kişisel tercihtir. nefret ettiğine göre inanıyordur. inanıyorsa da yaş kemale erdikçe nefret etmeyecek korkacaktır. belki de büyük aşklar nefretle başlar klişesini yaşayacaktır.
gereksiz bir nefrettir.
varlığını bildiğin bir tanrıyı ya kabul edersin ya reddersin.
eğer kabul edip nefret ediyorsan zaten sıçmışsın.
yahut reddediyorsan başına kötü bir şey geldiğinde ona bağlayamazsın.
bu tanrıya inanmıyorum diyip başının hemen yanından geçen mermiye korkan askerin "aman tanrım" demesi gibi bir şey.
Bir yahudi -sanırsam nazi kampında- söyle diyor: "eger bir tanrı varsa, onu affetmem için ayaklarıma kapanmalı." Adam acıdan haklı olarak tanrı inancından nefret etmis be..
bunu becerebilmek iki şeyle mümkün olabilir. ya allaha inanma konusunda jimnastik yaparken es (S) formu arızalı bir omurrgaya sahip olmaktan doğan bir kaza sonucu sakat kalmışlık, ya da ateizmi allah rakipliği olarak telakki etmişlik.. allah bunlardan hangisini sever sorusu da, nefret edene karşı baş gösteren intikam yönündeki nefretli fikriyatı hümanist mekana oturtma çabası olur.
Nefret etmesem de sevmem kendisini. Evet inanırım yaratıcının varlığına ama sevmiyorum.
Burada boş boş kafa ütüleyenler olmuş yine her dini konuda olduğu gibi, ayet verenler olmuş ama standart kalıplarla ooo yanacaksın diyerek girmişler olaya. insanların neden böyle düşündüğünü sorgulamadan.
Neyse yazmaktan vazgeçtim. Sevmiyorum kendisini zaten biliyor. Umarım adaleti iyidir.
Nefret, nefret, nefret... Allah kimdir bilmem ama akıllı bir yaratıcı varsa şayet hiç iyi şeyler düşünmem hakkında. Bu bir bilinmeyen. Yokmuş gibi davranalım tadımız kaçmasın bari. Varsa da nefret olmasın bunun adı. Nefret her ne kadar insanca olsa da insanlığımızı köreltir diğer yandan da.