Allah ile uçan uçak tanrısı arasındaki farkları bulmaya çalışın, tek farkın din olduğunu göreceksiniz.
pekala zamanında einstein'in öngördüğü gibi bir teoriyi bugün koca kitaba bir insan yazıp kendini peygamber ilan etse ve bir din kurdum dese, öldükten yıllar sonra kitapta yazanlar doğru olsa, bunları önceden bilmesi imkansız diyip bu adamın dinine inanır mıydınız?
cevabı yok olan sorudur, yıllarca düşündüm, aksini göremedim hiç.
Allah birdir. eşi benzeri yoktur. Aamir Khan ın p.k. filminden alıntı yapacağım; iki tanrı var biri hepimizi yaratan, diğeri de sizin yarattığınız. Hepimizi yaratan hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Ama sizin yarattığınız tanrı tıpkı sizin gibi yalancı, oyunlar oynayan, yalan sözler veren, zenginlerle hemen görüşen, fakirleri sırada bekleten, övüldüğünde mutlu olan, insanları korkutan. Benim doğru numaram çok basit; hepimizi yaratan tanrıya inanmak ve sizin yarattığınız sahte tanrıları yok etmek.
Yanlış sorudur. Doğru soru şu. "Her şey anlamlı değilse (Allah, Tanrı, her ne adlandırıyorsan) hiçbir şey anlamsızdır. Neden daha fazla yaşayayım ki? Sonuçta yokluktan yokluğa gideceğiz. Neden devam ediyorum? Değer verdiğim vermediğim, var olmuş, olan, olacak her şey bir hiç olacak. Ben neden buna bir salise bile katlanayım?“
insanlık tarihi boyunca merak edilen soru. Tarih boyunca, çeşitli felaketlere tanrı yapmıştır demişler. Sonra da Tanrı’yı putlaştırmış en son hali ise islam, hristiyan, musevilik dinlerindeki gibi göğe çıkarmış insanlık.
(bkz: Sümerler)
50/KAF-16: Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız.
1-Bu ayet ile telepati durumunu bir düşünün,karsilastirin derim. Aklından geçirdiğin şeyin çok geçmeden gerçekleşmesi veya düşündüğün kişinin o anda karşına çıkması Vs.
2-Allah ı görmüyoruz diye O nun yokluğunu Neden düşünürüz ki? Soludugumuz havadaki O2 veya CO2 yi görmüyoruz ama bu yok olduklarını göstermiyor . Görünmese de bir güç var ve biz Inananlar O na Allah diyoruz.
Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg ( Zümrüd-ü Anka ya da batıda bilinen adıyla Phoenix ), Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş.Bu kuşun özelliği gözyaşlarının şifalı olması ve yanarak kül olmak suretiyle ölmesi, sonra kendi küllerinden yeniden dirilmesidir.....
Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.
Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.
Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak için ise yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş, hepsi birbirinden çetin yedi vadi... istek, aşk, marifet, istisna, tevhid, hayret ve yokluk vadileri...
Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. isteği ve sebatı az olanlar, dünyevi şeylere takılanlar yolda birer birer dökülmüşler. Yorulanlar ve düşenler olmuş...
"Aşk denizi"nden geçmişler önce...". "Ayrılık vadisi"nden uçmuşlar...". "Hırs ovası"nı aşıp, "kıskançlık gölü"ne sapmışlar... Kuşların kimi "Aşk denizi"ne dalmış, kimi "Ayrılık vadisi"nde kopmuş sürüden... Kimi hırslanıp düşmüş ovaya, kimi kıskanıp batmış göle...
Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp;
Papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş (oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış);
Kartal, yükseklerdeki krallığını bırakamamış;
Baykuş yıkıntılarını özlemiş;
Balıkçıl kuşu bataklığını.
Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi "yokoluş"ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.
Sonunda sırrı, sözcükler çözmüş: Farsça "si", "otuz" demektir... murg" ise "kuş"...
Simurg'un yuvasını bulunca ögrenmişler ki; "Simurg - otuz kuş" demekmiş.Onların hepsi Simurg'muş. Her biri de Simurg'muş. 30 kuş, anlar ki, aradıkları sultan, kendileridir ve gerçek yolculuk, kendine yapılan yolculuktur.
Simurg Anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız. Şimdi kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır...Kafasında soru işareti olan arkadaşlara bir kitap önermek istiyorum Taşkın Tuna-Oku ama neyi? (Simurg 30 kuşun öyküsü)
Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg ( Zümrüd-ü Anka ya da batıda bilinen adıyla Phoenix ), Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş.Bu kuşun özelliği gözyaşlarının şifalı olması ve yanarak kül olmak suretiyle ölmesi, sonra kendi küllerinden yeniden dirilmesidir.....
Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.
Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.
Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak için ise yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş, hepsi birbirinden çetin yedi vadi... istek, aşk, marifet, istisna, tevhid, hayret ve yokluk vadileri...
Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. isteği ve sebatı az olanlar, dünyevi şeylere takılanlar yolda birer birer dökülmüşler. Yorulanlar ve düşenler olmuş...
"Aşk denizi"nden geçmişler önce...". "Ayrılık vadisi"nden uçmuşlar...". "Hırs ovası"nı aşıp, "kıskançlık gölü"ne sapmışlar... Kuşların kimi "Aşk denizi"ne dalmış, kimi "Ayrılık vadisi"nde kopmuş sürüden... Kimi hırslanıp düşmüş ovaya, kimi kıskanıp batmış göle...
Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp;
Papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş (oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış);
Kartal, yükseklerdeki krallığını bırakamamış;
Baykuş yıkıntılarını özlemiş;
Balıkçıl kuşu bataklığını.
Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi "yokoluş"ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.
Sonunda sırrı, sözcükler çözmüş: Farsça "si", "otuz" demektir... murg" ise "kuş"...
Simurg'un yuvasını bulunca ögrenmişler ki; "Simurg - otuz kuş" demekmiş.Onların hepsi Simurg'muş. Her biri de Simurg'muş. 30 kuş, anlar ki, aradıkları sultan, kendileridir ve gerçek yolculuk, kendine yapılan yolculuktur.
Simurg Anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız. Şimdi kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır...Kafasında soru işareti olan arkadaşlara bir kitap önermek istiyorum Taşkın Tuna-Oku ama neyi? (Simurg 30 kuşun öyküsü)
öyle ki mükemmel bir vaziyette işleyen bu kainatın düzenini ve kontrolünü sağlayacak bir zat mutlaka vardır ve kesinlikle olmalıdır diyorum.
bir nefesiniz, bir bakışınız, bir duyuşunuz veya herhangi türden birlerinizi gerçekleştirmeniz için tüm evren her an bir düzen içerisinde hareket ediyor.. görmek istemeyen göze de ne yapsan boş..
diye cevaplanan soru. saçma bir soru. el-ilah (ellah ; ay tanrısı olarak isimlendirilen bir put) oldu allah birde varlığı sorgulanıyor. var 3 tane de kızı var. lat,uzza ve manat.