tam bir çelişki, eğer allah a inanıyorsan onun seni yarattığına da inanıyorsun demektir, e şimdi sen seni yaratmaya muktedir olan yaratıcına bu soruyu sorarken kendini mi küçümsüyorsun yoksa yaratıcını mı.
konun özü o değil denirse de, her millet kendi diline çevirdiğini kabul edip aslını tahrif ederse ortada tahrif edilmiş bir asıl kalır, tıpkı ondan öncekilerde olduğu gibi.
arapça-türkçe ibadet konusundaki düşüncelerimi çok güzel bir şekilde özetleyen aşık mahsuni şerif türküsü. şimdi efendim ben bir camide görev yapmakta olan tanıdık bir imam ile bir süre önce sohbet etmiştim. elif cüzünün ilk sayfasındaki harflerin çoğunu yanlış söylediğimi belirtti. mesela birbirine benzeyen iki tane "h" var bir tanesi kalın bir tanesi ince. üç tane "s" harfi var onların da söylenişleri farklı. mesela sad'dan sonra gelen dad şeklinde bildiğim harfi öyle bir çıkarıyor ki ben 10 yıl uğraşsam onu söyleyebilmem mümkün değil. harfleri yanlış söyleyince anlamların da değiştiğini birkaç örnekle belirtti. ben şimdi bu harfleri olması gerektiği gibi söyleyemiyorsam ve dualarda-surelerde söylediğimi de anlayamıyorsam neden türkçe ibadet etmeyeyim ki?
allah türkçe biliyorda bakalım kuran-ıkerimi türkçeye veya başka dillere tercüme eden kişiler ilahi kelamı ne kadar yansıtabiliyorlar.bir insanın ilahi kelamı aynen geçirebilmesi imkansızdır bu yüzden bütün meallere bakarsanız hepsi farklı yorumlardan oluşur.
küçük düşünen insan sorusu. ''bir karınca senin ne yaptığına akıl erdirebilir mi de sen böyle şeylere kafa yoruyorsun?'' diye sorulabilir. sorarsak alacağımız olası cevaplardan biri ''ya karınca evrim geçirip insan üstü bir varlık haline gelirse''. buna cevaben yok artık ebenin .mı ali sami denebilir.
biliyor diye cevaplanması gereken soru. fakat hz. muhammed bilmiyordu.
bu dil meselesi ile ilgili şu saba tümerdeki kel hoca * hiç bir dilin tam olarak başka bir dile çevirilmiş hali yoktur. hele heleki kuran gibi kutsal bir kitabın türkçe'ye çevrilmesi doğru değildir. fakat türkçe'sini tam olarak olmasada bilip ne okuduğumuzu anlamak önemlidir. demişti.
adamın birisi gider bir din alimine* "efendim pireleri öldürüp derilerinden seccade yapsak namaz kılınır mı?" diye sorar. alim ise "sen o seccadeyi yap, ben namaz kılarım onda" der.
yani bırakın da müslüman karar versin nasıl ibadet edeceğine. sizde gidip hayatın anlamsızlığı üzerine biraz kafa yorun, daha ne?
bir de sorunun cevabına gelecek olursak; türkçe duanın bir sakıncası elbette yoktur. yahut mozambik diliyle de dua edilebilir. fakat kur'an mealini namazlarda okumaya kalkarsanız, bazı arapça yazılmış dua ve salavatların meallerini okumaya kalkarsanız anlam kayması yaşanır. hadi dua ve salavatlar neyse, namazınız kabul olmaz çok büyük ihtimalle. hatta surelerin arapçasını yanlış okumak dahi caiz değildir.
Dil sadece milletlerin kültürü için değil inanç ve davalar içinde de kesinlikle önemli bir motivasyon ve etikettir. yahudilerin tarihten beri kendini koruması ki o kadar zulum ve baskılara rağmen dil ve din ilişkisindendir. Bir Müslüman herhangi bir islam ülkesinde aynı ezanı duyar imamın arkasında aynı sadaları işitir hiçbir şüphe ve karışıklığa mahal vermeden iç huzuruyla idabedetini yapabilir. Zaten hz. Muhammed e de yeryüzünün mescid olarak tayin edilmesi bunun işaretidir. Her yerde Müslümanlar aynı şekilde çağrılır aynı şekilde selamlanır ve aynı şekilde yolcu edilir. Bu islam kültürünün yayılmasında yaygınlaşmasında islam ın temelinde yatan cem olma kavramının bir yansımasıdır. Kuran dili olarak anılan kuran değiştirildiği takdirde islam a egemen olan bir ırkın kendi dili ile yoğrulması zamanlar değiştikçe diğer milletlerin söz sahibi olması dejenerenin yolunu açar yüzyıllardır sapa sağlam kalmış bir kitabın en güzel muhafazası yazımının bile değiştirilmesinin zorakiliğindendir. insanlar arasında ufak tefek mezhep faklılıkları bile sorun olurken ana kaynaklardaki ana ibadetlerdeki uygulanabilir zamandaki değişiklikler ciddi sorgulamaları meydana getirir . şahsi kendi dünyasına münhasır dualar kendi dilinde yapıldığı gibi islam ve imanın şartları arasında arapça öğrenmek farz olarak geçmemektedir. Lakin en güzel dualar bir yandan da dua kitabı diyebileceğimiz kuran ve en güzel duaların sebebi hz. Muhammed in ağzından çıktığı için onlar Türkçeye çevrilerek de edilebilir . bu islam ın bir aynası simgesi olan ana hatlarıyla islamın emirleri dışındaki ibadetlerde yapılması* gibi daha mantıklı olacaktır.
dinden fayda sağlayanlar ibadetin türkçe olup insanların gerçekleri anlamasını istemez. zira onlar halkın anlamadan sadece ibadet yapmasını ve halkı kandırarak onları sömürmeyi amaçlar. bunun sonucu olarak günümüzde bir çok inanan insan tanrı'nın ne olduğunu anlayamamakta sadece ibadet yapmaktadır. sonrası mı? işte kapital sömürge imparatorluğu.
Kardeşlerim Allah tabi ki Türkçe biliyor, dileyen Türkçe dua eder. Şiirin sahibi kendince birilerine laf sokmuş ama kendisinin dinle alakalı ne kadar bilgiye sahip olduğunu bilmiyoruz. Türkçe namaz vs. deyip duran arkadaşlar eğer 5 vakit kılıyorlar ve bunu Türkçe yapıyorlarsa diyeceğim yok, namaz kılmıyorlarsa da kılanların nasıl kıldığına karışmasınlar.
benim fikrimce de türkçe ibadet kesinlikle mantıklı ve olabilirliği var olan bir kavramdır. ancak islamın mantık dini ve ilme destek veren, önce "oku" diyen bir din olduğunu unutan o dindar gözüken yobaz ve ahmak insanların görüşlerine zıt konumda olabilmek nedeni ile, uzun uzadıya düşünmeden bir fikre varmak ise büyük bir hatadır. eğer günümüz kültürel yozlaşması göz önünde bulundurulursa, dine böyle mantıklı yorumlar sonucu getirilen devrimler ne yazık ki sapkınca ve dini daha da sömürmek isteyen insanların da din üzerinde değişiklikler yapması sonucunu doğurabilir. bu nedenledir ki bence bazı tabular tabu olarak kalmalıdır. umarım anlaşılmışımdır sayın, sevgili dostlar. ama yine de içimde kalır yazmazsam diyeceğim bir şey var ki : bende kendi dilimde duamı ederim. anlamadığım dilde, anlamadığım sözleri kullanarak derdimi nasıl anlatayım beni yaradana.
--spoiler--
ey arapça okuyanlar
allah türkçe bilmiyor mu
ingilizce fransızca
hakka hitap olmuyor mu?
--spoiler--
doğruluğunu yanlışlığını geçiyorum. sadece tartışılması bile insanın ufkunu genişletecek cinste bir dörtlüğe sahip şiirdir.
hayatını tasavvuf'a, insan ve gerçek tanrı sevgisine adamış bir insan olan mahsuni şerif'in sorduğu bir soru değil, verdiği bir ayardır. ey arapça okuyanlar, allah türkçe bilmiyor mu?
dua dil işi değil gönül işi, niyet işidir. size şah damarınızdan daha yakın olan elbet dil ile seslendirmeseniz de bilir sizin yüreğinizdekileri.
mesele arapça'nın türkçe'ye tam çevrilememesidir denmiş. sorarım bunu savunan arkadaşlara kur'an ı okurken arapça öğrenip kendi yorumunuzu mu getirdiniz? "hayır, çeviren alimlere güvendik mealinden okuduk" derseniz de duada niye güvenmiyorsunuz diye sorarlar adama. kendinizle çelişmeyin.
kısaca özetlemek gerekirse, dua'nın dili değil kalbi olur dostlar. yoksa Allah her dili elbette bilmektedir ama bazıları ne hikmetse illaki arapça kullanmayı zorunluk haline getirmişlerdir. hayır daha kötüsü arapça okuyor ama anlamını bilmiyor.
bazı gerizekalıların "tabi ki biliyor, allah bilmez olur mu hiç tövbe tövbe" diye yanıtladıkları soru. lakin orada asıl verilmek istenen mesaj "allah türkçe bilmiyor mu sanki, biliyor. e neden türkçe dua etmiyoruz ki?" şeklindedir.