"Doğu da, Batı da (tüm yeryüzü) Allah'ındır. Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü işte oradadır. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir." (Bakara, 2/115) şeklinde kur'an'da bir yanıtı verilmiş soru.
ingilizce ifadeden de anlaşılacağı üzere; "god is now here" değil, "god is nowhere"dir. ayrıca, bir ateist olarak; kişinin değil, toplumların dinine karşıyım. çünkü bir ateist ve bir dindar rahat ve saygılı şekilde sohbet ederken, sohbete bir dindarın da dahil olmasıyla olay çirkinleşir.
“Biz, her elçiyi kendi toplumunun dili ile gönderdik ki, onlara iyice açıklasın.” (ibrahim, 14/4)
Halk dilinde arş, “saltanat koltuğu”, arşa istiva da “yönetimin başına geçme” anlamındadır. Türkçede de bu anlamda, “padişah tahta oturdu”, “falan kişi cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturdu”, gibi ifadeler kullanılır. Bunların anlamı, o kişinin o makama gelmesidir. Allah Arşa istiva etti, sözü de aynıdır. Kâinatın yönetiminin Allah’ın elinde olduğunu ifade eder.
istivâ kelimesinin geçtiği ayetler müteşâbihat’tandır. müteşâbihat benzeşenler manasına gelir.
böyle dememiz imam buhari'yi vehhabi yapmaz. zira onun zamanında vehhabilik yoktu. zaten öyle bir iddiada da bulunmadık.
"sorun şu ki ehl'i sünnet'in itibar ettiği imam buhari de aynı görüştedir." diyerek bu konudaki görüş benzerliğine dikkat çektik.
sadece bu gerçekten hareketle "imam buhari'nin tüm görüşleri vehhabilerin fikrine uygundur" denemez. fakat bu görüşünün ehl'i sünnet mezhep imamlarının görüşlerine ters, vehhabilerin görüşlerine ise uygun olduğu da bir gerçektir.
vehhabilerin (suudilerin), bir taraftan allah'ın sıfatları konusundaki ayetlerin tevil edilmesini reddederken, diğer taraftan görüşlerine ters ayetleri tevil ederek, "arş'ın üzerindedir" diye yanıt verdikleri sorudur.
KAF-16: "Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne fısıldadığını biliriz, çünkü biz ona şah damarından daha yakınız." alıntısıyla cevap bulan sorudur.
vehhabilerin uydurma hadislerle filan değil, kuran'la cevap vermeye çalıştıkları sorudur.
şöyle ki vehhabiler allah'ın sıfatları konusunda "teşbih" tevilini kabul etmezler. onlara göre kuran'da bu konuda ne deniyorsa odur. kuran'da allah'ın arşın üstüne istiva ettiği (oturduğu) söylendiğine göre durum aynen anlaşıldığı gibidir. "allah'ın mekandan münezzeh olması" gibi kendilerine göre yeterli delili olmayan iddiaları reddederler.
sorun şu ki ehl'i sünnet'in itibar ettiği imam buhari de aynı görüştedir.
kimisi kalkmış, vehhabilerin bir sitelerindeki, imam buhari'nin görüşünün ne olduğunu izah eden risale yazdıkları "tıklayıp, indirin" lafını "allah'ı mı indireceğiz?" diye eleştiriyor!..
işte vehhabisi, ehl'i sünnet'i, şii'si fark etmez, bu tayfalar böyledir. görüşlerini beğenmediklerini çamura yatmadan, bel altından vurmadan, saptırmadan, iftira atmadan eleştirmeyi bile beceremezler.
Gökte olanın sizi yere geçirmeyeceğinden emin misiniz? O vakit yer çalkalanıp durur.' [67/Mülk, 16] 'Gökte olanın üzerinize taş yağdıran bir fırtına göndermeyeceğinden emin misiniz? O vakit bilirsiniz nasılmış uyarım.' [67/Mülk, 17] 'Güzel söz O'na yükselir, onu da amel-i sâlih yükseltir.' [35/Fâtır, 10] Yine şöyle buyurur: 'Gökten yere doğru işi O idare eder. Sonra da bu O'na yükselir.' [32/Secde, 5] Tâ-Hâ sûresinde de şöyle buyurur: 'Rahmân Arş üzerine istivâ buyurdu.' [20/Tâ-Hâ, 5] Yine şöyle buyurdu: 'Sizin rabbiniz o Allah'tır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı sonra da Arş üzerine istivâ buyurdu.' [7/A'raf, 54] Allah'ın Arş'a istivâ ettiğine dâir âyetler Allah'ın Kitâbı'nda yedi yerde geçmektedir.