din kafaların iddiasıdır, allah'ları kalplerdeki "kötülüğü" bilir; "sevgi" nedir, "korku" nedir anlar, "utanma" "şehvet" "arzu" gibi hadiseleri tanır ve değerlendirir. bu demektir ki, allah hisseder, ya da bilemedin hislerle ilgili bir anlayışı, bir rejimi falan vardır. din kafa der ki, zaten allahları için kendisine tapılmasından sonra en önem verdiği hadise bu hislerdir: nihayetinde taşın toprağın hisleri yok, hayvanlara da birazcık vermiş, demek ki insanı diğer varlıklardan farklı kılan da, "üstün" tutan da, kendisine en yakın yapan da bu hisler meselesidir, nihayetinde kendinden üflenen ruh, parça budur. peki ama neden?
işte bu soruya din kafanın verip verebileceği yegane cevap bellidir: "biz bilmeyiz, allah'ın kendine göre bir bildiği vardır". pek açıktır ki, böyle bir cevap ile tatmin olabilmek de akıldan mantıktan ziyade "his"lere dayanan bir inanış gerektirir. "bütün kainatı yaratmış olan bir kudret hislere neden bu kadar takmış olsun?" cevabı: "ben bilmem allah bilir". peki allah "korku" hissini bilir mi? diye bir soru yöneltsek "haşa allah korkmaz" diyecek; iyi korkmaz da, korku hissi vermeyi biliyor. hissetmediği bu duygu insanların duygu haritasında çok etkili, ve hatta diğer hisleri de belirliyor. allah hissetmediği bir duygunun diğer hisler üzerindeki belirleyiciliğini nasıl tahlil ediyor? "ben bilmem, allah bilir"...
kafir der ki, hayal kahramanlarınıza sıfatlar yüklerken 99 gibi enteresan sayılar tutturmaya çalışmak yerine, biraz daha işe yarar ve tercihen insan aklına hakaret etmeyecek türden fanteziler uydurun. hislerle çalışan ama aslında hislerden anlamayan bir yaratıcı bir noktadan sonra yetersiz ve komik duruma düşer.