allah'ın ispatını her şeyin bir ilk'e bağlanması gerektiği şeklinde açıklayanlar var. yani herşeyin varolmasını sağlayan ve varolmamış ya da varolmayan bir ilk varlık. descartes örneğin, zihnimde bir tanrı (mükemmel, kusursuz varlık, ilk varlık, varolmamış varlık) fikri olduğuna göre tanrı var demiş. bu görüşleri de kabul etmek size kalmış.
tanrı'nın varlığının ispatı gibi yokluğunun ispatı da günümüzde de en çok tartışılan meseleler. peki sorun nerede?
sonuca gitmek için kullandığınız yolun yanlışlığından kaynaklanıyor bana kalırsa.
bir diyalog geçmiş zamanın birinde,
+ benim allah'ın varlığı için x tane ispatım/delilim var.
- aslında senin allah'ın varlığıyla ilgili x tane şüphen var.
bu bana kalırsa doğru bir diyalog. yani tanrı gibi mükemmel ve kusursuz olarak kabul edilen bir varlığı sınırlı insanın akıl ya da felsefe yoluyla ispat etmeye çalışması tam manasıyla komik.
bu yüzden müslümanlar allah'ı ispat etmezler, o'na iman ederler.
işi maddiyata vurduğunuz anda o'na ulaşmanız mümkün değil. o'na ulaşmanızın yolu kalpten geçiyor.
allahın kullarının kendisini ispatından hoşlanacağını düşünüyorum,aksi takdirde bu kadar yaşamla , maddeyle ilgili deliller , ip uçları göndermezdi bize. istediği şey zaten onu bulmamız buda bir nevi ispat anlamına gelir ki. isteseydi tüm evreni kendine iman eder hale getirebilirdi. ama o kullarına güvenmektedir buda onun sonsuz sabrına delildir.
en büyük iki delili malumunuz müslümanlar için
(bkz: kuran ı kerim)
(bkz: hz muhammed)
mesele usluptur.savunma refleksiyle allahı ispat etme çabası tılsım bozar.muhatabın cüzi iradesi devreye sokulmalı,beyin sinüsleri sonuna kadar açılmalıdır.necip fazılın mümin ile kafir kitabı 184 sayfadır.üstad,184 sayfayı boşuna karalamamıştır.
kişi kendine ispat etmeye çalışıyorsa zaten şüphe duymuş olduğu düşünülebilir, düşünülmelidir ama inanmayan bir başkasına ispatlamak tam tersidir.burada büyük bi ihtimalle bir şeyin varlığını ispatlamak istiyorsan önce onun yok olduğunu kabullenmek gerektiğini söyleyen düşünceden yola çıkılmış ama bence soyut olan şeylere özellikle de inançla ilgili soyutluklara uygulanamaycak bir önermedir ki uygulanamıyor da görüldüğü gibi.
siki cetvelle ölçen adamın sikinin küçük olduğunu baştan kabul etmesine benzeyen varsayımdır. t cetveliyle ölçen adamla bir alakası yok tabii. ona saygıımız sonsuz.
doğru bir önermedir. allah olsa bile ispatlanamazdı. çünkü ispat metafizik olmayan öğelerde kullanılır. ama neden allahın olmayıp da din olgusunun bu kadar yaygın olması konusunda çeşitli ispatlar yapabilirsiniz.
allah in varligindan süphe duymak yanlis bir sey degildir. insan allah´in varligini görmedigi icin birtakim donelere ihtiyac duyabilir. bunlar normaldir. bunda bir anormallik görmüyorum ben.
peygamberler mucizelerle donatilmislarsa, ve bu mucizeleri kullanmislarsa, ya da söyle diyelim ; kullanmak zorunda kalmislarsa, bu bircok insanin allah ´in varligi konusunda duydugu süpheyi bertaraf etmek amacindan baska bir amaci olamaz. kuran da allah bile bircok kez "allah vardir ve diridir" seklinde cümlelerle teyit etmektedir.
insan akli görecelidir, insanin bütün varligi görecelerle calisir. büyük ve kücük, erken ,gec, uzun, kisa, hep görecelerle belirlenmis seylerdir. demek ki insanlarin konustuklari dillerde bulduklari tamlamalar bile karsilastirmalarla üretilmislerdir.
allah konusu bundan dolayi oldukca karmasiktir, cünkü karsilastirma yapacak herhangi bir bulgu yoktur. bu durum insanin dramidir. insan , allah tarafindan herseyini görecelerle üretmek zorunda birakilmis, yalniz allah konusu, isin imtihan boyutu yüzünden bunun disinda tutulmustur. buna paralel olarak insanin bir de "ölüm" boyutu vardir. her insan ölecegini bilmekte, ve bundan kusku duymamaktadir. ancak ölümün ne oldugunu da her zaman merak etmistir. ve burada da herhangi bir karsilastirici bir bulguya ulasamamistir. buna karsin, bir alternativ olarak allah´in gönderdigi kitaplar "siz kesin öleceksiniz ve öldükten sonra size söyle söyle olacak" demektedirler. burada insana resmen bir karar verme sansi taninmis, ve bu kararindan da sorumlu tutulacagi söylenmistir. ancak bu isin imtihan boyutu yüzünden kendisine kendi aklin alabilecegi düzeylerde yeterince ayet doga da ve kuran´in kendisinde gösterilmis, bunlara inanip inanmama karari insana birakilmistir.
ama insan bütün bunlara ragmen kendisini ikna edebilmek icin kafasinin calisma prensibi geregince birtakim karsilastirmalar yapmaya calismakta, bunlari yapamayinca da hangi yöne hareket edecegini bilememektedir. ancak öleceginden de kesinlikle emindir, ve kendisine yapilan tehditin de bal gibi farkindadir.
bu kadar yazdiktan sonra, kuran da bircok mucizevi cümle gayet asikar bir sekilde mevcuttur, insan inanclarini tazelemek ve kendi akil calisma prensipleri geregince dogruyu kendisine tekrar edebilmek icin, allah´la ilgili birtakim delillere ihtiyac duyabilir. bunda bir yanlis yoktur.