bakın o "the ilk" in ... "en" başın cevabı ister yaratıcı var olsun, ister materyalist şekilde olsun....
yok!
bak kendi inancımla... olur da sonsuza dek tanrı ile yaşabilirsem... yüzlerce binlerce defa sorucam, cevap da verecek belki ama muhtemelen, "kestirebilicem" ama anlamıycam...
ve belki kim bilir... tanrı "bile bilmiyordur" bak... o kadar diyorum.
sims oyununuzdaki karaketerle kendinizi anlatabilemek gibi...
sims deki karakterlerin yerine kendini koyun bir an... sims karakterleri olarak bilgisayar başındaki adama bir şeyler sormak gibi...
Bir şeyin illaki yaratılması gerektiği mantığına uyuyorsa şöyle bir ikilem ortaya çıkıyor.
insan ve diğer canlıları yaratan bir Allah varsa.
Onuda biri var etmeli.
Onu var edeni de biri var etmeli.
Onu var edeni de biri var etmeli.
Onu var edeni de biri var etmeli.
Onu var edeni de biri var etmeli.
Onu var edeni de biri var etmeli.
Onu var edeni de biri var etmeli.
Onu var edeni de biri var etmeli.
Onu var edeni de biri var etmeli.
Onu var edeni de biri var etmeli.
Onu var edeni de biri var etmeli.............
allahı birinin yaratması için allahtan önce bir varlık olması gerekir.yani önce, zamana tekabül eder. bir zamanın öncesi. allah zamandan münezzeh olduğu için bizim bu paradoksu kavramamız neredeyse imkansızdır. gözlerimiz 1000 km ötesini göremez. gözlerimiz sınırlı bir görüş mesafesine sahiptir. kulaklarımız belli bir frekansın üstünde veya altında duyamaz. çünkü sınırlı bir işitme organına sahibiz. keza beynimizde öyle. her şeyi kavramamız imkansızdır. beynimizinde bir sınırı var. dolayısıyla bu gibi soruların cevabını bilmek imkansızdır. allah var, veya yok demek kesin kanıtlara dayanmaz. kesin olması yüksek kanıtlara dayanır. ama kesin değildir.
"1.) doğru hüküm vardır.
2.) bilgi, doğru hükümdür.
3.) bilgi, bilen'e muhtaçtır.
4.) bilen vardır.
5.) bilgi, bilen'in bilmesiyle var edilir: bilen, bilgiyi var edendir. bilgi, bilen tarafından sürekli var edildiğine göre; bilen, var eden'dir.
6.) bilen ve var eden, her şeyin bilen'i ve var eden'idir.
7.) sadece bilgisi her şeyi çevreleyen, her şeyin bilen'i ve var eden'idir.
8.) bilgisi her şeyi çevreleyenin bilgisi, gökleri ve yeri de çevreler.
9.) bilgi; bilen'in tahtıdır.
10.) tahtı, gökleri ve yeri çevreleyen -şüphesiz- en yüce'dir, en büyük'tür, tek'tir.
11.) bilen ve var eden; en yüce'dir, en büyük'tür, tek'tir.
12.) en büyük, en yüce ve tek olan -şüphesiz- tek tanrı'dır, allah'tır."
Görüldüğü üzere allah var edilmeye muhtaç değil. "Bilen ve Var eden'i kim var etti?" diye saçma bir soru olmaz. Bilen ve Var eden hep vardır.
Edit: "bilen neden tektir?" Sorusuna cevap:
bilen'den bahsedebilmek için zamanı ve mekanı kuşatandan bahsetmek gerekir. ancak o bilen olabilir çünkü zamanın her anındaki ve mekanın her yerindeki olayları ancak zamanı ve mekanı kuşatan bilir. mekanı kuşatan tektir ve mekanın üstünde, ötesinde sonsuz büyüklüğe sahiptir.
kendi kendini yaratabileceğini zannetmiyorum. kitapta o doğmamış, doğurulmamıştır, yaratılmamıştır diye geçer
fakat şuna cevap verilmemiştir, peki nasıl var olmuş? sebep sonuç ilişkisinden ayrı tutamayız. çünkü mantık bunu reddeder.
inanmak pahasına aklı yadsırsak da mantıksızlık dairesi içine gireriz.
bence cevap net, insanlar yaratmıştır..
peki insanları kim yaratmıştır sorusunu soracaksınız. ben size daha güzelini sormadım mı? herkesin kim tarafından yaratıldığını soruyorsunuz da
son düğüme geldiğinizde neden topu taca atmak zorunda kalıyorsunuz? tatlı su kurnazları sizi.
Beyinsizce bir soru. Doğmamış, doğurulmamış, yaratılmamış, öncesi ve sonrası olmayan ve zaten bu sebeple Tanrı olan için onu kim yaratmış diye soru sormak ahmaklıktır. O yaratılmış olsa tanrı olmazdı ki.
bizi ilgilendirmeyen sorunsaldır. varlığına inanıyorsan inanıyorsun inanmıyorsan inanmıyorsun. inanan neden inanmayana, inanmayan neden inanana dayatıyor bunu anlamak mümkün değil.
bizi neden ilgilendirmiyor kısmı ise ; şahsen ben daha kendi yaradılışımı tam bilemezken beni yaradanı sorgulamak nedir. daha vücudumun 4 de 3 ünü bilmiyorum nasıl çalışır sınırları nelerdir onu bilmiyorum. ruhum nedir nasıldır onu bilemiyorum allahı mı sorgulayayım kim yaratmış neden yaratmış diye. diyorlar ki insanoğlu neden diğer gezegenlere gitmiyor. daha dünyada ayak basılmamış bir sürü yer varken diğer gezegenlere gidip oralarda yaşamı nasıl başlatacaksın. her şey bir silsile ile ilerler. insanoğlu on binlerce yıldır daha kendi yaradılışını tamamen çözememiş diğerini sorgulamak abes ile iştigal sadece. sorgulama demiyorum hobi olarak gene sorgula ama önce bir kendini çöz sonra bakarsın duruma göre.
müslümanların komik cevaplar verdiği yazmış bir tanesi de. gerçek müslüman bu soruya komik cevap vermez, ihlas suresini okur konuyu kapatır. inanmıyorsan zaten hatim de etsen boş.
tahmin ve fosillere göre yaklaşık olarak 300.000 yıl önce başlayan insanlık tarihinde, ateşe tapanlar, güneşe, aya tapanlar, şimşeklere tapanlardan sonra, sonra, sonra artık tapılacak kişinin görünmeyen bir varlık olduğunu düşünen bazı insanlar allah'ı yarattılar.
Bu soruyu herkes bi kere sormuştur herhalde kendi kendine. Cevabını bulamayacağımız sorular sormayı severiz çünkü.
Varmış gibi yaşamak ya da yokmuş gibi, hangisini seçmek isterseniz artık bu soruya cevap almaktan çok daha kolay olacaktır.
Bu inkarcıların meşhur sorusudur. Cevabı da bir kaç boyutludur. 1. Boyutu: Yaratma fiilinin kula mahsus bir durum olmadığı, ancak ve ancak sonsuz sınırsız güç ve kuvvette olana (rabb ilah allah) ait olduğu kabul edildiğinde ve yine buna sahip olanın zatından başka hiçbir güce ihtiyaç duymayacak ve herhangi bir şekilde acziyette maruz kalmayacak mutlak kudrete malik olduğunda ancak ilah olacağı da kabul edilmiş olur.
Aksi halde bu putperest romanın pagan inanışında olduğu gibi zeusu kim yarattı sorusuna benzer ki en hafif tabirle ahmakçadır. Yada ahmakları kandırmak için kurulmuş kelime oyunu tuzağıdır.
Sorunun 2. Boyutu da zamanla alakalıdır ki öncelik yada sonralık mahluka ait bir kavramdır. Cenabı allahın bir başlama noktası yokki öncesi sorulsun. Zamanı yaratan allah. Zamandan önce de kaimdi. Dolayısıyla evvelinde evvelinde yani ezelde de zatı zülcelal hz allah baki idi. Tabi bunu insan aklının ve mantığının kavraması imkansız zira akıl sınırlı halbuki cenabı hakk sınırsızdır. Ezel tarifi ve ifadesi sadece kalbi çalışan idrakin bir nebze anlaması içindir. Yoksa akıl şuur mantık (teşbihte hata olmaz) cenabı hakkın huzurunda güneşin önünde çamura saplanan eşekten farksızdır.
