Mahşer gününde Allah ın karşısında Hz. Muhammed hariç hiç kimse öz anasını babasını bile düşünemeyeceği için Türkiye nin bir numaralı kahramanını da hatasıyalda sevabıylada irdeleyemeyecektir.
ölümünün ardından 74 yıl geçmiş birinin ardından hala mevlüt okunuyorsa vardır bir hayır, mustafa kemal allahın sevgili kuludur ki, ona bu denli büyük bir sevgi beslenmesini bahşetmiştir.
allah katında her kul yaptıpları kadar yapmadıklarından da hesaba cekilir.
o vakit geldiginde emredilenin cogunu yapmadıysan sevilmemen normal. ama oyle bisey yapmıssindır ki o yapmadıklarını götürür ve sana cenneti kazandırır. tabi bunu da bir allah bilir.
osmanlı'nın senelerce halifeliği başı boş bırakmadığını sanan zihniyet söylemidir. halifeliği kullanarak har vurup harman savuran padişahların oyunlarına son vermiş adam yalan mı? hangi padişah halife gibi yaşamış biri bana anlatsın. ulan '' islamı benimsemeyenlerden uzak durun'' diye hadis ayet bilmem ne var, hepsi yabancı karı almış, hem de en az 3er 5er bu mu halifelik. atatürk'ün yaptığı en güzel olay bi kere hilafeti kaldırmak oldu. ayrıca zaten bu islam araplara inmedi mi? araplar ne yapıyor şimdi bu islamı kullanıp? en son kabenin etrafına 20şer 50şer katlı vip müslüman otelleri yapılacaktı neyin kafasındasınız mk?
o değil de müslümanlar halifeliği kaldırıp islam alemini sahipsiz bırakanları affetmez, unutmaz.
avrupalılar özellikle ingilizler ve papalık 300 yıl her yolu denediler her yolu denediler.
bazen kelimeler kifayetsiz kalır, işte öyle!
filistin, hindistan, doğu türkistan, arakan, bosna hepsi öksüz kaldı ezilenler sahipsiz kaldı, onlara sahip çıkması gereken avrupa yardım(!) cemiyetleri çığlıklarını işitmediler bile.
bu mesuliyetin altına girenler zor öderler, öyle lafla, hamasi laflarla olmaz! yalanlar çok fazla tekrar edilmekle doğru olmazlar.
"bilmiyorum da sizin gibileri hiç sevmez" gibi bir cevabı vardır. bu kadar insan hakkına girip müslümanım diye dolaşan üç kağıtçı ibneler çok piyasada. pedofili onlarda, hortum onlarda, yolsuzluk onlarda; bırakın mustafa kemal'i sevsin allah baba.
bir de kendisi "sırf dini farklı ya da dini yok diye benim adıma insanları kesenleri, sikenleri, işkence edenleri sevmiyorum" diye düşünüyor olabilir.
Sual: Bedüzzaman Hz.nin atatürk hakkında görüşleri nedir ve Risalelerde atatürk hakkında görüşleri nelerdir?
Cevabımız
Değerli Kardeşimiz;
Bediüzzaman ve Mustafa Kemal, aynı dönemi idrak etmiş, bir çok siyasi ve içtimai hadiselere birlikte tanık olmuş ve hatta bu hadiselerin şekillenmesinde birer aktör olarak bilfiil yer almış iki önemli tarihi şahsiyettirler.
Bu iki şahsiyet arasında ki, doğrudan ilişki daha çok milli mücadele savaşı sonrasına rastlamaktadır.
Yunanlılar, vatan topraklarından atılmış ve yeni siyasi oluşumun ilk adımları olarak TBMM açılmıştır. Mustafa Kemal, istanbulda bulunan ve halk nezdinde büyük bir nüfuza sahip olan Bediüzzamanı Ankara'ya davet eder.
Bu teklifler üzerine Bedüzzaman Ankra'ya gelir. Ankara tren garında bir çok milletvekili tarafından karşılanır.
Bediüzzaman ile Mustafa Kemal arasında, ciddi bir diyalog gerçekleşir. ilk dönem milletvekillerinden olan Hüseyin Aksu, Son Şahitler Bediüzzaman’ı Anlatıyor isimli eserin 4. cildinde yaşadığı bir hatırayı şöyle aktarır:
Mecliste Mustafa Kemal ile Bediüzzaman uzun uzun görüşüp konuştular. Mustafa Kemal, kendisinden yardım istedi. “Siz istanbul’u ahval-i dünyayı biliyorsunuz, birlikte şu memleketi kurtaralım. Bizim gayemizin ne olduğu sizce malûmdur Hocam!” demişti. Konuşmada diğer mebus (milletvekili) arkadaşlar da bulunmuşlardı.
Mustafa Kemal muvaffak olmak için kendisinden dua istedi. Bediüzzaman ise, “Memlekete hizmet edenlerin duasını Allahü Teâlâ kabul eder. Vatan için çalışanların say ü mesaisini Allah boşa çıkarmaz. Biz de duamızı yaparız” demişti…
Bir gün yine Mecliste oturmuş bir sohbet toplantısı yapıyorduk. Orada Mustafa Kemal Paşa ve Bediüzzaman da vardı. Mustafa Kemal: “Hocam bizim gayemizi biliyor musun? Nedir acaba?”
Bediüzzaman cevaben:
“Biliyorum. Bu vatanı kurtarıp, düşmanı bu topraktan atmaktır. Bir binayı yaparken adalet üzerine kurmalıdır. Siz böyle bir adalet ve temel üzerine kurduktan sonra, Allah sizi muvaffak eder” dedi.
Bediüzzaman, bu arada mecliste bir konuşma yapar. milli mücadeleki başarılarından dolayı, başta mustafa kemal olmak üzere emeği geçen bütün milletvekillerini kutlar. Ancak bazı uyarıları ve tavsiyleleri de olur.
O konuşmanın bir kısmını buraya alıyoruz;
*Âlem-i islâmı mesrur ettiniz, muhabbet ve teveccühünü kazandınız. Lâkin o teveccüh ve muhabbetin idamesi, şeâir-i islâmiyeyi iltizamla olur. Zira, Müslümanlar islâmiyet hesabına sizi severler.
...
*Şu muzafferiyetteki hârikulâde nimet-i ilâhiye bir şükran ister ki devam etsin, ziyade olsun. Yoksa, nimet şükrü görmezse gider. Madem ki Kur'ân'ı, Allah'ın tevfikiyle düşmanın hücumundan kurtardınız. Kur'ân'ın en sarih ve en kat'î emri olan "salât" gibi ferâizi imtisal etmeniz lâzımdır-ta onun feyzi, böyle harika suretinde üstünüzde tevâli ve devam etsin.
...
*Bu millet-i islâmın cemaatleri, çendan bir cemaat namazsız kalsa, fâsık da olsa, yine başlarındakini mütedeyyin görmek ister. Hattâ, umum şarkta, umum memurlara dair en evvel sordukları sual bu imiş: "Acaba namaz kılıyor mu?" derler. Namaz kılarsa mutlak emniyet ederler; kılmazsa, ne kadar muktedir olsa nazarlarında müttehemdir. Bir zaman, Beytüşşebab aşâirinde isyan vardı. Ben gittim, sordum: "Sebep nedir?" Dediler ki:
"Kaymakamımız namaz kılmıyordu, rakı içiyordu. Öyle dinsizlere nasıl itaat edeceğiz?"
Bu sözü söyleyenler de namazsız, hem de eşkıyâ idiler
...
*Enbiyanın ekseri Şarkta ve hükemanın ağlebi Garpta gelmesi kader-i ezelînin bir remzidir ki, Şarkı ayağa kaldıracak din ve kalbdir, akıl ve felsefe değil. Şarkı intibaha getirdiniz; fıtratına muvafık bir cereyan veriniz. Yoksa, sa'yiniz ya hebâen gider, veya muvakkat, sathî kalır.
...
* Sizin bu istiklâl Harbindeki muzafferiyetinizi ve âli hizmetinizi takdir eden ve sizi can ü dilden seven cumhur-u mü'minîndir. Ve bilhassa tabaka-i avâmdır ki, sağlam Müslümanlardır. Sizi ciddî sever ve sizi tutar ve size minnettardır ve fedakârlığınızı takdir ederler. Ve intibaha gelmiş en cesim ve müthiş bir kuvveti size takdim ederler. Siz dahi, evâmir-i Kur'âniyeyi imtisalle onlara ittisal ve istinad etmeniz, maslahat-ı islâm namına zarurîdir. Yoksa, islâmiyetten tecerrüt eden, bedbaht, milliyetsiz, Avrupa meftunu frenk mukallitleri avâm-ı Müslimîne tercih etmek maslahat-ı islâma münâfi olduğundan, âlem-i islâm nazarını başka tarafa çevirecek ve başkasından istimdat edecek.
...
*Bâhusus bu güruh-u mücâhidin ve bu yüksek meclisin ef'âli taklid edilir. Kusurlarını millet ya taklit veya tenkit edecek; ikisi de zarardır. Demek onlarda hukukullah, hukuk-u ibâdı da tazammun ediyor. Sırr-ı tevatür ve icmâı tazammun eden hadsiz ihbaratı ve delâili dinlemeyen ve safsata-i nefis ve vesvese-i şeytandan gelen bir vehmi kabul eden adamlarla hakikî ve ciddî iş görülmez.
Bediüzzamanın yaptğığı bu konuşmadan Mustafa Kemal, ziyadesiyle rahatsız olur. Zira Bediüzzaman, konuşmasında, milli mücadeleki başarıları milletin iman ve inancına bağlamaktadır. O yüzden ne olursa olsun, milletin din ile bağlarının kuvvetlendirilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Hususen namaz ibadetine vurgu yapmaktadır.
Birgün divan-ı riyasette, elli-altmış mebus içinde, karşılıklı fikir teatisinde, M. Kemal Paşa, "Sizin gibi kahraman bir hoca bize lazımdır. Sizi, yüksek fıkirlerinizden istifade etmek için buraya çağırdık. Geldiniz, en evvel namaza dair şeyleri yazdınız, aramıza ihtilaf verdiniz" der.
Bu söz üzerine, Bediüzzaman, birkaç makul cevabı verdikten sonra, şiddetle ve hiddetle iki parmağını ileri uzatarak, "Paşa, Paşa! islamiyette, îmandan sonra en yüksek hakîkat namazdır. Namaz kılmayan haindir; hainin hükmü merduddur" der. Fakat Paşa tarziye verir, ilişemez.
Bediüzzaman, Mustafa Kemal için, askeri ve siyasi bir deha tabirini kullanır. Ancak, islam dinine olan lakaydlığından dolayı da kendisini şiddetle tenkit eder. işte bu fikir ayrılıkları sebebiyle Bediüzzaman, istediği zemini bulamaz ve milletvekillerinin ısrarlarına rağmen Ankaradan ayrılır.
Bediüzzamanın bu mesajları ve nüfuzu, yetkilileri rahatsız eder ve endişelendirir. Bediüzzamanı kayıt altına almak için tedbirler alınır. Bu tedbirler gereği Bediüzzaman için sonu gelmeyen bir sürgün hayatı başlar. Bu hayatın içinde tek bir renk vardır; Izdırap, çile, hapis, zindan, mahkeme ve nihayet mezarında dahi rahat bırakılmamak...
Selam ve dua ile...
Allah öyle merhametlidir ki kim bilir belki de Mustafa Kemal'i bile sever. En doğrusunu allah bilir.
allah cc un hak dini islamdır. m kamal ın islam ile ilgili görüşleri açıktır. allahu alen m kamal in ahiretten işi kolay değildir. bizim kolay mı desene.
Allah'ın en çok sevdiği kullarından biri olduğu kesindir. dürüsttür, açıktır, vatanı için savaşmıştır. allahın ona verdiği akıl, ileri görüşlülük, kudret gibi nimetleri iyi kullanmıştır.
halifelik nedir, ne değildir, islamiyetin olmazsa olmazı mıdır? gibi basit mevzularda bile azıcık ilmi olmayan kara cahillerin kafasını kurcalayan felsefik sorunsal.