üzerine allah durur mu? yapıştırmış sureyi. abese suresinde geçen ayar ayetleri şu şekilde parafa alınabiliyor, denedik, bak;
**
hz. muhammed , bir gün islâmiyet ve müslümanlara şiddetli muhalefetleriyle bilinen velid bin muğire, utbe bin rebîa, ümeyye bin hâlef gibi birçok kureyş ileri gelenleriyle konuşuyor, onlara îmân ve kur'ân hakikatlarından bahsediyordu.
zaman zaman muhataplarının dikkatlerini canlı tutmak ve dinlemelerini sağlamak maksadıyla da, "nasıl, güzel değil mi?" diye soruyordu. o sırada bir hak aşığı çıkageldi. maddî gözden mahrum, fakat mânâ gözü açık bu zât, hz. hâtice'nin dayısı oğlu ashabdan abdullah bin ümmi mektûm idi. âmâ olduğundan peygamber efendimizin kimlerle konuştuğunun farkında değildi. "yâ resûlallah," dedi, "beni irşad et, bana kur'ân okut, allah'ın sana öğrettiklerinden bana birşeyler öğret." hz. muhammed bütün dikkatini kureyş ileri gelenleri üzerine islâmiyeti anlatmak için teksif ettiğini fark edemediğinden bu arzusunu birkaç sefer tekrarlayıp durdu. hz. muhammed bu durumdan sıkıldı ve rahatsız oldu. onunla pek ilgilenmedi. zira, o her zaman gelip kendisinden islâmiyetle ilgili herşeyi öğrenebilirdi. ama, kureyş müşriklerinin ulularını bir daha böyle toplu halde bulma imkânını elde etmeyebilirdi. onların islâmiyeti kabul etmeleri veya düşmanlıklarından vazgeçmeleri ise, kureyş'in toptan müslüman olma mânâsına geliyordu. işte bu sebeple hz. muhammed, dikkatinin dağıtılmak istenişinden rahatsız olmuştu. ve bunu haliyle de izhar etmişti. hz. muhammed, kureyş ileri gelenleriyle konuşmasını bitirip kalkacağı sırada vahiy geldi. gözlerini kapayıp daldı. abese sûresi nâzil oldu. sûrede hz. muhammed'in davranışından bahisle şöyle buyuruluyordu:
"yanına âmâ geldi diye yüzünü ekşitip döndü. nereden bileceksin, belki de o günahlarından arınacaktı. yahut öğüt alacak ve öğüt kendisine fayda verecekti. öğütle ihtiyaç duymayan kimseye gelince, sen ona yöneliyorsun. onun inkâr ve isyan pisliği içinde kalmasından sen mes'ul değilsin. sana koşarak gelen ve allah'tan korkan kimseyi ise ihmal ediyorsun. sakın! o kur'ân bir öğüttür. dileyen ondan öğüt alır."
evet, kur'an'ı dinlemek arzusu duymayan, ondan istifadeyi düşünmeyen kimselerin islâmiyete girmemesi ve nefsini temizlememesi hz. muhammed'in üzerine bir mesuliyet yüklemiyordu. çünkü, onun vazifesi sadece islâmı hakkıyla tebliğdi. ancak, hak ve hakikatı öğrenmek arzusunu izhar eden bir müslümandan yüz çevirmek, ona bilmediği hakikatleri öğretmemek, arzusuna cevap vermemek, işte böylesine ikazı gerektiriyordu.
**
yani neymiş, peygamber de olsan fırça yiyebiliyorsun. hem de dünyanın sonuna kadar hatırlanacak şekilde.
edit: arkadaş kaynak olarak sure veriyoruz, kuran'ın bizzat kendisini gösteriyoruz yine yaranamıyoruz.
"hz muhammed" ve "ayar" kelimelerini yan yana koymanın bilinçaltında çok "hoş" hisler uyandırdığı anlaşılan bazı zevatın yeni geyik denemesi olan bir ifade. tabii aynı surede peygambere yapılan uyarının yanı sıra asıl "ayar"ın hangi zihniyete verildiğini görmek, detaylı okuyunca mümkündür aslında * :
--spoiler--
1 - (Peygamber) Yüzünü ekşitti ve döndü.
2 - Kendisine âmâ geldi, diye.
3 - Ne bilirsin, belki o temizlenecek?
4 - Veya öğüt belleyecek de öğüt ona fayda verecek.
5 - Ama buna ihtiyaç hissetmeyene gelince,
6 - Sen ona yöneliyorsun.
7 - Onun temizlenmemesinden sana ne?
8 - Ama sana can atarak gelen,
9 - Allah'tan korkarak gelmişken,
10 - Sen onunla ilgilenmiyorsun.
11 - Hayır hayır, sakın. Çünkü o Kur'ân bir öğüttür.
12 - Artık dileyen onu düşünür.
13 - O, değerli sahifelerdedir.
14 - Yüksek tutulan tertemiz sahifelerde.
15 - Yazıcıların ellerindedir,
16 - Değerli, iyi yazıcıların.
17 - O kahrolası insan, ne nankör şey.
18 - O yaratan onu hangi şeyden yarattı?
19 - Bir damla sudan, onu yarattı da biçime koydu.
...
--spoiler--
allah'ın ayar verme kudretine sahip olmasını değil de hazreti muhammed'in ayar alamayacak kadar kutsal olmasını söylemek de bu ayarın kapsama alanına girer. zira allah en yüce varlıktır. 3 çağ boyunca ayar vermiş insanlığa, şuradaki ayar şahsa yönelik diye ouuw. olmaz.
abese suresinin on yedinci, on sekizinci ve on dokuzuncu ayetlerinde geçen ifadelere muhatap olan zihniyetin, peygamberine bile uyarıda bulunan "mutlak gücün" ikazını "ayar" olarak algılamasıdır.
bu kadar güzel ve hikmetli bir olaya ayar diyenin allah bin türlü ayarını versin.bu aynı zamanda allah ın ateistlere verdiği ayardır. hani muhammed o nu uydurmuştu?
biriside çıkıp yaptığın yanlıştan dolayı fırça atarsa görürsün ayarı demeye getirip aklı sıra dini yoldan ders vermeye çaılştığını zannedip söylediği sözlerden dolayı büyük günaha giripte girdiği günahın farkına varamayan yazar.