einstein'in üniversite yıllarında bir hocasına, tanrı konusunda verdiği ayarı içeren cevaptır. görünen o ki akıllı adam her fikrine bir kulp bulabilmekte ya da kulbu olduğu için o fikre tutunmakta. tanrı konusuna gelince, tanrı'nın olma ihtimali olmama ihtimalinden daha yüksek görünüyor benim penceremden, tabi yanılıyor olma ihtimalim de söz konusu. ve ilgimi çeken bir başka konu da insanların tanrı konusundaki çelişkilerinin aslında çok yüzeysel olması. yani özde bir mutabakat var ama nüanslar konusunda fikir ayrılıkları var. yani temelde kimse sanki tanrı yoktur demiyor gibi. insanlar tanrının yokluğundan ziyade onun var etme sürecinde kullandığı metodlar üzerinde fikir ayrılığı yaşıyorlar. bir kısmı tanrının metodlarına kızıyor ve onu bazen küfre gidecek şekilde eleştiriyor. bazense öfkesinden kaynaklı olarak sen yoksun diyor. muhatabına yoksun deme çelişkisi yaşayarak üstelik. bir kısmı da tanrının yapıp ettikleri konusunda fikir yürütemeyecek kadar aciz ve yetkisiz olduklarını hissediyor ve düşünüyorlar. bu yüzden de sabır ve tevekkülle büyük planın sonucunu umutla bekliyorlar.
köylü ateistlerin inanmadıklarını iddia ettikleri tanrıya küfürlerine bu sözlük de dahil olmAK üzere birçok platformda şahitlik etmek mümkün. bu durum da şöyle bir fikri ortaya koyuyor, herkesin rabbı vardır bazıları ona doğa der, bazıları kozmik güç, bazıları isa demekte biz müslümanlarsa allah. bazılarıysa ona küser, ondan nefret eder ve ona küfreder.
agnostikleri ayrı bir çerçevede incelemek gerekir. psikodinamiklerine ve motivasyonlarına ayrı bir parantez açılmalı.
neyse olay aşağıda yazıldığı gibi cereyan etmiştir. okuyunuz efendim ..
ha bir de şu var (bkz: cevab veremedi)
Üniversite profesörü, öğrencilerine su soruyu sorar;
- Var olan her şeyi Tanrı mı yarattı?..
Bir öğrenci ayağa kalkar ve cevaplar.
- Evet, her şeyi Tanrı yarattı!
Profesör sorusunu yineler ve öğrenci yine Evet efendim diye cevaplar.
Profesör devam eder.
- Eğer her şeyi yaratan Tanrı ise kötülüğü yaratan da Tanrı'dır. Çalışmalarımızda uyguladığımız kesinleştirme prensibine göre de kötülüğü yaratan olduğuna göre, Tanrı kötüdür.
Çocuk, profesörün bu mantık yürütmesi karşısında şaşırır ve yerine oturur.
Profesör, Tanrının insanların içinde yarattığı bir efsane olduğunu aklı sıra kanıtlamış olmaktan mutludur.
Bunun üzerine başka bir öğrenci ayağa kalkar ve profesöre şu soruyu sorar:
- Soğuk var mıdır sayın Profesör?
Profesör şaşırır:
- Nasıl bir soru bu böyle? Tabii ki var diye cevaplar.
Sen hiç soğukta üşümedin mi?.
Bunun üzerine çocuk şöyle söyler:
Hayır profesör, aslında soğuk yoktur. Fizik yasalarına göre gerçek hayatta biz ''sıcaklığın yokluğuna soğuk'' adını veririz. Aslında soğuk diye bir şey yoktur... O sadece sıcaklığın yokluğunda duyumsadıklarımızı tarif etmek için ürettiğimiz bir kelimedir. der ve devam eder.
- Karanlık var mıdır profesör?
Profesör cevap verir:
- Tabii ki vardır. Sen hiç karanlıkta kalmadın mı?.
Çocuk bir kez daha atılır:
- Korkarım gene yanılıyorsunuz Sayın Profesör. Çünkü esasında karanlık diye bir şey de yoktur. Gerçek yaşamda karanlık; ışığın yokluğu'na verilen addır.
Biz ışık üzerinde çalışabiliriz ama karanlığı çalışamayız.
Gerçekte, biz Newton'un prizmasını kullanarak beyaz ışığı kırar ve renklerin çeşitli dalga uzunlukları üzerinde çalışabiliriz.
Fakat karanlığı ölçemeyiz.
Bir basit ışık karanlık bir mekânı aydınlatarak karanlığı kırmış olur yani karanlığı geçersiz kılar.
Çünkü gerçekte karanlık yoktur, ışıksızlık vardır.
Mesela siz uzayın ne kadar karanlık olduğundan nasıl emin olursunuz?
Işığın miktarını ölçerek!
Bu doğrudur değil mi?
Öyleyse karanlık denilen şey, insanlar tarafından ışığın olmadığını anlatmak amacıyla kullanılan kelimedir.
Profesör afallamıştır ve çocuk son darbeyi vurur:
- O zaman size son bir soru daha sormak isterim Sayın Profesör... Şeytan var mıdır?
Profesör bu kez pek emin olamamakla birlikte yine de cevaplar.
- Vardır. Açıkladığım gibi, biz onu her gün, her yerde görürüz.
O, dünyadaki işlenmiş tüm suçlarda, şiddette yer alır.
Bunların tümü şeytanın kendisinden başka bir şey değildir.
Çocuk hayır anlamında başını sallar profesöre.
- Şeytan yoktur efendim. Yani kendi başına yoktur.
Şeytan basit olarak Tanrı'nın yokluğudur.O aynen karanlık ve soğukta olduğu gibi insanın Tanrı'nın yokluğunu tarif etmek için yarattığı bir kelimedir.
Kötülük ve Şeytan, insanın Tanrı'yı ve sevgisini yüreğinde hissetmediği zaman yaptıklarına verilen addır.
O, aynen sıcaklığın olmadığı yere adını verdiğimiz soğuk, ya da ışığın olmadığı yere adını verdiğimiz karanlık gibidir.
Şeytan ve kötülük, Tanrı'nın içimizde olmadığı anda yaptıklarımıza verdiğimiz addır.
diyaloğun tamamını yazacak kadar bol vakti olmayan yazarın ibretlik paylaşımıdır. profesörle einstein'in arasına girmemiştir. ama diğer düşüncelerinde samimidir.
şeytan vardır. ebediyyen cehennemliktir. allahın olmadığı bir mekan ve zaman da söz konusu olamaz. çocuk bunları anlatırken "la teşbih ve la temsil" dese iyiymiş.
yıllar sonra "herhangi bir tanrı'nın varlığına inanmadığını" halka arzetmiş ve yaptığı bütün büyük işlere rağmen, cahil pislikler sürüsü tarafından eleştirilip soğutulmaya çalışmış olan einstein'a atfedilmiş olan hikayedir.
einstein'in bu konuda çelişir görünen beyanları vardır. bir yerde tanrı zar atmaz derken bir başka yerde tanrı bazen zar atabilir başka bir yerde de tanrıya inanmıyorum diyebilmiştir. asıl mevzu şu, gelmiş geçmiş en zeki adam kabul edilen adam bile bu konuda çelişkiler ve gelgitler yaşayabiliyorken bizim izmir'li ergenlerin tanrı yok tezini kuramlaştırıp ve bu çakma kuramla karşımıza çıkıp yol göstermesi ve ateistçilik oynamalarıdır.
bir müslüman ya da bir herhangi bir inanç mensubu olaya dogmatik olarak yaklaşacaktır. inanç denen şey doğası gereği dogmatiktir çünkü içerisinde kayıtsız şartsız iman barındırır yani diğer bütün fikirleri yanlış kabul etmektir, inanmak. bir müslüman özelinde ele alırsak iman eden bir müslüman kuranda geçen ''o her şeyi en iyi bilendir'' ayetine de otomatik olarak iman etmiştir. o saatten sonra kuran ne diyorsa ve onu nasıl algılıyorsa o doğrudur. allah'ın sözü olduğunu düşündüğü kuranı kerim ve onun emirleri onun için tartışılması anlamsız gerekliliklerdir ve ona uygun yaşayacaktır. doğru ile gerçek aynı şey değildir çok zaman. inanç karşıtı tezin de gerçekliği de ortalama olarak inanç teziyle aynı defoları bünyesinde barındırır. yukarıda bahsi geçen hadisenin paylaşılmasındaki ana fikir insanları imana davet etmek değildir. iman edenlerin rahat bırakılmasıdır. hem de hangi inanç grubunda olduklarına bakılmaksızın.
kendi karanlığında boğulanların yalnızlıklarını kalabalıklaştırmak adına inanan kesime hakaretamiz ve bilimsel olduğunu öne sürdükleri en az karşısında durdukları fikirler kadar dogmatik bilgi ve delillerle saldırıyor olmaları çelişkilerin en büyüğü olsa gerek.
(bkz: tanrı zar atmaz) bu söz einstein'in heisenberg'in belirsizlik ilkesi'ne ve de quantum fiziğinin bunu temel alarak ilerlemesine karşı çıkarak ettiği bir sözdür. hem cahil hem de meraksız bir sürüden daha iyisini bekleyerek kendimi çok üzüyorum sanırım.
einstein in bahsettiği tanrı kavramını kendi kavramına copy paste yapmanın dayanılmaz hafifliği. tanrıyı araştırıp bulmakla, öyle diyolla! diye inanmak arasındaki muazzam farkı bilenler için gülümseten bir dialog.
ayarı sözlükten bazıları yemişcesine ses bulan cevaptır. einstein öyle düşünüyor diye iman edildiği düşüncesi saçma sadece fizikçi gözüyle olayın nasıl göründüğünün paylaşılması olan biten. inançsızlıkla bilim arasında kurulan hatalı korelasyonu aşikar etmek belki de. tabi bundan rahatsız olmakta haklı olan bir sürü kimse var. zira imanları inançsızlık üzerine. yani başka bir cemaat onlar. ve zannediyorlar ki fikirleri büyük kılan şey kalabalıklardır. o yüzden inananları aksine iknaya çalışıyorlar. kendi fikirlerinin sayılara duyduğu ihtiyaçtan olsa gerek.
-Ben bir ateist değilim ancak kendimi bir panteist olarak da nitelendiremem. Buradaki sorun bizim kısıtlı akıllarımızla algılayabileceğimizden çok daha büyük. Biz, pek çok değişik lisandaki kitapla doldurulmuş bir kütüphaneye giren küçük bir çocuk gibiyiz. Çocuk bilir ki kütüphanedeki kitapları biri yazmış, ama nasıl yazdığını bilemez. Yazıldıkları dili de anlamaz. Çocuk, kitapların sıralanmasında esrarengiz bir düzen olduğundan şüphe eder, ama ne olduğunu da bilemez. işte bu durum bana göre en zeki insanın dahi tanrıyla ilgili tutumunu gösterir. Biz, evrenin muhteşem bir şekilde düzenlendiğini ve belirli kanunlara uyduğunu görmekteyiz, ancak bu kanunları çok bulanık bir şekilde anlayabilmekteyiz.
einstein'in referans olabilecek nitelikte cevabıdır. einstein herkesin tanrısından farklı bir tanrıya ya da varedici güce inanıyor olabilir ama burada önemli olan nokta şudur, tanrının yokluğu bilimsel bir realite değildir ve bu bilimin tanrıyla ilgili kısmına en fazla haiz olanlarca bile teyit edilmektedir. buna rağmen sözlük benzeri sosyal platformlarda, rasyonel insan ateist olmalıymış ve yaratıcısızlık fikri bilimsel düşüncenin mecburi istikametiymiş gibi bir düşüncenin faşizmine şahit olmaktayız. çeşitli şekillerde bir varediciye inanan ve bu uğurda ritüeller oluşturan insanlar sürekli olarak bilim adına taciz ve tahkir edilmektedir. inanmamak ve bilimsellik arasında anlamsız bir korelasyon kuruluyor. söz konusu anektodların paylaşılması bu faşizme bilimsel referanslarla cevap vermekten başka bir amaç taşımamaktadır. ateist olmak nasıl bir hak ve kişisel tercihten ibaretse ve bilimsel bir yanı yoksa inanmakta aynı kapsam içerisindedir. o yüzden bu tarz faşizmden uzak durulmalıdır.
"lan aynştayn bile inanıyordu, püü yazıklar olsun size, siz inanmıyorsunuz" mu demek istiyorsunuz?
Bu adam bir dindar olabilir, yahut ateist veya deist... Bu beni ilgilendirmiyor ki?
profesörün aslında tanrı yoktur demek istediğini kavrayamayan kimselerin ilgisini çekmemesi doğal olan cevaptır. profesör tanrı bir efsaneden ibarettir diyor yani. espri yaptıktan sonra açıklamak zorunda kalan kimselerin içine düştüğü tatsız durumdayım.
vermediği iddia edilen cevaptır. ama bu diyalog gerçektir. gerçek değildir denildiğinde gerçek olmadığını düşünme ve bundan keyif alma halini hastalıklı buluyorum. ateist olmanız önünde hiçbir engel yok. tanrı ispatlansa bile ateist olma hakkına sahipsiniz. einstein tanrı değil meraklanmayın. demiş olmasında mahzur yok.
bazısını derde salan cevaptır. en garibi nedir biliyor musun ortağım ? hani bunu cübbeli ahmet söylese amcam taşak yapacak muhtemelen ya da bu başlık altına entry bile girmeyecek. ama bu diyaloğun taraflarından birisi einstein olunca iş biraz değişiyor. ateizm dogmasına iman etmiş abilerin kafasında küçükte olsa soru işaretleri oluşuyor. acaba var mı, tanrı olabilir mi sorusu içlerini kemirmeye başlıyor. einstein dediğin adam din alimi değil çünkü, kuantumu, fiziği falan en iyi bilenlerden biri. söyledikleri yanlıştır deme cesaretine sahip değiller, çünkü bu konuda hiçbir fikirleri yok. peki ateist olabilecek altyapıya nasıl sahip olabiliyorlar? çünkü bu abiler haksız ve anlamsız biçimde, hayatın ilmine vakıf oldukları için ateist oldukları konusunda kendilerinden emin. ve cool havadan ekmekleniyorlar ve ellerine fırsat geçtikçe bunun propagandasını yapıyorlar. ekmekli mevzu çünkü mesaj basit ''zekiyim o yüzden ateistim'. ama garip olan şu en az yobaz, şakirt, dinci dedikleri kadar dogmatik ve kulaktan dolma bilgilerle gittikleri bir yol ateizm. ve en küçük aksi propaganda da ya da aksi enformasyonda hemen cevvalleşip saldırganlaşacak kadar fundemantalist ateistler. çünkü kulaktan dolma bilgiler, propaganda sayesinde ateist olmuş konjonkturel ateistler ve imanları sarsılıyor ve bu hoşlarına gitmiyor. istiyorlar ki ateizm propagandalarının oluşturduğu güç alanlarında ekmeklenmeye devam edelim. abiler einstein tanrının varlığını teyid eder bir sürü beyan vermiştir ama dinler konusunda eleştirileri vardır. dinler için efsanedir der haklılık payı da yok değil. dememiştir demeyin einstein tanrı zar atmaz demiş işte. tanrı zar atmaz diyen adam tanrı zar atmaz demek istemiştir.