O kolay evladım, talebeninde hocası üzerinde hakları vardır. inşaallah onlardan birine sayarız der.
Peki evladım nedir seni böylesi düşünceye garkeden. Der. Söylemeyecekmisin.???
Hicab ederim hocam. Söylenir gibi değil.
Ne zamandan beridir ki; bir mevzunun söylenip söylenmeyeceğine karar verir halde kendinizi yetkili addedersiniz. Talebe ile hocasını birbirine ilim bağlar bunu bilmezmisiniz.
Peki ilmin sahibi kim???
Allah-u Taala'dır hocam.
Allah-u Taalayı bildinmi evladım.
Bilemedim hocam. O'nu düşünürdüm. Allah-u Taala neye benzer derdim.
Mevzu çok derin evladım. Bana bir çay getirirmisin???
Derhal hocam der ve talebe çay getirmek için hocasının huzurundan ayrılır.
Elinde bir bardak çayla geri döner. Hoca çayı eline alır ve sorar.
Bu elimdeki nedir evladım. Çay der talebe.
Peki bu elimdeki nedir evladım. Şeker der talebe.
Şekeri çayın içerisine atar ve tekrar gösterir talebesine. Şekerleri çayın içerisinde görüyormusun??? Evet hocam şekerler çayın içerisinde ve görüyorum.
Hoca eline bir kaşık alır ve bir iki çevirmeyle şekeri çayın içerisinde yok eder.
Şimdi elimde ne var evladım. Çay var hocam. Der. Talebe.
Peki şeker ne oldu evladım. Şeker vardı bunun içerisinde.
O'nu çayın içinde erittiniz hocam.
Yani çayın her zerresinde şu an şeker mi var???
Evet hocam. Şu an elinizdeki çayın her zerresinde şeker var.
Peki bunu nasıl anlayacağız.
Kolay hocam tadına bakıp anlarız. Diyince, hocası çayı talebesine uzatır ve
Tat bakalım o zaman, anlayabilecekmisin der.
Talebe alır çayı, tadına bakar ve evet hocam şekerli çay bu der.
Şekeri bulmak için gözünle gördüğüne itimat ediyordunda şimdi bulmak için dilini kullandın doğrumu evladım.??? der hoca. Evet hocam der talebe.
Ama hocam bunu bulmak kolay, dilimizi kullanıp tadına baktık çayın şekeri bulduk. Allah-u Taala'yı nasıl buluruz.
O'nu bulmak için dile değil, gönüle ihtiyaç var evladım. O'nu kırık bir kalp ve mahsun bir gönülde bulursun. Allah cümlemizden razı olsun. Amin.
insan tanrıyı aklım almaz değip inanıyorsa ve düşüncesini akılla da sağlıyorsa( ki bazıları farklı organlarıyla düşünebiliyor) o zaman düşündüğü ne varsa değildir.
alın size teoloji, yeni bir akım başlatacağım ben.
Ben çocukken cami minaresine benzetiyordum.
Gözleri ağzı burnu olan, bana el sallayan, Rum mezarlığındaki maçlarda gollerimi alkışlayan bir cami minaresi:)
Aramız iyiydi o zaman, gerçi yine iyi.
Sadece artık rum mezarlığında top oynamıyoruz.
Bizimkisi de iş he, lan mezarlıkta top mu oynanır?
Düşün aga, ölüyorsun yüz elli sene sonra piçin teki gelip üstünde röveşata çekiyor.
Hayat böyle bir şey..
Allah, sonsuz büyüklükte olduğundan hiçbir şeye benzemez. Hatta, denilebilir ki Allah şey olmayandır.
"Allah, göklerin ve yerin nurudur (aydınlatıcısıdır). O´nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandil gibidir. O lamba bir billur içindedir; o billur da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan çıkan yağdan tutuşturulur. (Bu öyle bir ağaç ki) yağı, nerdeyse, kendisine ateş değmese bile ışık verir. (Bu ışık) nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruyla hidayete iletir. Allah insanlara (işte böyle) misal verir; Allah her şeyi bilir. " Nur Suresi 35. Ayet
subuti sıfatları kullarına, zati sıfatları yalnızca kendine benzer ama subuti sıfatları kullarında sınırlı olarak bulunur. allah'ın eşi benzeri yoktur.