allah varsa neden gözükmüyor

entry59 galeri1
    1.
  1. /notarget şifresi yazdığı içindir.
    4 ...
  2. 2.
  3. belki de sen göremiyorsun.
    tanım: saçma soru.
    3 ...
  4. 3.
  5. 4.
  6. osuruk görünmüyorsa neden kokuyor, kokuyorsa neden yanıyor ile aynı kapıya çıkan kaos durumudur.
    2 ...
  7. 5.
  8. 6.
  9. hiçlikte hiçbir şey gözükmez. hiç de gözükmez. o boşluk değildir, yoktur. hiçtir.

    o yüzden.
    4 ...
  10. 7.
  11. iyi bir müslüman olursan belki bir gün görürsün.
    12 ...
  12. 8.
  13. 9.
  14. 10.
  15. Beyni olanların kalbinde yaşıyor çünkü.
    18 ...
  16. 11.
  17. 12.
  18. sen kimsin ki sana görünsün? sorusuna muhatap olacak kişi (!) sorusudur.

    'daha ayrılık acısına katlanamadığın için ölmeyi düşünecek kadar iradesizken,

    sırf iyi not almak için öğretmenine yavşayacak kadar karaktersizleşirken,

    aynı yoldan defalarca geçtiğin halde sürekli aynı taşa takılma dangalaklığını yaşıyorken,

    hoşlandığın birine şirin gözükmek adına en iyi arkadaşını bozabilecek kadar şerefsizleşiyorken,

    bir telefonla, bir arabayla ya da bir pantolonla itibar kazanacağını düşünecek kadar aptalken,

    hadi hepsini geçtim; selam verdiğin kız/erkek bile sana dönüp bakmıyorken,

    sen hangi cüretle, hangi kalıbınla, neyine güvenerek bu cümleyi kurabiliyorsun?

    kaslı vücuduna mı? bir mikroba bakar.

    aklına mı? bir alzaymıra bakar.

    parana mı? bir krize bakar.

    yakışıklılığına mı? bir skandala bakar.

    güzelliğine mi? bir sivilce yeter.

    sen kimsin ki?

    ölünce toprağa karışacak ve böceklerin yemi olacak bir cesetsin. iki hafta yıkanmayınca çöplük gibi kokan bir cesetsin.

    bu soruyu sormak senin ne haddine?

    'sorguluyorum' saçmalığına da girme bu kafayla.

    önce kim olduğunu sorgula, gerisini zaten bulursun'

    demiştim bu soruyu soran birine. sanırım buraya da olur.
    17 ...
  19. 13.
  20. Allah’ın bir ismi Nur’dur. Nuranî varlıklar olan meleklerden, güneş ışığına ve kâinatı doldurmuş bütün ışınlara kadar, her şey bu ismin değişik tecellilerini taşımaktadır. insan gözü, bu dünyada, sadece madde alemini görür. Ne kendi ruhunu, ne amellerini yazan melekleri görebilir ne de ışınlar âlemini.
    insan gözünün kâinatta mevcut ışınların ancak % 2.5 kadarını görebildiği tespit edilmiştir. Bu göz ile bu alemde bütün nuranî varlıkları yaratan Allah’ın görülmesini beklemek, en azından, fizik kanunlarına zıt bir anlayış olur. Konunun bir başka yönü de insanların bu dünyada imtihan olmalarıdır.
    Allah’ın görünmesi bu imtihan sırrına da ters düşer. Bu dünyaya gönderilişimizin gayesi Allah’ı tanımak ve ibadet etmek olduğuna göre ve insanlarda inanıp inanmamak arasında bırakıldıklarına göre, eğer göz ile görme olsaydı o zaman herkes ister istemez inanmak zorunda kalacak ve imtihan sırrı ortadan kalkacaktı. Bediüzzaman’ın ifadesine göre Ebu Cehil gibi kömür ruhlular ile Hz. Ebu Bekir gibi elmas ruhlular aynı seviyede kalacaktı.
    Allah’ı gözümüzle görmememizin nedeni, kudret ve ilmiyle her şeyi kapsamasından ve zıddının yokluğundandır.
    Mesela, atmosferin yer küreyi her yandan kuşatması gibi, güneşin de bütün feza âlemini kuşattığını farz etsek, o zaman güneşi göz ile görmek mümkün olmaz. Her yer güneşin ışığıyla kaplandığından güneş görünmez olur. Hem gece gibi bir zıddı da olmadığından güneş görülmez ve mahiyeti anlaşılmaz. Bununla beraber, ışığıyla her yerde bulunan ve her yeri kapsayan güneşin varlığını inkâr etmek de cehalet olur.
    Aynı mantık perspektifi içerisinde, isim ve sıfatlarıyla her şeyi kuşatan ve her yerde hazır olan ve zıddı olmayan Allah’ın da göz ile görülmemesini anlayabiliriz.
    Ahirette ise durum tamamen farklıdır. Cennet ehlinin ruhları bedenlerine galip gelecektir. Burada gölge hükmünde olan varlıklarının aslı orada yaratılacaktır. insan her yönüyle cennete layık ve ondaki her türlü ihsanlardan faydalanabilecek bir varlık olarak cennete girecektir. Cennette bile rü’yet hadisesinin sürekli olmayışı üzerinde düşünmek gerekir.
    Demek oluyor ki, cennet ehli, rü’yete mazhar olacakları zaman ayrı bir hâle girecekler ve bu ilâhî ikram kendine mahsus ayrı bir ortamda gerçekleşecektir. Nitekim, rü’yetten döndüklerinde ailelerinin onları tanıyamayacakları yolundaki haberler de bunu göstermektedir.
    7 ...
  21. 14.
  22. öbür dünyaya göç edildiğinde rastlarsak soracağımız sorulara 1 tane daha eklendi...
    0 ...
  23. 15.
  24. insan mükemmel olmadığı için mükemmellik kavramının ne olduğunu bilemez ve mükemmel olanı da göremez.
    0 ...
  25. 16.
  26. öbür dünyaya göç edildiğinde rastlarsak soracağımız sorulara 1 tane daha eklendi...
    0 ...
  27. 17.
  28. 18.
  29. görünmezlik pelerini kullandığını düşündürür.
    4 ...
  30. 19.
  31. Çünkü görsen iman edersin . Önemli olan görmeden etmekdir.
    2 ...
  32. 20.
  33. 21.
  34. Marifet görebilmek te zaten. Bir çiçekte, uçan kuşta, ağlayan bebekte kısaca herseyde onu hissedebilmekte. Şuan duyabiliyorsan, görebiliyorsan onun sayesinde. Otur bir dakika gözlerini kapat ne duyuyorsan onu hisset. Bir dakika boyunca sorgula. Herşeyin hatta o an düşünmenin bile onun sayesinde olduğuna şahit olacaksın. Tefekküre davet ediyorum sizi ateist kardeşler. Gece gece imana geldim bir saniye.
    9 ...
  35. 22.
  36. Tanım: yeni troll olmuş insan beyanı.
    Gözükmüyor yazan adam sözlükte yazar amına koyayım ya. Seni yazar yapan moderasyonu boşvereyim neyse de sen niye böyle gereksinim duydun.
    0 ...
  37. 23.
  38. görmekten kastın karşında duran insanı, eşyayı v.b şeyleri görmek ise, gözünün gördüğü herşey allah'ın suretinin bir tecellisidir,
    biz insanlar 5 duyu organımız ile tanırız çevremizi bunlardan biri olan görme duyusu ışığın nesneye çarpıp göz merceğimizden geçen ışınların beynimizde işlenmesi ile oluşan yansımaları algılıyoruz, kör biri o ışınları göremediği için nesneyi yok sayabilirmi?.

    yoktan var ettiği yönünde kur'an-ı kerim mealleri varsada "el bâriû" kelimesinin tam tercüme edilememesinden kaynaklıdır, her şey Allah'ın kendi zatından olup alemde Allah tan başka bir şey yoktur.

    1. Bilim dünyâsı yaratılış üzerine çok ciddi çalışmalar ortaya koymuştur. 1900 yılında Max Planck’ın Dalgaların enerji denklemi[3] E=h.f ve 1905’te Einstein’ın enerji denklemi[4] E=m.c2 bilim dünyâsında çığır açmıştır. Bu iki denklemi eşitlediğimizde
    h.f = m.c2 çıkar. Burada:
    m: kütle (madde)
    c: ışık hızı (sâbit sayı)
    h: plank sâbiti (yâni sâbit sayı)
    f: ışık frekansı (sayı)

    Denklemin sol tarafı yokluk (hiçlik) sağ tarafı ise varlık (madde)dir. Nasıl oluyorsa ışık yâni enerji maddeye dönüşüyor. Denklem soldan sağa düşünüldüğünde yoktan yaratılışı, sağdan sola düşünüldüğünde varlıktan yok oluşu anlatmaktadır.

    2. Uranyum 238 elementi radyoaktif bir tepkimeyle önce Toryuma sonra Radyuma, sonra da Kurşun elementine dönüşür. Her aşamada kütlenin bir kısmı enerjiye dönüşmektedir. Yâni madde madde olmaktan çıkmaktadır.

    3. Kuantum Fiziğinde her parçacık karşıt parçacığıyla yâni zıddıyla ortaya çıkmaktadır. Yâni bir madde yaratılırken zıddıyla yaratılmaktadır. 1960lı yıllara kadar atomun yapısındaki temel parçacıklardan elektron, proton ve nötronun karşıt parçacıkları laboratuvarlarda deneysel olarak bulunmuştur. Her parçacık karşıt parçacığıyla birleşince yok olarak enerjiye dönüşmektedir. Kuantum dünyâsında buna çiftli oluşum[6] denir. Özetle, madde bir yaratıcı tarafından zıddıyla birlikte yaratılmaktadır.Rabbimiz âyetinde “Ve biz herşeyden (zıddıyla kâim kılarak) çift yarattık. Umulur ki böylece siz tezekkür edersiniz.” (Zâriyât, 49.)buyurmaktadır.

    4. Son yıllarda CERN laboratuarlarında yapılan deneylerde şaşırtıcı bir sonuç çıkmıştır. Uygun iki enerjinin (ışığın) bir araya gelirken bir şeyin etkisi ile maddeye dönüştüğü kesin olarak bilinmektedir. Enerjinin maddeye dönüşmesini sağlayan bu şeye Tanrı parçacığı (higss bozonu)[7] denmiştir. Şimdi bilim adamları harâretle Tanrı Parçacığını araştırmaktadır. Anlaşılması gereken şey maddenin bir yaratıcı tarafından yaratıldığıdır. Allah (cc) âyetinde “O gökleri ve yeri örneksiz yaratandır. O bir işe hükmetti mi ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir.” buyurur (Bakara, 117.). iki enerji birleşirken yaratıcı âdetâ mührünü basmaktadır.

    5. Bu yüzyılın başında onlarca delille ispatlanmış Big Bang Teorisi de bize aynı şeyi söylemektedir. Bütün galaksiler birbirinden uzaklaşmaktadır. Bir çocuk balonu üzerine kalemle noktalar koyup şişirdiğimizde noktaların birbirinden uzaklaşması gibi evrendeki noktalar da birbirinden uzaklaşmaktadır. Yine âyetlerinde Yüce Rabbimiz “O kâfirler görmedi mi ki yer ile gök bitişik idi Biz onları ayırdık, sonra her canlı varlığı sudan yarattık. Hâlâ inanmayacaklar mı?” (En’âm, 30.) ve “Bir de göğe bakın. Biz onu kuvvetle binâ ettik ve şüphe yok ki Biz onu genişletmeye de mâlikiz.” (Zâriyât, 47.) buyurmaktadır. Demek ki bundan yüz yıl evvel gök cisimleri birbirine daha yakındı. Bin yıl evvel daha da yakındı. Zamânı geriye çevirip Büyük Patlamadan hemen önceye gidersek evren tek bir nokta hâlinde, minimum hacim sonsuz yoğunlukta bir enerji iken “Kün” emriyle Big Bang gerçekleşmiş ve o yaratılmıştır.

    6. Önceleri maddenin elektron, proton ve nötron gibi parçacıklardan oluştuğu biliniyordu. Son 20 yılda yapılan çalışmalarda gözle görülemeyen küçüklükteki atomun içinde 300 civarında atom altı parçacık[9]keşfedilmiştir.Bu keşifle berâber bilim adamlarının merakla sorduğu soru şuydu: Acaba atom içinde bu kadar küçük bir alanda 300 parçacığı bir arada tutan kuvvet nedir?. Araştırmalar netîcesinde bu parçacıklar arasında onları birarada tutan bir enerji olduğu keşfedildi. Bu enerji ile Evrendeki boşlukta bulunan enerji aynıydı. Yâni evren tek bir enerjiden oluşuyordu. Evrende bu enerjiden başka bir şey yoktu. Tam da bu sırada De Broglie’nin hipotezi akla geliyordu. Her parçacığa bir enerji eşlik eder. ister atom içinde isterse gökyüzünde olsun her parçacığı bir enerji tâkip etmekteydi. Yâni madde yalnız değildi. Allah (cc) bu gerçeği âyetinde şöyle buyurmuştur: “O gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş’a kurulandır. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni, oraya yükseleni bilir. Nerede olsanız O sizinle berâberdir.” (Hadîd, 4.) ve “Andolsun insanı Biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de Biz biliriz. Çünkü Biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kâf, 16.)

    Kısaca, Kâinât tek bir enerjiden oluşuyordu. O da Allah (cc) dır. Bilim artık şunu söylüyor: Kâinâtta Allah’tan başka bir şey yoktur.
    Tasavvuf ilmi de bizlere ‘maddenin ve eşyânın özünde Allâh’ın (cc) nûru var’ der. ‘Allâh’ın nûru her yeri kuşatmıştır’ der. Dağlarda, taşlarda, ağaçlarda ve de insanda ilâhî bir cevher yâni Allâh’ın (cc) nûru vardır. Tasavvuf, insanın kendinde ve eşyâda var olan bu ilâhî cevherden haberdâr olmasına ve bu cevherin hayretlerini ortaya çıkarmasına yardımcı olan bir ilim dalıdır.
    Tasavvuf ilminde, bir Mürşid-i Kâmil rehberliğinde mürîdin bu hakîkatlere ve cevherlere ulaşması sağlanmaktadır. insan vücûdunda var olan bu ilahâhî cevherler (letâifler) bizi en yüce makam olan kulluk makâmına götürecek aşamalardandır. içindeki cevheri ortaya çıkaran bir tasavvuf erbâbında güzellikler meydana gelir ve onun her yerinden Nur fışkırır.Hadîs-i Kudsî’de Allah Teâlâ “Kulumu sevince onun gören gözü, duyan kulağı, tutan eli olurum. Artık o benimle duyar, benimle görür, benimle tutar, benimle yürür.” buyurmaktadır.

    Nasıl ki kendindeki hârikulâdeliği gören Hallacı Mansur’un Enel Hak demesi, Yûnus Emre’nin şehâdet âleminde nereye baksa Allâh’ı (cc) görmesi bu cevherin varlığını bize işâret etmektedir.

    imam Gazâlî (ra) “Dikkat ediniz halk (yaratma) da, emir de O’nundur.” (A’râf, 54.) âyetinde geçen Halk kelimesini su, hava, toprak ve nefisten ibâret olan bu beden olarak (âlem-i halk); emir kelimesini de “âlem-i emir” olarak anlar. Kişinin sadrında bulunan kalp, ruh, sır, hafi ve ahva letâifleri zikirle ihyâ olunca “Onları Allah (cc), karanlıktan aydınlığa çıkarır.” (Bakara, 257.) kelâm-ı ilâhîsi doğrultusunda insan küfürden, nifaktan, şehevî ve hayvânî duygulardan, şek ve şüpheden tereddütsüz îmâna ve ihsâna (Allâh’ı görüyor gibi tâat yapmaya) kavuşur.” demiştir.

    fenni ilim ve kur'an ilmi ile yapılan bu açıklamaları dikkate almak lazımdır, bu soruyu soran arkadaş neyi görmek istiyorsa onu görmekte serbesttir.
    1 ...
  39. 23.
  40. Aslında görmek isteyen göz görüyor, çevremize mevcudâta bakmak bazılarına yetiyor.

    Şöyle bir durum var, örneğin bir ressam sanatını yaptığı zaman resmine bakıp, estetik bir haz almak yerine, niye bunun içinde sen yoksun? Madem bu resmi sen yaptın niye gözükmüyorsun?

    Demek mantıklı olur mu?

    Ama biz daha inandırıcı kanıtlar arıyoruz, ressamın resmine bakmak yetmiyor..

    Kararmış zihnimiz göremiyor, biz göremiyoruz.

    Çünkü körüz, aciziz, nankörüz.
    0 ...
  41. 24.
  42. acele etmeyin, allah (c.c.) mahşer meydanında tecelli edip herkese görünecek. ayın on dördü gibi hemde ayan beyan görülecek. o zaman pişmanlık diz boyu maalesef kardeşler. ne kıymeti var ?

    kainattaki her şey onu haykırıyorken kapatma gözlerini, kulaklarını, kalbini aklını. ey insan allaha gelll.
    görmediğin halde allahı (c.c.) biliyorsun işte kandırma kendini. nefsin aldatmasın seni, gel allahın yoluna gel kaçma ey insan !

    sorgula, sor öğren, gerçekten öğrenmek istersen, öğrenir, anlar bilir ve bulursun rabbini. zor değil inan ki zor değil.
    yeter ki rabbini ara. yeter ki ona yönel, yeter ki iste. deki seni bulmak istiyorum bana yardım et ! ama ciddi ol. ama samimi ol.
    ama içten ol. ama dürüst ol. ama yürekten olsun bu duan. -o- kendisine çeker o zaman seni bulursun, görürsün, bilirsin, anlarsın, yaşarsın, seversin. tanırsın, saygı duyarsın, korkarsın, yaklaşırsın, bi kendine, kendi acziyetine bakarsın, bir aleme, o mükemmel aleme şaşar kalırsın.

    anlarsın o alemlerin sultanı seni bekliyormuş meğerse. meğer sen boşuna zaman kaybetmişsin. meğer her çaba boşunaymış.
    meğerse senin de aradığın oymuş. meğerse rabbinden başka kimsenin seni ferahlandırmadığını anlarsın.
    aldanma ey insan bu gün allahını inkar edenler, mahşer yerinde seni satarlar, çünkü kendi canlarının derdine düşecekler.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük