"çünkü var olan herşey zaten bizzat delildir,bu mükemmel ve kusursuz düzenin tesadüfen oluştuğunu düşünen kişi, ancak kendi beyninin de tesadüfen çok nadir çalışacağını kabul etmesi gereken bir ahmaktır" diye devam ettirilebilecek, laftır.
edit:gelen entrylerden anlaşıldığı üzere çok karıştırılan bir şey var ki:
allah elbet deliller sunmuştur, ancak bu onun delile ihtiyacı olmasından dolayı değildir, insanların delile ihtiyacı olmasındandır.çünkü şüphesiz onun hiçbirşeye ihtiyacı yoktur ve onun kudreti sınırsızdır.
delile ihtiyacım yok, zaten var olan her şey zaten bizzat delildir...
not: allah'ın delile ihtiyacı olmasa kutsal kitaplar ve peygamberler neden vardı? eğer allah'ın delile ihtiyacı yoksa, kutsal kitaplar ve peygamberler sahte miydi?
çünkü eğer allah isteseydi, tüm insan ırkını otomat ve irade sahibi olmayan yaratıklar olarak yaratabilirdi, bunun arkasından gelebilecek bütün "neden?" sorularına ise tasavvuf şöyle ifade eder: "o bilinmek istedi."
delile ihtiyacı olmayan bi tanrının neden delil olarak dünya'yı oluşturup içine insan denen yaratıkları doldurduğunu, kitap peygamber zincirlemesini yaptıktan sonra cennet,cehennem korkularını zihinde oluşturduğunu düşündüren saçma teist tespitidir.
iman, akli olmaktan çok kalbi bir olgudur.
allah'a inanmak istemeyen kimseye, istediğiniz kadar nakli ve akli delil sunun etkili olmayacaktır.
ister allah deyin ister tanrı; evrenin, insanın,zamanın mutlaka bir yaratıcıya yoktan var ediciye ihtiyacı olması gerektiğini söylüyor akıl bana. ve ben bu akli bilgimin üzerine nakli bilgileri de koyarak allah'ın varlığına inanıyor ve kabul ediyorum.
kendime yaptığım izah çok basit. madem bilim, kainatın yoktan var olduğunu ispatladı. o zaman onu yoktan var eden bir güç-ki bu güç yoktan var olmamış olmalı, yani kelam ilmine göre vacibu'-vücud olmalı-var. ve bu güç allah.
allah'a inanmayanın bu görüşüne de saygılıyım ayrıca. bütün sonuçlarıyla kendini bağlar bu görüşü. yalnız şunu merak ediyorum, bana şunu izah ederlerse sevinirim. şu yoktan var olma hadisesini, zihinlerinde nasıl yorumluyorlar, nasıl yoğuruyorlar? gerçekten merak ediyorum.
inananlar için %100 doğru bir önermedir. bahane arayanlar içinse muhtemelen safsata gibi algılanır. çünkü onlar çok zekidirler, zeki oldukları için sorgularlar, sorgulayınca da bazı "bug"'lar bulurlar kafalarına göre. inananların da sorgulayabildiği gerçeğini bilmezler, işlerine gelmez. oysa dinin tamamı çok basit ve anlaşılır yazılmıştır/aktarılmıştır ve mealen çok farklı anlamlar içerir, her anlamı, her önüne gelen de yorumlayamaz. tasavvufi bağlamda o* bilinmek istemiştir. dönüş onadır.
not: zenginliği istediğine, ilmi ise isteyene verendir.
ilim için istemek nedir? araştırmak, çalışmak ve üretmek. işte bunları konuşacağımıza islam dünyasının niçin ilmen gerilediğini tartışıp, gerçekten dini ilmi yaklaşımlarla değerlendirmemiz lazım. hurafelerle değil!
insandaki Allah inancı, zorunlu ve yaratılıştan olduğu için Allah'ın varlığına dair dışarıdan deliller aramaya, mantıkî ve aklî deliller sunmaya ihtiyaç yoktur. Yaratılışı bozulmamış, aklı karışmamış her insan Allah'ın var ve bir olduğunu bulur ve anlar. Bu yoldaki deliller sadece insanı uyarmak, içindeki zorunlu bilgiyi ve şuuru geliştirmek içindir. Mıknatıs ile demir birbirine yaklaşınca mıknatıs demiri çeker. Çünkü bu onun tabiatında gizlenmiştir. Bu özelliği bozulmadıkça da yaratılışının gereği gerçekleşecektir. işte insan da böyledir. O, sadece iç ve dış dünyada Allah'ın varlığını ispat eden şeylere bakarak Allah'ın varlığını bunlardan anlayabilecek özellikte yaratılmıştır. Ayrıca insanın kendi yaratılışı da bizzat Allah'ın varlığının açık bir delilidir.
kur'an'ın delil olarak gösterilmesine gerek yoktur. gidin aynaya bakın. beynin niye vücudunun en korunaklı yerinde. gözlerin niye çukurda. ey saçları uzayıp da kaşları uzamayan insan düşünmez misin?
hiçbir şeye ihtiyacı olmadığı gibi delile de ihtiyacı yoktur. ama biz gözümüzün önünü göremediğimiz için, bizim ihtiyacımız var. bizi bir deliller havuzunda yaratmış ki, belki şu yarım aklımız biraz çalışır da fark eder. her şey delildir.