Sorgulayacağım lakin bir insana dünyada yasak olan şeyler ile cennette neden ödüllendirilir.
Islam bunları ödül olarak mı görüyor yoksa vaad edilen cennette yasakların olmadığını vurgulamak için mi dünyada yasak olan cennette helal.
Kimi rivayete göre 72 kimine göre 42 huri veriliyor erkeklere.
Vaad edilen hurilere göre, adem oğlunun dünyada kadınları cinsel obje olarak görmesi normal değil mi.
Ve işin ilğinç tarafı evlendiğiniz ve size helal olan, uğruna canınızı verebileceğiniz eşiniz bu olayı garipsemeyecekmiş.
Kendinizi onun yerine koyup düşünsenize dünyada belkide ugruna ölümlerden döndüğünüz, sevdiğiniz eşiniz gözünüzün önünde 72 kişiyle ilişkiye giriyor.
Şimdi bu fikirlerimi, fikirleri hûr olmayan birine açıkladığımda kafirlik ile suçlanacağım.
Eşler vaadedilmiştir müminlere ve cenneti kazananlara kadın erkek farketmeksizin bu kadar basit. Zaten bu dünya ahiretin bir yansımasıdır. Orada ki güzelliklerin ve bolluk bereketin tasvirini peygamber, bu dünyada ki halimizin o hazzı kaldıramayacağını söyleyerek açıklamıştır. buda cennetin ne kadar güzel bir yer olduğunu belli eder. Nasıl bu dünyada eş olunuyorsa orada da olacak yani. He illa diyorsanız ki vay ben istemem onu siz bilirsiniz ki zaten meme vaadeden tanrı, beyaz kadın ticareti yapan tanrı gibi ifadelerlede ahirette zor görúrsünüz cennetide eşide. Aynı tanrı ki başkaqda yok zaten o birdir. Bunun yanında cehennem diye bir yerde vaadediyor. Sanıyorum orası daha çok hoşunuza gidecek. Orada da bu istemediğiniz güzelliklerin tam tersi acılar var. Neyse haşredildiğimiz gün öyle dersiniz artık. Tanrım biz istemiyoruz cenneti bize ters sen bize diğerini ver diye..
Kuran'da ''göğüsleri tomurcuklanmış'' kelimesi uzaktan yakından hiç bir ayetin orjinalinde geçmez.
diyanet mealine bakalım:
" 32. Bahçeler ve üzüm bağları vardır.
33. Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar,
34. Ve içki dolu kâse(ler) . (Nebe Suresi) "
ilgili ayette geçen kelimelere bakalım:
Nebe Suresi 32’de bahçeler, üzüm asmaları geçiyor. 33’teki kevâib ise, o asmalarla ilgili bir kelimedir. Kevâib kelimesi, ka'be kelimesinin çoğuludur.
Ka'be, "dane" demektir. Kevaib, daneler demektir. Kaliteli manası da vardır.
.
“Ka’be”nin üzüm danesi anlamına geldiğini anadili Arapça olan herkes bilir. Ka’be kelimesinin başka bir çoğulu olan "unkûd" kelimesidir. O da salkım demektir.
Ayette geçen diğer kelime ise "etrâben" kelimesidir. Bunun manası da "denk"tir.
Ayette ne “dilber”, ne “göğüs”, ne de “tomurcuklanma” vardır. Etraben sıfattır. ayette geçmeyen "kız"ı değil, ayette geçen kevaib'i yani "daneler"i tanımlar.
Arapça’da “kevaıbe” ve “etrab” kelimeleri dişilik ifade etmez. Manası da "birbirine denk kaliteli danelerdir."
ilk başta eklediğim geleneksel meali tekrar okuyun lütfen. Bağdaki üzümden bahsederken birden göğsü tomurcuklanmış kızlardan bahsediyor. Ardından içi dolu kadehlerden söz ediyor. Hiç bir mantık örgüsü yok.
Bu ayet, erkek despotluğunun egemen olduğu yozlaşma döneminde ayetlerin, erkekler yönünde nasıl çarpıtıldığının en sade ve açık delilidir. itiraz götürmez bir gerçektir. Ayetin bütünlük arz eden doğru çevirisi şöyledir:
bu dünyada seksi kötü bir şey gibi gösterip ödül olarak seks vermesi de ayrı bir ironidir. ayrıca seksin ne tür maneviyatı olabilir? cennet dediğin kerhane oluyor bu durumda. tanrının beyaz kadın ticareti yaptığı gerçeği.